BU YAZIMIZ LİNKTEKİ YAZIYI TAMAMLAR:Aşağıdaki link yıllar önceki paylaşıma ek olarak;
https://ayhanmansuroglu.blogspot.com/2015/01/gercek-temizlik-mumkun.html?
m=1https://ayhanmansuroglu.blogspot.com/2015/01/gercek-temizlik-mumkun.html?m=1
BU YAZIMIZ LİNKTEKİ YAZIYI TAMAMLAR:Aşağıdaki link yıllar önceki paylaşıma ek olarak;
https://ayhanmansuroglu.blogspot.com/2015/01/gercek-temizlik-mumkun.html?
m=1https://ayhanmansuroglu.blogspot.com/2015/01/gercek-temizlik-mumkun.html?m=1
Bir pestisit kimyasal bir madde ya da virüs veya bakteri gibi biyolojik bir ajan olabilir. Kimyasal pestisitlerin çoğu hedef organizmaya seçkin etkinlik gösteremedikleri için hedef organizma dışındaki organizmalarda da çeşitli hastalıklara yol açar hatta öldürücü olabilirler. Birçok pestisit insanlar için de zararlıdır. Kullanıldıkları canlıların yiyecek şeklinde insanlar tarafından kullanılmaları sonucunda insanlarda yaygın hastalıklara ve istenmeyen sıkıntılı durumlara sebep olurlar. Kimyasal pestisitlerin ve etken maddelerinin akut toksik etkileri vardır. Karbamatlar, organofosfatlar ve klorlanmış hidrokarbonları içeren birçok pestisit genetoksik etkiye sahiptir. Tarım ile uğraşan ve pestisite maruz kalan insanlarda yapılan çalışmalarda bu bireylerde yapısal ve sayısal kromozom anomalileri ile kardeş kromatid değişiminde artmalar gözlenmiştir.
Pestisitlerin kronik etkisine maruz kalan tarım işçilerinde birçok genetik hasarın yanı sıra karaciğer, böbrek ve kaslarda bozukluklar görülmüştür. Pestisitin canlılar üzerindeki etkisi fetal yaşamdan itibaren başlamaktadır. Bu ilaçlar plasentadan fetüse geçmekte ve bunun sonucu olarak düşükler, hiperpigmente ve hiperkeratatik çocuk doğumları görülmektedir. Yapılan hayvan deneylerinde ise radyoaktif olarak işaretlenip anneye verilen pestisitin 5 saat sonra plasentadan fetüse geçtiği ve fetüsün göz, sinir sistemi ve karaciğerine yerleştiği gözlenmiştir.
Organofosfatlı ve karbamatlı insektisitler ise etkilerini doğrudan doğruya periferal ve merkezi sinir sistemi üzerinde göstererek canlı yaşamını tehdit etmektedir.
Birçok pestisit insana, hayvanlara ve çevreye zarar vermektedir. Bununla ilgili ilk çalışmalar 70'li yılların başında, UNEP Stokholm İnsan Çevresi Konvansiyonu’nu hazırlayan süreçte göstermişlerdir. 30 yıl sonra ABD, Avustralya, Kanada, Japonya ve Yeni Zelanda, uluslararası baskılara boyun eğerek küresel anlaşma taslağının oluşturulmasına karar vermişlerdir.
Bu çalışmalar kapsamında KOK (Kalıcı Organik Kirleticileri) olarak adlandırılan içlerinde tarımda da kullanımı yaygın olan birçok kimyasal ürün bazı özel durumlar hariç yasaklanmış ve KOK özelliği taşıyan yeni kimyasallarında üretilmesi yasaklanmıştır. Bu anlaşma kapsamında; aldrin, endrin, toksafen, klordan, dieldrin, heptakol, mireks, DDT ve endüstriyel kimyasallar olan heksaklorobenzen ve PCB’ler yasaklanmış ve stokları takip altına alınmıştır. Türkiye'de Çok ve ark. tarafından yapılan birçok çalışmada anne sütlerinde belirli oranda bu kimyasallar bulunmuştur. Kalıcı Organik Kirleticilerden olan organik klorlu pestisitler ise Cafer Turgut ve ark. tarafından yapılan birçok çalışmada tespit edilmiş ve Toros dağlarında ise uzaktan taşınım tespit edilmiştir.
Tarım ilaçlarının kan hücreleri üzerinde de olumsuz etkileri vardır. Organofosforlu insektisitler eritrositlerin (kırmızı kan hücreleri) membran özelliklerini değiştirerek eritrosit fonksiyonun engellemektedir. Diğer bazı pestisitler de eritrositlerin boyutlarının ve yüzey şekillerinin bozulmasına ve eritrosit antioksidan sistem enzimlerinin aktivitelerinin değişmesine sebep olmaktadır. Pestisitlerin en önemli etkilerinden biri de asetilkolinesteraz enzimini inhibe etmeleridir. Bu durumda alt beyin kökünde solunum kontrol merkezlerinin baskılanması ile canlı ölüme gider. Yine pestisitlerde yapılan bir araştırmada pestisitlerin TCA enzimlerinin (malat dehidrojenaz, süksinat dehidrojenaz) inhibe olmasına sebep olduğu bulunmuştur.
ZARARLARI NELER?
Pestisit, zararlı organizmaları engellemek, kontrol altına almak ya da zararlarını azaltmak için kullanılan madde ya da maddelerden oluşan karışımlardır. Pestisit, kimyasal bir madde, virüs ya da bakteri gibi biyolojik bir ajan, antimikrobik, dezenfektan ya da herhangi bir araç olabilir.
Kaynak.Wikipedi
DAHA KAPSAMLI BILGILER ICIN:
https://zehirsizsofralar.org/
22-25 Aralık 2021 tarihleri arasında TÜRKİYE AŞÇILAR VE ŞEFLER FEDERASYONU tarafından 18.si organize edilecek olan Uluslararası İSTANBUL Mutfak Günleri, AVRASYA FUAR MERKEZİNDE yapılacaktır. Türkiye’nin en büyük gastronomi yarışması ve festivali olan organizasyon 17 yıldır yapılıyor. Dünyanın gastronomi alanında önde gelen ülkelerinin federasyonları ve dernekleri ile gerçekleşecek organizasyona bu yıl da geçmiş yıllarda ki gibi yoğun ilgi bekleniyor. Türk mutfağının dünya mutfağı ile entegrasyonunda büyük adımlar atılmasını sağlayan festival, dünya lezzetlerini İSTANBUL’a taşıyacak. Geçmişte yapılan başarılı organizasyonlarla Dünya Aşçılar Birliği (WACS) tarafından “Kıtalar Arası (Continental)” unvanı alan İSTANBUL Mutfak Günleri, ülkemizin genç şeflerine uluslararası düzeyde yarışma imkânı sağlıyor.
Hem yarışan hem de ülkemizi gezebilme imkânı bulan dünyanın usta şefleri, birbirinden renkli organizasyonlarla ağırlanmaktadır. Turizm açısından da ülkemize büyük değerler kazandıran Uluslararası İstanbul Mutfak Günleri, Türkiye ve dünya gastronomi kültürüne yeni şefler kazandırırken Türk mutfağının dünyada daha çok tanınması için köprü görevi üstlenmektedir.
70’in üzerinde kategoride yarışacak olan Türk ve dünya şefleri, madalya alabilmek için kıyasıya mücadele edeceklerdir. Türkiye Aşçılar ve Şefler Federasyonu’nun yıllardır yaptığı bu büyük organizasyonla gastronomi turizmine katkı sağlamayı hedeflemektedir. Türkiye Aşçılar ve Şefler Federasyonu, Türkiye’de eğitim noktasında yeni açılan okullar ve benzeri sertifikasyon programlarıyla aşçılarımızı ve şefleri dünya standartlarında yetişmeleri için üniversitelerle yapmış olduğu işbirliği sayesinde sektördeki önemli bir eksiği tamamlamaktadır.
Dünyaya açılma noktasında büyüyen ve Türkiye’de yer alan ulusal ve uluslararası gastronomi markaları açısından büyük bir tanıtım noktası oluşturan Uluslararası İstanbul Mutfak Günleri, festival alanı içinde özel açılarla markalara kendilerini tanıtma ve bilinirliklerini artırma imkânı sunmaktadır.
ALINTI.https://www.bugday.org/blog/
Ege ve Akdeniz’de yaşanan orman yangınlarının, Rize’de, Artvin’de, Van’da selin aldığı canlar; Tuz Gölü’nde susuzluktan ölen flamingolar; Marmara Denizi’nde koca bir ekosistemi tehdit eden müsilaj; Gediz’i, Ergene’yi yok oluşla karşı karşıya bırakan kirlilik…
Yürütülen hatalı politikalar ve tüketime dayalı yaşam biçimi, tarımdan enerji, su ve atık yönetimine kadar yaygın yaşam alışkanlıklarını ve politikaları sorgulamamıza neden oluyor. Oysa bu sorgulamaları yapmak için sellerin can almasını, müsilajın su yüzüne çıkmasını, flamingoların ölmesini, orman alanlarımızın yok olmasını, sağlığımızı kaybetmeyi bekleyemeyiz.
Hemen her gün yeni bir felaketin eklendiği bu tablo bizlere, Buğday Derneği olarak yıllardır yaygınlaşması için çabaladığımız küresel ekolojik dönüşümün gerçekleşmesi için zamanımızın giderek azaldığını gösteriyor. Karar alıcılar ve bireyler olarak, doğanın uyarılarını anlama ve eyleme geçme konusunda daha hızlı ve etkin davranmamız gerek.
İklim, su ve gıda krizlerine zemin hazırlayan kararları alan politikacılar, yerel yönetimler ve sanayi kuruluşları ile birlikte, tüketim/tükenim ekonomisinin tahrip edici izlerinin farkında olmayanlara çağrıda bulunuyoruz:
Geri dönüşü olmayan noktaya gelmeden önce, ekolojik dönüşümün gerçekleşmesi için adımlar atmalıyız.
İnsanı merkeze alan dünya görüşü ile artık bir arpa boyu bile yol alamayacağımız açık. Yaşadığımız krizler ve art arda yaşanan felaketler, insan türünün sadece “almak” üzerine kurduğu, tüketim odaklı yaşamının ve buna hizmet eden ekonomik sistemin sürdürülemez olduğunun bir kanıtı.
Gıdamızın üçte biri tarladan sofraya gidene kadar heba oluyor; tarımda kullanılan gübre ve pestisitler (zehirli kimyasallar) içilebilir temiz suları ve toprağı kirletiliyor; kömürlü termik santraller canlıları hasta ediyor, iklim krizini derinleştiriyor, tarımsal alanları verimsizleştiriyor; obez yapılaşma doğal varlıkları tehdit ediyor; kullanılıp çevreye atılan poşet ve plastikler binlerce deniz canlısını öldürüyor…
Orman yangınlarından sel felaketlerine, kum fırtınalarından müsilaja, kapımızdaki su kıtlığından flamingo ölümlerine, böcek istilalarından salgınlara kadar bütün krizler aynı yöne işaret ediyor: Değişmemiz gerekiyor.
Tüm bu krizlerin çözümü, “sürdürülebilirlik” kılıfı altında, asıl öznenin kalkınma olduğu bir amaç yerine, “yaşamın bir bütün olarak sürdürülebilirliğini” amaç edinmekten ve bu yönde dönüşüm için adım atmaktan geçiyor. Önce bakış açımızı, sonra seçimlerimizi ve politikalarımızı değiştirmeliyiz. Ekosistemin bize hizmet ettiğini zanneden insan merkezli anlayışı terk etmeli, ekosistemin bütün unsurlarının birbiriyle işbirliği yaptığı ve dolayısıyla insanın da bu işbirliğinin ve hizmetin bir parçası olduğu anlayışıyla hareket etmeliyiz.
Hepimiz aynı gemideyiz.
Gerçek zenginliğimiz, sahip olduğumuz nesneler ve mekânların sayısı değil, yaşamın her alanında var olan (diller, kültürler, gelenekler, tohumlar vb.) çeşitlilik. Yaşamın sürdürülebilirliği ancak bu çeşitlilik ile mümkün.
Bireylerden topluluklara, şirketlerden yerel yönetimlere ve politika yapıcılara kadar hepimiz, gezegendeki krizden sorumluyuz. Tahrip ettiğimiz gezegeni onarmanın yollarını bir an önce öğrenmemiz gerek.
Her seferinde doğa karşısındaki güçsüzlüğümüzü anlamak ve başka felaketleri izleyerek sadece endişe duymak yerine harekete geçmeli, tüm canlıların yaşamını savunmak için gereken adımları atmalıyız.
Günlük alışkanlıklarımızı, yaşam tarzımızı, stratejilerimizi, politikalarımızı dönüştürerek, milyonlarca türle birlikte yuvamız olan dünya gezegenini hep birlikte onararak, hepimiz için yaşanabilir bir yer haline getirmeliyiz.
Doğayla uyumlu yaşamın izlerini takip ederek, yerelden başlayıp küresele uzanacak dönüşümü hep birlikte inşa edelim. Hemen şimdi!
ALINTI.
https://www.bugday.org/blog/