29.12.12

27.10.12

Küresel ısınma yağışları artıracak

Küresel ısınma yağışları artıracak

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Orhan Şen, ''Küresel ısınmanın etkisiyle oluşan şiddetli yağışlar, Türkiye'de etkisini artırarak görülmeye devam edecek'' dedi.


 


Edirne- Şen, yaptığı açıklamada, fosil yakıtlardan çıkan sera gazlarının dünyanın ortalama sıcaklığını artırdığını söyledi. Dünya sıcaklığının bu yıl 2 derece artığını belirten Şen, sıcaklık artışının bazı bölgelerde iklim değişikliğine neden olduğunu ifade etti.
Küresel ısınmaya dayanan iklim değişikliği etkisinin en fazla görüldüğü ülkelerden birinin Türkiye olduğunu anlatan Şen, ''İklim değişikliğiyle birlikte aşırı yağış, fırtına ve kuraklık ortaya çıkıyor. Türkiye'de kısa sürede yeryüzüne düşen aşırı yağışlardan ve hortumlardan bahseder olduk. Artık olağan hale gelen hortumlar ve yağışlar can yakıcı etkiler ortaya çıkarıyor. Türkiye'de oluşacak hortumlar ileride daha can yakıcı hale gelecek'' diye konuştu.
Şen, yeryüzündeki havanın mevsim normallerinin üzerinde seyrettiğini dile getirerek, ''Marmara Bölgesi'nde ekim ayı mevsim normalleri sıcaklığı 20 derecedir ama bu ay Marmara'da 25-26 derecenin üzerinde sıcaklıklar oluştu. Sıcak havanın üzerine soğuk hava geldiği zaman kuvvetli yağışlar meydana geliyor. Küresel ısınmanın etkisiyle oluşan şiddetli yağışlar, Türkiye'de etkisini artırarak görülmeye devam edecek'' ifadesini kullandı.

Çatılara dikkat
Şen, şiddetli yağış ve fırtınaya karşı önlem alınması gerektiğini belirten Şen, Türkiye'deki çatıların şiddetli bir hortuma dayanamayacağını anlattı.
Türkiye'de sel, hortum ve fırtınadan kaynaklanan ölümlerin artığına dikkati çeken Şen, şunları kaydetti:
''Türkiye'deki çatılar yönetmeliğe göre, saatte 36 kilometre hızla esen rüzgara direnebilecek şekilde yapılmıştır. Biz bu sınırı çoktan geçtik. Çatının uçması sadece o apartmana değil, düştüğü yerdeki kişilere de zarar veriyor. Çatılarla ilgili gerekli düzenlemeler yapılarak, fırtınaya karşı önlem almamız gerekiyor.''

Kaynak:CUMHURİYET PORTAL

25.10.12

CUMHURİYET BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN

29 ekim cumhuriyet bayramı resimleri, FORUM.VATAN.TC


Mustafa Kemal Paşa, Osmanlı hükümeti tarafından, bölgede düzeni sağlaması için Osmanlı Devleti'nin bir gemisi ile, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a gönderildi. Ülkenin çoğu ilinde kongreler düzenledi. "Tek bir egemenlik var, o da Milli egemenliktir. Ülkeyi, yine ulusun kendi gücü kurtaracaktır." ilkesiyle, yurdun her tarafından gelen ulus temsilcileri (milletvekilleri), 23 Nisan 1920 günü Ankara'da Büyük Millet Meclisi'nde toplandı. Meclis, Mustafa Kemal Paşa'yı "Meclis Başkanı" olarak seçti. Mustafa Kemal Paşa'nın önderliğinde Büyük Millet Meclisi, Türk Kurtuluş Savaşı'nı başlattı. Halk ve düzenli ordular düşmana karşı savaş verdiler, omuz omuza mücadele ettiler.

Kurtuluş Savaşı'nın zaferle sonuçlanmasını takiben 1 Kasım 1922'de TBMM saltanatı lağvetti. Padişah Vahdettin "vatan haini" ilan edildi ve yurdu terk etti.

24 Temmuz 1923 tarihinde, İsviçre'nin Lozan şehrinde, Lozan Üniversitesi'nde, Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileri ile İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika, SSCB ve Yugoslavya temsilcileri tarafından Lozan Barış Antlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşma ile yeni bir devletin temelleri atılmıştır. Fakat, devletin yönetim biçimi henüz belirlenmemiştir.

Lozan'n kabulü ve barışın sağlanması ile geride Türk Devleti'nin siyasal yapısını belirleyecek devlet şeklinin ve adının ne olacağı sorunu kaldı. T.B.M.M.'nin varlığı ile egemenliğin kayıtsız - şartsız ulusa ait olan, insan haklarına dayanan bir devlet sistemi kurulmuştu. Fakat gerek halkın, gerekse Meclis içinde bulunanların büyük kısmı Padişah'a dinsel ve geleneksel bağlarla bağlıydılar. Padişah'ın işgal ettiği Saltanat - Hilafet makamı yüzyıllardır kökleşmiş bir teokratik sistemdi. 1300 yılından beri de Osmanoğullarından başka hiçbir aile iktidar olmamıştı. Egemenlik biri dinden, diğeri gelenekten gelen iki kaynaktan çıkıyor ve Padişah'ta toplanıyordu. Gerçi İttihat Terakki bu gücü kırmıştı, fakat sistemin özünü, yani egemenliğin kaynağını ve kullanılış biçimini değiştirememişti. Egemenliğin, tanrı hakları sisteminden, insan hakları sistemine geçişin bir sonucu olarak Padişah'tan ulusa geçişi, bir ilke ve ülkü olarak Amasya Genelgesi'nde ortaya konmuş ve 23 Nisan 1920'de B.M.M.'nde somutlaşmıştı. Teşkilat-ı Esasiye Kanunu da bu temel üzerine oturmuştu.

Kurtuluş Savaşı ulusal bağımsızlık yanında ulus egemenliğini de açık bir biçimde ortaya koyduğu için Padişah daha başından beri milliyetçilerin amansız düşmanı kesilmişti. M. Kemal Paşa Padişah'ın ihanetini bildiği halde, henüz zamanı olmadığı için Padişah'ı hedef almadı. Genç subaylık yıllarından beri inandığı ve Erzurum'da Mazhar Müfit'e not ettirdiği "Cumhuriyet" inancını "Ulusal bir sır" olarak sakladı. Kurtuluş Savaşı içinde "Cumhuriyetçi" bir düşünceyi ortaya atmak, iç parçalanmaya yol açacağı için bu yola gitmedi. Hatta Sivas Kongresi sırasında "Cumhuriyet" ilan edelim önerilerini red etmişti. Fakat Kurtuluş Savaşı'nın Başkomutanı, Türk Ulusu'nun kurtarıcısı M. Kemal, Türkiye'nin siyasal yapısını değiştirmenin ilk adımını Saltanat'ın kaldırılmasını sağlamakla attı. Saltanat'ın kaldırılışına en yakın arkadaşları bile karşı çıkmışlardı. Meclis'te tutucu kanat direndiyse de, M. Kemal Paşa'nın kararlı ve sert tutumu sonucu Saltanat'ın kaldırılışı sağlandı. Fakat onun bu sert tutumu endişe doğurdu. Bunun bir başlangıç olduğunu görenler çeşitli yöntemlerle M. Kemal Paşa'yı engellemeye çalıştılar.

2 Aralık 1922'de Meclis'e muhalif grup tarafından bir öneri verildi. "İntihab-ı Mebusan Kanunu"nda değişiklik yapılmasını isteyen önergede "Büyük Millet Meclisi'ne üye seçilmek için Türkiye'nin bugünkü sınırları içindeki yerler halkından olmak ve seçim çevresine yeni gelenlerin ise en az beş yıl oturmuş olmaları" gerektiği kanun hükmü haline getirilmek isteniyordu. M. Kemal Paşa'yı milletvekili seçilmekten yoksun bırakmak isteyen bu önerge üzerine söz alan M. Kemal Paşa, doğum yerinin Türkiye'nin sınırları dışında kaldığını ve bir yerde beş yıl oturmadığını belirttikten sonra, düşmanlara karşı savaştığını, vatanı kurtarmak için hiç bir yerde beş yıl oturamadığını hatırlatıp, ulusun sevgisisi kazanmış bir insan olmasına rağmen kendisini yurttaşlık haklarından yoksun bırakmak isteyen bu kimselerin bu yetkiyi kimden aldıklarını sordu. Önerge red edildi.

Cumhuriyet'e doğru gidiş bu kararlı sözlerle açıkça görülüyordu. M. Kemal Paşa, 8 Nisan 1923'de dokuz ilkede görüşlerini toplatarak, programını belirlerken, siyasi biçimlenmeyi de hazırladı.

Savaş zamanının T.B.M.M.'nin görevi son bulmuştu. Bu sebeple Meclis kendini dağıtıp, seçime gitme kararı aldı. M. Kemal, dağılmadan önce Meclisten 15 Nisan'da, Saltanatı geri getirmeye çalışanları vatan haini kabul eden bir kanun değişikliği ile "Hıyanet-i Vataniye Kanunu"na, ileride gerekirse yine İstiklal Mahkemeleri kurma fırsatını veren bir ek getirdi.

Yeni kurulacak Meclis'te kuvvetli bir kadro oluşturmayı ve böylece Cumhuriyet'i ilan etmeyi düşünen M. Kemal'in bu çalışmaları yakın arkadaşlarının kendisinden uzaklaşmasını hızlandırdı. Rauf Bey ve arkadaşları, M. Kemal'in partiler üstü kalmasını, politikaya karışmamasını, önererek, O'nu pasif duruma getirmek istiyorlardı. Rauf Bey'in İsmet Paşa ile aralarının açılması da bu ayrılığın başka bir yönü idi. Lozan'dan dönen İsmet Paşa'yı karşılamak istemeyen Rauf Bey Başbakanlık'tan bile istifa etti.

İkinci Meclis, toplandıktan sonra Lozan'ı onayladı. Artık sorun Türkiye'nin rejiminin belirlenmesiydi. M. Kemal 22 Eylül 1923'de "Neue Treie Presse" adlı bir Viyana gazetesi muhabiriyle yaptığı görüşmede, 23 Nisan 1920'de kurulan sistemin Cumhuriyet olduğunu fakat adının açıklanamadığını belirtip, yapılacak işin yalnızca isim koymak olduğunu söyledi.

İkinci dönem Büyük Millet Meclisi, 11 Ağustos 1923'te ilk toplantısını yaptı. 13 Ekim 1923'te Ankara başkent ilan edildi. Atatürk; egemenliğin ulusa dayandığı bir sistem olan cumhuriyet yönetiminin ilanı için hazırlıklar yapmaya başladı. 28 Ekim 1923 akşamı yakın arkadaşlarını Çankaya'da yemeğe çağırdı. Onlara, "Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz." dedi.

29 Ekim 1923 günü Atatürk, milletvekilleri ile görüştükten sonra taslağı hazırlanan "Cumhuriyet" önergesini Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne verdi. Meclis önergeyi kabul etti.

Böylece, Türkiye devletinin yönetimi biçimi "Cumhuriyet" olarak, adı "Türkiye Cumhuriyeti Devleti" olarak belirlendi. Atatürk, kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin, ilk "Cumhurbaşkanı" oldu. Cumhuriyetin ilanı, yurtta sevinç ve coşku ile karşılandı.

Cumhuriyette Atatürk'ün de söylediği üzere, "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." Millet, kendini yönetme yetkisini, kendilerine temsil eden milletvekilleri aracılığı ile kullanır. Cumhuriyet yönetiminde, yurttaşın seçme ve seçilme hakkı vardır. Seçilen temsilciler, yasaları tasarlar ve yöneticileri ulus adına denetler. Millet, seçimle yöneticileri seçebilir.



29 ekim cumhuriyet bayramı resimleri, FORUM.VATAN.TC

29 ekim cumhuriyet bayramı resimleri, FORUM.VATAN.TC

18.9.12

...Ayhan usta....: KÜLLÜ SU İLE TEMİZLİK

...Ayhan usta....: KÜLLÜ SU İLE TEMİZLİK: Temizlik malzemeleri, suyu, toprağı, sağlığımızı, biricik yuvamız olan doğayı ve gezegeni kirletiyor. Küçük bir çaba ile bu gidişatı tersin...

KÜLLÜ SU İLE TEMİZLİK






Temizlik malzemeleri, suyu, toprağı, sağlığımızı, biricik yuvamız olan doğayı ve gezegeni kirletiyor. Küçük bir çaba ile bu gidişatı tersine çevirmemiz mümkün.


“Doğada çöp yok!

Bir döngünün çıktısı başka bir döngünün girdisi. Yaşam değişim ve döngüler-varlıklar arası alışveriş ile sürüyor. 'Ekoloji' bunu inceleyen bilim dalı. Bildiğimiz onbinlerce yıl bu hareketler birbirini dengeleyerek insan yaşamının gelişimini de desteklemiştir. Son yüzyıllık süreçte ise insan temizlik adına, refah adına üst ve artan düzeyde bertaraf edilemeyen çöp üretmeye ve kaynak tüketmeye başladı. Bu çöpler ve tükenen kaynaklar şu an açıkça insan evladını yeryüzündeki varlığının geleceğini tehdit etmektedir.”
Victor Ananias, 2011

Temizlik yaparken çamaşırlarımızı, bulaşıklarımızı veya barındığımız mekânı temizlediğimizi düşünürüz çoğu kez. Oysa kullandığımız temizlik malzemeleri o an görmediğimiz bir yerde, suyu, toprağı kirletmekte ve dolaylı olarak sağlığımızı, biricik yuvamız olan doğayı ve gezegeni kirletmekte. Küçük bir çaba ile bu gidişatı tersine çevirmek mümkün.

Doğanın Mucizesi Kül!
Odunun yanması ile oluşan kül, ciddi bir temizlik malzemesidir. Geleneksel olarak eskiden köylüler sabunlarını yağ ile küllü suyun belirli bir ısıda karıştırılması ile elde ederlerdi. Küllü su yüzyıllarca temel temizlik malzemesi olarak kullanıldı. Halen de kullanılıyor.

Kül doğrudan kuru olarak ovma yolu ile temizliğe yardımcı olduğu gibi, su ile birlikte küllü su olarak da etkin biçimde temizlikte kullanılabilir.

Kül Suyu Nasıl Hazırlanır?
Öncelikle meşe ve zeytin olmak üzere her odunun külünden küllü su elde edilebilir. Bunun için ihtiyacımız olan malzemeler şunlardır:

· Kül
· Elek veya tel süzgeç
· Bakır kazan, büyük bir cam kavanoz veya toprak küp (alüminyum kül suyu ile etkileşime girdiği için alüminyum kap kullanmayınız)


Bu araç setini çamaşır makinenizin yanına kurabilir ve sürekli olarak kullanabilirsiniz. Herhangi bir kaynaktan aldığınız külü elek ile bir kazana eledikten sonra üzerine soğuk su ilave edin. Külün miktarının su miktarına oranı 1 / 4 olmalı. Yani, kül suyu yapacağımız kazanın 5’te biri kül, 4/5’ini de suyla doldurmalısınız. Köyde küllü su yapmak için küllü su kazanı odun ateşinde kaynatılır, ancak normal şartlar altında şehirde sürekli yanan bir ateş olmadığından soğuk su da kullanabilirsiniz. Isının kullanılmaması küllü suyun olgunlaşmasındaki süreyi uzatacaktır, o kadar.

NOT: Kullandığınız külün kimyasal madde ya da mazota batırılmış ağaç ya da sunta, formika vs külü olmamasına dikkat edin...

Kül Suyunun Olgunlaşması
Elediğiniz külün üzerini su ile örttükten sonra bu karışımı dinlenmeye bırakın. Belli bir süre içinde (soğuk su ile yaklaşık 15 gün içinde) kül partikülleri dibe çökerken içerdikleri bazik yapıda bileşikleri su içinde bırakırlar ve üst kısımda sarımsı berrak bir su kütlesi kalır. Bu suyu elinizle kontrol ettiğinizde tıpkı deterjanlı su gibi kayganlaşmışsa küllü suyunuz olgunlaşmış demektir. Olgunlaşan küllü suyu dibini kaldırmadan (bulanıklaştırmadan) dikkatlice bir maşrapa ile yüzeyinden toplayarak başka bir kaba aktarın.

Kül Suyu Çevrimi
Olgunlaşan kül suyu ayırıp başka bir kaba aktardıktan sonra kül balçığının üzerine (kül balçığı tamamen başka bir kaba da alınabilir) yeni kül elemeniz ve yeniden soğuk su eklemeniz gerekir. Böylece sürekli olarak kül ile su ekleyerek ve olgulaşan külsuyu başka bir kaba aktararak çok miktarda külsuyu üretebilirsiniz. Göreceksiniz, sizin kullanım miktarınızdan çok daha fazla kül suyu üretebileceksiniz. Fazla külsuyunuzu arkadaşlarınıza hediye ederek onların da külsuyu kullanıcıları arasına katılmalarını sağlayın.

Kül Suyunun Kullanım Alanları
Aktardığımız kül suyunu çamaşır ve bulaşık makinelerinde ve diğer temizlik işlerimizde güvenle kullanabilirsiniz.

· Çamaşır makinesindeki kullanımı: Kül suyundan bir çay bardağı alarak çamaşır makinenizin deterjan bölümüne dökün. Dilerseniz bir kavanoz içinde içine zeytinyağlı sabunu rendeleyerek veya Arap sabunu ile karıştırarak da kullanmanız mümkün.
Bu durumda sabunun kül suyu içinde tamamen eridiğinden emin olun. Bunun için kapaklı bir kavanozda çalkalamak ve sabunu kül suyunda eritmek yeterlidir.
· Bulaşık makinesinde kullanımı: Bulaşık makinesinin deterjan bölümünü dolduracak miktarda kül suyunu ekleyerek bulaşık makinesini çalıştırabilirsiniz.
· Üzüm sirkesi, hem çamaşırlarınızın yumuşaması, hem de bulaşıklarınızın parlaması için kullanabileceğiniz güvenli bir temizlik malzemesidir.
· Çamaşırlarınız kokulandırmak için çamaşır makinenizin durulama suyuna gül suyu veya birkaç damla esansiyel yağ da katabilirsiniz.
· Kül suyu kazanının dibinde kalan kül balçığı da fayans ve seramik yüzeylerin ovulması için çok elverişli bir temizlik malzemesidir.
· Kül suyu yüksek PH derecesi nedeniyle elde yıkamalarda cildi tahriş edebilir. Elde yıkamada eldiven kullanılması önerilir.

Buğday Derneği’nin Kül Suyu Projesi
Şehirlerimizde çok sayıda pide ve ekmek fırını bulunuyor. Bu fırınlar genellikle meşe odunu yakıyor ve buradan çıkan külü de çöpe atıyorlar. Kendi mahallenizdeki pide fırınından küllerini biriktirmelerini isteyin. Bu külleri evinizde kuracağınız basit küllü su sistemiyle zahmetsizce küllü suya dönüştürerek hem çevrenin kirlenmesine engel olursunuz, hem pide fırınlarının çöpe kül eklemelerini engellersiniz, hem de temizlik maddelerine ayırdığınız bütçenizde ciddi bir tasarruf sağlarsınız.

Kül temini ile uğraşacak vaktiniz veya isteğiniz yok ise Buğday Derneği’nin her cumartesi Şişli Feriköy’de kurduğu Şişli %100 Ekolojik Pazar’daki Buğday standından da edinmeniz mümkün. Küllü su kullanıcılarının Buğday Derneği’ne bu amaçla yapacağı bağışlar meşe ormanlarının çoğaltılması için kullanılacaktır.

Buğday Derneği, Datlımaya Restoran’ın pide fırınından çıkan külleri kullanmaktadır.

Temiz insan, temiz dünya dileklerimizle.
Küllü su kullanımına dair sorularınızı ve kolojik temizlik ile ilgili deneyimlerinizi paylaşmak için yasasintemizlik@bugday.org adresine e-mail yollayabilirsiniz.

©Buğday Derneği’nin yürütmekte olduğu “Kül Suyu Projesi” Victor Ananias tasarından tasarlanmıştır.

1.9.12

Plastik poşetlere vergi uygulanmalı

                     

Plastik poşetlere vergi uygulanmalı 

 
İngiltere'deki çevreci örgütler tek kullanımlık plastik poşetlere vergi uygulanması gerektiği görüşünde...
İngiltere'deki çevreciler ülkede plastik torba kullanımının yüzde beş oranında artması üzerine harekete geçtiler.
Hükümetten talepleri, tek kullanımlık plastik poşetler için özel vergi uygulanması.
İstatistiklere göre 2011 yılında marketlerde 8 milyar plastik poşet kullanıldı. Bu sayı 2010 yılında 7.6 milyardı.
Plastik poşetlerle ilgili İngiltere'deki çevreci sivil toplum kuruluşları biraraya geldiler. Hükümetten plastik poşetlere vergi uygulamasını bu verginin de sivil toplum kuruluşlarına bağışlanmasını istediler. Yaptıkları açıklamada "Çoğu plastik poşet doğada 450 ile 1000 yıl arasında yok olabiliyor. Böyle giderse ülkenin sokaklarında plastik poşetten geçilmeyecek." denildi.

Kaynak:Yeşil Bilgi Platformu

17.8.12

MUTLU BAYRAMLAR


Sevdiklerinizle beraber


Taptatlı bir Bayram geçirmenizi Dilerim.


Ayhan MANSUROĞLU









8.8.12

TARHANA ÇORBASI,MÜSAN TARHANA CİPSİ İLE



****MÜSAN GIDA YENİ ÜRÜNÜ TARHANA CİPSİ İLE ÇORBASI HARİKA OLUYOR...

2 Yemek kaşığı MÜSAN KURUTULMUŞ SOĞAN
2 Diş SARIMSAK(Dövülerek)
1 Adet KAPYA BİBER(İnce Doğranacak)
1 Adet DOMATES(Kabuğu soyulupi ince doğranacak)
1 Çay Bard. ZEYTİNYAĞI veya TEREYAĞI
8 Su Bard. SU(Sıcak)
1 Pkt(200gr)MÜSAN TARHANA CİPSİ(Sade veya Acılı)
1Tatlı Kaş. KURU NANE



NASIL PİŞİRECEĞİZ:
Çelik Tencerede Sırası ile Yağ,Kuru Soğan,Dövülmüş Sarımsak,Kapya Biber,Domates kavurularak Domates suyunu çekince
Sıcak suyu ve Tarhana cipslerinide ilave ederek kısık ateşte kaynadıkça karıştırılıp kıvamını alınca Nane ilave edilerek Servis edebilirsiniz.

FARKLI LEZZETLER İÇİN:
**Dana Yağsız Kıyma,
**Yukarıdaki tarife 1 Su Bardağı Yoğurt,1 Yumurta ile terbiye edilerek
**1 Su Bardağı SÜT ve 1 Yumurta ile terbiye edilerek
Farklı lezzetler elde edilebilir.
MÜSAN/CAPSY TARHANA CİPSLERİ Farklı Lezzetlerde Acılı veya Acısız olarak Seçkin marketlerde bulunmaktadır.


TARİFLER TARAFIMDAN "DEMO" PİŞİRİMLERİ
MÜSAN-İSTANBUL MUTFAĞINDA ÖLÇÜLERE UYGUN
YAPILMIŞTIR.
Ayhan


1.8.12

ATATÜRKÜN HAYATI(öZET)



1881 Atatürk'ün Selânik'te doğumu.
1886 Atatürk'ün ilk öğrenimine başlaması (Kısa bir süre mahalle mektebine devam etmiş, daha sonra çağdaş eğitim yapan Şemsi Efendi Okulu'na geçerek ilkokulu burada bitirmiştir.)
1888 Atatürk'ün babası Ali Rıza Efendi'nin ölümü.
1893 Atatürk'ün Selânik Askerî Rüştiyesi'ne girişi (Atatürk kısa bir süre Selânik Mülkiye Rüştiyesi'ne gitmişse de öğrenimine daha sonra Askerî Rüştiye'de devam etmiş ve okulu 1896 yılında bitirmiştir. Bu okulda matematik öğretmeni. Mustafa Efendi, genç öğrencisi Mustafa'nın adının sonuna "Kemal" ismini ilâve etmiştir.) Atatürk'ün Manastır Askerî İdadisi'ne girişi ( 1899 yılında bitirmiştir) Atatürk'ün Manastır Askerî İdadisi'ni bitirerek İstanbul'da Harp Okulu'nun piyade sınıfına yazılışı, Atatürk'ün teğmen rütbesiyle Harp Okulu'nu bitirişi ve öğrenimine Harp Akademisi'nde devam etmesi.
11 Ocak 1905 Atatürk'ün Kurmay Yüzbaşı rütbesiyle Harp Akademisi'nden mezun oluşu.
5 Şubat 1905 Atatürk'ün -kurmaylık stajı için- Şam'da 5. Ordu emrine atanması.
10 Şubat 1905 Atatürk'ün Şam'a gitmek üzere İstanbul'dan hareketi.
Ekim 1906 Atatürk'ün Şam'da bazı arkadaşları ile gizli olarak "Vatan ve Hürriyet Cemiyeti"ni kuruşu.
20 Haziran 1907 Atatürk'ün kolağası (kıdemli yüzbaşı) oluşu.
13 Ekim 1907 Atatürk'ün Şam'dan, merkezi Manastır' da bulunan 3. Ordu Karargâhı'na atanması (Bu karargâhın Selânik'teki şubesinde çalıştırılmıştır.)
23 Şubat 1908 Atatürk'ün General Litzmann'dan çevirdiği "Takımın Muharebe Talimi" adlı -askerî eğitimle ilgili- kitabın Selânik'te yayımlanması.
22 Haziran 1908 Atatürk'e, 3. Ordu Kararğâhı'ndaki görevinin yanısıra Üsküp-Selânik arasındaki demiryolu müfettişliği görevinin de verilmesi.
23 Temmuz 1908 İkinci Meşrutiyet'in ilânı.
13 Ocak 1909 Atatürk'ün Üçüncü Ordu Selânik Redif Tümeni Kurmay Başkanlığı'na getirilişi.
3 Nisan 1909 İstanbul'da İkinci Meşrutiyet'e karşı -avcı taburlarının ayaklanmasıyla- büyük isyan çıkması (31 Mart İsyanı)
15/16 Nisan 1909 Atatürk'ün Hareket Ordusuyla beraber -bu orduriun Kurmay Başkanı olarak- Selânik'ten İstanbul'a hareketi.
19 Nisan 1909 Atatürk'ün Hareket Ordusu'yla beraber İstanbul'a gelişi.
16 Mayıs 1909 Atatürk'ün 31 Mart olayının bastırılmasından sonra tekrar Selânik'e dönüşü.
30 Ağustos 1909 Atatürk'ün -kolağası rütbesiyle- Cumalı Karargâhı'ndaki askerî manevra'ya katılışı.
8 Eylül 1909 Cumalı Karargâhı'ndaki askerî manevranın sona erişi ve Atatürk'ün Cumalı'den ayrılışı.
22 Eylül 1909 Selânik'te "İttihat ve Terakki Büyük Kongresi"nin toplanışı (Atatürk, bu kongrede bir konuşma yaparak ordunun siyasetten çekilmesi gereğini savunmuştur.)
5 Kasım 1909 Atatürk'ün -Selânik Redif Tümeni Kurmay Başkanlığından- tekrar Üçüncü Ordu Karargâhı'na atanması.
1909 Atatürk'ün "Cumalı Ordugâhı" adlı kitabının Selânik'te yayımlanması (Bu küçük kitap, 30 Ağustos - 8 Eylül 1909 arasında Cumalı Karargâhı'nda yapılan askerî manevra esnasında tutulan not ve krokilerden oluşmuştur.)
6 Eylül 1910 Atatürk'ün Ücüncü Ordu Subay Talimgâhı Komutanlığı'na atanması.
Eylül 1910 Atatürk'ün orduyu temsilen, Pikardi manevralarını izlemek amacıyla Fransa'ya gönderilişi.
1 Kasım 1910 Atatürk'ün Ücüncü Ordu Subay Talimgâhı Komutanlığı'ndan tekrar Üçüncü Ordu Karargâhı'na atanması.
15 Ocak 1911 Atatürk'ün, 5. Kolordu Karargâhı'nda, daha sonra yine Selânik'te bulunan 38. Piyade Alayı'nda görevlendirilmesi.
Mart 1911 Atatürk'ün Arnavutluk'ta çıkan isyanı bastırmak üzere düzenlenen harekâtta Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa'nın yanında görev alışı.
19 Nisan 1911 Atatürk'ün 5. Kolordu'nun Selânik-Kılkış arasında yaptığı manevralara -kolağası rütbesiyle- katılması (Manevra 20 Nisan 1911 akşamı sona ermiştir.)
14 Eylül 1911 Atatürk'ün, Selânik'te 38. Piyade Alay, Kumandanlığı'ndaki görevinden alınarak İstanbul'da Genelkurmay I. Şube'de bir göreve atanması.
29 Eylül 1911 İtalyanların Trablusgarp'ta Osmanlı Devleti'ne harp ilânı
5 Ekim 1911 İtalyanların Trablusgarp'a saldırıya geçmesi Atatürk'ün, Trablusgarp'a gönüllü gitmek üzere -Gâzeteci Mustafa Şerif kimliği ile- bir kısım arkadaşlarıyla beraber İstanbul'dan ayrılışı (İskenderiye üzerinden Trablusgarp'a geçmiştir.)
27 Kasım 1911 Atatürk'ün binbaşılığa terfi edişi
8 Aralık 1911 Atatürk ve arkadaşlarının Bingazi'ye gelişi (Atatürk, burada Tobruk Bölgesi komutanı Ethem Paşa'nın Kurmay Başkanı olarak göreve başlamıştır.)
19 Aralık 1911 Atatürk'ün -Ethem Paşa'nın yerine- Tobruk Bölgesi Komutanlığı'na getirilişi
30 Aralık 1911 Atatürk'ün Derne'ye gelişi ve Derne doğusundaki Şark Gönüllüleri Komutanlığı' nı üzerine alışı.
1911 Atatürk'ün, "Tâbiye Tatbikat Seyahatı" adlı kitabının Selânik'te yayımlanması (Bu küçük kitap, 5. Kolordu'nun 19-20 Nisan 1911 günleri yaptığı ve Atatürk'ün de kolağası rütbesiyle katıldığı bir askeri tatbikatın not ve krokilerinden oluşmuştur.)
12 Mart 1912 Atatürk'ün Deme Komutanlığı'na atanması
1912 Karadağ'ın harp ilânı ile Balkan Harbi'nin başlaması
24 Ekim 1912 Atatürk'ün Trablusgarp'tan İstanbul'a hareketi
25 Kasım 1912 Atatürk'ün Gelibolu'da bulunan Bahr-i , Sefîd (Akdeniz) Boğazı Kuvay-ı Mürettebesi Komutanlığı Harekât Şubesi Müdürlüğü'ne atanması
1 Aralık 1912 Atatürk'ün İstanbul'dan Bolayır'a hareketi
1912 Atatürk'ün, General Litzmann'dan çevirdiği "Bölüğün Muharebe Talimi" adlı -askerî eğitimle ilgili- kitabın İstanbul'da yayımlanması
27 Ekim 1913 Atatürk'ün Sofya Ataşemiliterliğine atanması
20 Kasım 1913 Atatürk'ün Sofya'ya gelişi.
11 Ocak 1914 Atatürk'e, Sofya Ataşemiliterliğine ilâveten Belgrat ve Çetine Ataşemiliterliklerini de yürütme görevi verilmesi.
1 Mart 1914 Atatürk'ün yarbaylığa terfi edişi.
Mayıs 1914 Atatürk'ün, Nuri (Conker)'in "Zâbit ve Kumandan" adlı,konferanslardan oluşan eseri üzerine, -onunla sohbet şeklinde "Zâbit ve Kumandanla Hasbihal" adlı kitabını yazması (Bu kitap, bir süre gecikme ile 1918 Aralık ayında İstanbul'da yayımlanmıştır.
1 Ağustos 1914 Almanya'nın Rusya'ya harp ilânı ile I. Dünya Savaşı'nın başlaması.
29 Ekim 1914 Osmanlı. Devleti'nin, I. Dünya Savaşı'na girişi.
20 Ocak 1915 Atatürk'ün, Tekirdağ'da teşkil edilecek 19. Tümen Komutanlığı'na atanması.
2 Şubat 1915 Atatürk'ün Tekirdağ'a gelişi ve 19. Tüme- ni kurma çalışmalarına başlaması.
25 Şubat 1915 Tekirdağ'daki 19. Tümen Komutanlığı'nın Maydos (Eceabat)'a nakli ve Atatürk'ün 19. Tümen Komutanlığı üzerinde olmak üzere Maydos Bölgesi Komutanı olarak görevini sürdürmesi.
18 Mart 1915 Çanakkale Boğazı'nı geçmeye teşebbüs eden İngiliz donanmasının, ağır zayiat vererek başan kazanamaması.
23 Mart 1915 Gelibolu'da 5. Ordu'nun kurulması kararı ve komutanlığına Alman Generali Liman von Sanders'in atanması (26 Mart 1915 günü Gelibolu'ya gelmiştir.)
18 Nisan 1915 Atatürk'ün komutasındaki 19. Tümenin, 5. Ordu'nun genel ihtiyatını oluşturmak üzere Bigali'ye gönderilişi.
25 Nisan 1915 Çanakkale'de İngilizlerin Seddülbahir ve Arıbumu bölgesinde çıkarma hareketine başlaması; Bigali'den gelen Atatürk komutasındaki 19. Tümen kuvvetlerinin taarruzu ile geri çekilmeye mecbur edilişi (Düşman çıkarması 26 ve 27 Nisan günleri de devam etmiş; ancak Atatürk komutasındaki askerlerimizin kahramanca savunması karşısında başarısız kalmıştır.)
1 Haziran 1915 Atatürk'ün albaylığa terfi edişi.
15 Temmuz 1915 Atatürk'e Harp Madalyası verilişi.
6 Ağustos 1915 Düşmanın Çanakkale'de takviyeli kuvvetlerle yeni bir taarruzu (Bu taarruz, 7 Ağustos 1915 günü de devam etmiş, ancak Atatürk'ün aldığı önlemler sayesinde gelişme imkânı bulamamıştır.) Düşmanın akşam Anafartalar bölgesine asker çıkararak bu bölgeden de ilerleme girişimi.
8 Ağustos 1915 Atatürk'ün -General Liman von Sanders' in emri ile- "Anafartalar Grubu Komutanlığı"na getirilişi.
9 Ağustos 1915 Atatürk komutasındaki kuvvetlerin, Anafartalar bölgesinde düşmanın tekrar çıkarma yaptığı kıyılara itilmesi.
10 Ağustos 1915 Atatürk komutasındaki kuvvetlerin, Conkbayırı'nda İngilizlere taarruzu ve düşmanın ilerlemesine imkân verilmemesi (Bugünkü muharebeler esnasında Atatürk'ün kalbini hedef alan bir kurşun, göğüs cebindeki. saate çaıpıp geri döndüğünden, kendisi mutlak bir ölümden kurtuldu.)
1 Eylül 1915 Atatürk'e, Anafartalar Grubu Komutanlığı'ndaki üstün başanlan sebebiyle "Muharebe Gümüş Liyakat Madalyası" verilişi.
10 Aralık 1915 Atatürk'ün,"Anafartalar Grubu Komutanlığı"ndan istifası (Bu istifa, 5.0rdu Komutanı General Limon von Sanders tarafından kabul edilmemiş, kendisi izinli olarak İstanbul'a dönmüştür.)
19/20 Aralık 1915 İngilizlerin gece Çanakkale'yi tâhliye etmeleri.
17 Ocak 1916 Atatürk'e,"Anafartalar Grubu Komutanlığı"ndaki üstün başarıları sebebiyle "Muharebe Altın Liyakat Madalyası" verilişi.
27 Ocak 1916 Atatürk'ün, karargâhı Edirne'de bulunan 16. Kolordu Komutanlığı'na atanması (Edirne'deki bu kolordu, Kafkas Cephesinin önem kazanması üzerine bir süre sonra aynı adla Diyarbakır'a nakledilmiştir.)
11 Mart 1916 Atatürk'ün, Karargâhı Diyarbakır'a nakledilmesi kararlaştırılan 16. Kolordu Komutanlığına atanması (Başkomutan Vekili Enver Paşa, bugün Atatürk'e telgraf çekerek Kolordu Karargâhıyla Resülayn (Ceylanpınar) üzerinden hemen Diyarbakır'a hareket etmesini istemiştir.)
12 Mart 1916 Atatürk'ün, -16. Kolordu'nurı Edirne'den Diyarbakır'a kaydırılması üzerine- Edirne'den İstanbul'a hareketi.
16 Mart 1916 Atatürk'ün, Diyarbakır'daki görevine gitmek üzere İstanbul'dan ayrılışı.
26 Mart 1916 Atatürk'ün Diyarbakır'a gelerek 16. Kolordunun komutasını üzerine alması.
1 Nisan 1916 Atatürk'ün mirliva (tuğgeneral)'lığa terfi edişi.
Haziran 1916 16. Kolordu Karargâhı'nın Diyarbakır'dan Silvan'a nakledilmesi.
3 Ağustos 1916 Atatürk komutasındaki kuvvetlerin Bitlis ve Muş yönünde taarruza geçişi.
8 Ağustos 1916 Atatürk komutasındaki kuvvetlerin sabah Muş'u, akşam Bitlis'i düşman işgalinden kurtarışı.
13 Aralık 1916 Atatürk'ün, -Ahmet İzzet Paşa'nın izinli olarak kısa bir süre İstanbul'a gitmesi üzerine - vekâleten karargâhı Diyarbakır'da bulunan 2. Ordu Komutanlığı'na atanması.
16 Aralık 1916 Atatürk'ün, Silvan'dan hareketle Sekerat' ta 2. Ordu Karargâhı`na gelerek Komutan Vekilliği görevini üzerine alışı.
3 Ocak 1917 Atatürk'ün, -Ahmet İzzet Paşa'nın izinden dönüşü üzerine- Sekerat'ta 2. Ordu Komutan Vekilliği'nden aynlarak Silvan'a dönüşü.
14 Şubat 1917 Atatürk'ün Hicaz Kuvve-i Seferiyesi Komutanlığı'na atanması.
21 Şubat 1917 Atatürk'ün Şam'a gitmek üzere Diyarbakır'dan ayrılışı.
5 Mart 1917 Atatürk'ün Şam'a gelişi ve Sina Cephesini teftişi.
5 Mart 1917 Atatürk'ün Diyarbakır'daki 2. Ordu'ya vekâleten Komutan atanması.
11 Mart 1917 Atatürk'ün 2. Ordu Komutan Vekili olarak Şam'dan Diyarbakır'a donüşü
16 Mart 1917 Atatürk'ün 2. Orduya asaleten komutan atanması
14 Mayıs 1917 Atatürk'ün Muş'un ikici defa düşman işgalinden kurtarışı (Muş, 8 Ağustos 1916 da kurtarılmış ise de 25 Ağustos 1916 da tekrar Rusların eline düşmüştü.)
5 Temmuz 1917 Atatürk'ün, General Falkenhein'in komutasındaki Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığı'na bağlı olarak Halep'te oluşturulması kararlagtırılan Yedinci Ordu Komutanlığı'na atanması.
Temmuz 1917 Atatürk'ün Diyarbakır'dan İstanbul'a hareketi (7.0rdu Karargâhı'nı oluşturmak üzere Başkomutan Vekili Enver Paşa tarafından İstanbul'a çağrılmıştır.)
Temmuz 1917 Atatürk'ün Diyarbakır'dan İstanbul'a gelişi
15 Ağustos 1917 Atatürk'ün İstanbul'dan Halep'e hareketi (7.0rdu Karargâhı Halep'in Aziziye mevkiinde idi.)
20 Eylül 1917 Atatürk'ün, Halep'ten -genel durum değerlendirmesi ve General Falkenhein ile anlaşmazlığına dair- Sadrazam ve Dahiliye Nazırı Talât Paşa ile Başkomutan Vekili ve Harbiye Nazırı Enver Paşa'ya raporu
Ekim Başı 1917 Atatürk'ün, -Yıldırım Orduları Komutanı General Falkenhein'le anlaşmazlık sonucu- Yedinci Ordu Komutanlığı'ndan istifa edişi
9 Ekim 1917 Atatürk'ün tekrar Diyarbakır'da bulunan 2. Ordu Komutanlığı'na atanması (Atatürk, bu atamayı kabul etmediğinden işlem yürürlülük kazanmamış, kendisi 2. Ordu Komutanı sıfatiyle izinli sayılarak Halep'ten İstanbul'a gelmiştir.)
Ekim Sonu 1917 Atatürk'ün, Halep'ten İstanbul'a dönüşü (9 ay kadar İstanbul'da kalmıştır.)
7 Kasım 1917 Atatürk'ün, İstanbul'da Genel Karargâhta görevlendirilmesi
15 Aralık 1917 Atatürk'ün, Veliaht Vahdettin Efendi'nin maiyetinde Almanya'ya gitmek üzere İstanbul'dan ayrılışı
4 Ocak 1918 Atatürk'ün Almanya seyahatinden İstanbul'a dönüşü
13 Mayıs 1918 Atatürk'ün, böbrek rahatsızlığı sebebiyle tedavi için İstanbul'dan Viyana'ya hareketi (Viyana ve Karlsbat'ta 2,5 ay kadar tedavi görmüştür.)
4 Ağustos 1918 Atatürk'ün Viyana'dan İstanbul'a dönüşü
7 Ağustos 1918 Atatürk'ün, General Falkenhein'in yerine Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığı'na getirilmiş olan General Liman von Sanders'in emrindeki 7. Ordu'ya tekrar komutan atanması
15 Ağustos 1918 Atatürk'ün, ikinci defa atandığı 7. Ordu Komutanlığı görevine başlamak üzere İstanbul'dan Halep'e gelişi (Halep'te bir gün kaldıktan sonra 7. Ordu Karargâhı'nın bulunduğu Nablus'a gitmiştir. )
19 Eylül 1918 İngilizlerin Halep Cephesi'nde büyük kuvvetlerle taarruza başlaması (Bu İngiliz taarruzu karşısında 8. Ordu Cephesi'nin yarılması üzerine 4 ve 7. Ordular da çekilme mecburiyetinde kalmışlardı. Atatürk komutasındaki 7. Ordu birlikleri düzenini ve savaş kudretini bozmadan Riyad'a, oradan da Halep'e çekildi.)
26 Ekim 1918 Atatürk komutasındaki 7. Ordu kuvvetlerinin tekrar taarruza geçen düşman kuvvetlerini Halep'in kuzeyinde durdurması ve düşmanın bu hattı geçmesine imkân verilmemesi
30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi'nin imzalanması
31 Ekim 1918 Atatürk'ün -7.0rdu Komutanlığı da üzerinde kalmak üzere- Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığı'na atanması ve Katma'dan Adana'ya gelerek General Liman von Sanders'den komutanlık görevini devralması
7 Kasım 1918 Yıldırım Orduları Grubu ve 7.0rdu Komutanlıklarının kaldırılması ve Atatürk'ün Ordu Kumandanı sıfatiyle Harbiye Nezareti emrine verilmesi
10 Kasım 1918 Atatürk'ün Adana'dan trenle İstanbul'a hareketi
13 Kasım 1918 Atatürk'ün, Adana'dan İstanbul'a gelişi
Aralık 1918 Atatürk'ün,-1914 yılı Mayısında yazdığı- "Zâbit ve Kumandan İle Hasbihal" adlı kitabının İstanbul'da yayımlanması
30 Nisan 1919 Atatürk'ün 9.0rdu Kıtaatı Müfettişliği'ne atanması
16 Mayıs 1919 Atatürk'ün Anadolu'ya geçmek üzere Bandırma Vapuru i1e İstanbul'dan ayrılısı
19 Mayıs 1919 Atatürk'ün sabah Samsun'a çıkışı.
22 Mayıs 1919 Atatürk'ün Samsun'dan Sadarete raporu:".... Millet yekvücut olup hakimiyet esasını, Türklük duygusunu hedef kabul etmiştir."
21 Haziran 1919 Atatürk'ün İstanbul'da bulunan bazı tanınmış kimselere Amasya'dan mektup göndererek Millî Mücadele'ye davet etmesi:"Artık İstanbul Anadolu'ya hâkim değil, tâbi olmak mecburiyetindedir." "Size teveccüh eden fedakârlık pek büyüktür" "Millî gaye elde edilinceye kadar âcizleri Anadolu'dan ve milletin sinesinden ayrılmayacağım ve bu noktada nihayete kadar bir millet ferdi gibi çalışacağımı millete karşı mukaddesatım namına söz verdim ve hiç bir kuvvet bu millî karara mâni olamayacaktır."
22 Haziran 1919 Atatürk'ün Amasya'dan Anadolu'da mülkî ve askerî makamlara genelgesi: "Vatanın tamamiyeti, milletin bağımsızlığı tehlikededir. Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır."
3 Temmuz 1919 Atatürk'ün Erzurum'a gelişi, halk ve asker tarafından sevgi gösterileriyle karşılanışı.
8/9 Temmuz 1919 Atatürk'ün resmî vazifesiyle beraber askerlik mesleğinden istifası.
9 Temmuz 1919 Atatürk'ün resmî vazifesiyle beraber askerlik mesleğinden istifasını ordu'ya, vilâyetlere ve millete duyurması: "... Bundan sonra mukaddes millî gayemiz için her türlü fedakârlıklâ çalışmak üzere sine-i millette bir ferd-i mücahit suretiyle bulunmakta olduğumu tamimen arz ve ilân eylerim.
14 Temmuz 1919 Atatürk'ün askerlikten istifası ve Erzurum Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin başına geçişinin Erzurum'da yayımlanan Albayrak Gazetesinde halka ilânı: "... Mustafa Kemal Paşa Hazretlerinin istifanamesi bir azim ve iman vesikasıdır. Millette, henüz eski kanın sönmemiş olduğunu gösterir muazzam delildir. Anafartalar'da, millî şerefi, tarihin bugünkü nesilden beklemekte olduğu mukaddes vazifeyi yükselten ve yücelten bu muhterem Kumandanı bugünde Millî Mücadele'nin başında görmek mesut bir görüntüdür."
23 Temmuz 1919 Erzurum Kongresi'nin açılışı ve Atatürk'ün Kongre'ye Başkan seçilmesi (Kongre 7 Ağustos 1919'da son bulmuştur.)
7 Ağustos 1919 Erzurum Kongresi'nin Heyet-i Temsiliye seçimini takiben Atatürk'ün kısa bir konuşmasıyla son bulması: "Milletimizin kurtuluş ümidi ile çırpındığı en heyecanlı bir zamanda fedakâr muhterem heyetiniz her türlü eziyetlere katlanarak burada, Erzurum'da toplandı. Hassas ve necip bir ruh ve pek sağlam bir iman ile vatan ve milletimizin kurtuluşuna ait esaslı kararlar aldı. Bilhassa bütün cihana karşı milletimizin mevcudiyetini ve birliğini gösterdi. Tarih bu kongremizi şüphesiz ender ve büyük bir eser olarak kaydedecektir." Atâtürk'ün Heyet-i Temsiliye Reisliği'ne seçilmesi.
9 Ağustos 1919 Atatürk'ün, askerlik mesleğinden ihracına, haiz olduğu nişanların alınmasına ve fahrî yaverlik rütbesinin kaldırılmasına dair irade-i seniye çıkması.
2 Eylül 1919 Atatürk'ün Sivas'a gelişi, büyük tezahüratla karşılanması.
4 Eylül 1919 Sivas Kongresi'nin açılışı ve Atatürk'ün Kongre'ye Başkan seçilmesi. (Kongre 11 Eylül 1919'da son bulmuştur.)
11 Eylül 1919 Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin resmen kuruluşu.
7 Ekim 1919 Atatürk'ün -Heyet-i Temsiliye adına millete beyannamesi: "En ağır tarihî şartlar altında bile millî vakarından ve herkesin hukukuna riayetteki mazisinden gelen hasletlerinden zerre kadar ayrılmamış olan milletimizin bundan sonra da aynı tarz ve harekette sabit kalacağından ve bu suretle bu mübarek topraklara sahip olmaktaki liyakat-i medeniyesini bütün cihana tasdik ettireceğinde şüphe yoktur."
20 Ekim 1919 Atatürk'ün, Rauf ve Bekir Sami Beylerle beraber Amasya'da İstanbul Hükûmeti'nin Bahriye Nazırı Salih Paşa ile görüşmelere başlaması (Amasya Mülâkatı).
7 Kasım 1919 Atatürk'ün İstanbul'da toplanması kararlaştırılan Meclis-i Mebusan'a Erzurum'dan milletvekili seçilmesi.
27 Aralık 1919 Atatürk'ün Ankara'ya gelişi ve büyük törenle karşılanması. (Atatürk şehre girdikten sonra Vali odasında bir müddet istirahat ederek çay içmişler, daha sonra Kolordu'yu ziyaretle buradan kendisine ve arkadaşlarına tahsis edilen Ziraat Mektebi'ne gelmişlerdir.) Atatürk'ün bütün teşkilâta, Ankara'ya geldiğini ve Heyet-i Temsiliye Merkezi'nin Ankara olduğunu bildiren telgrafı.
12 Ocak 1920 İstanbul'da son "Osmanlı Meclis-i Mebusanı"nın açılması (İstanbul'un işgali üzerine 18 Mart 1920 günü son toplantısını yaparak çalışmalarına ara verme kararı almış, 11 Nisan 1920'de Padişah iradesi feshedilmiştir.)
28 Ocak 1920 Osmanlı Meclis-i Mebusanı'nın gizli toplantısında Misak-ı Millî'nin kabulü.
17 Şubat 1920 Osmanlı Meclis-i Mebusanı'nda Misak-ı Millî'nin yabancı parlamentolara ve basına bildirilme kararı.
16 Mart 1920 İtilâf Devletleri tarafından İstanbul'un fiilen işgali. Atatürk'ün İstanbul'un işgali nedeniyle millete beyannamesi: ".... Bugün, İstanbul'u zorla işgal etmek suretiyle Osmanlı Devleti'nin yediyüz senelik hayat ve hâkimiyetine son verildi. Yani bugün Türk milleti, medenî kabiliyetinin, hayat ve istiklâl hakkının ve bütün istikbalinin müdafaasına davet edildi."
19 Mart 1920 Atatürk'ün Ankara'da bir Meclis toplanması yolunda acele seçim yapılması için vilâyetlere, livalara ve kolordu komutanlarına genelgesi: "Ankara'da fevkalâde yetkiye malik bir Meclis, millet işlerini yönetmek ve denetlemek üzere toplanacaktır."
10 Nisan 1920 Şeyhülislâm Dürrizade Abdullah'ın Anadolu'daki millî kuvvetleri kâfir ilân eden ve katlinin gerekli olacağını (!) bildiren fetvası.
16 Nisan 1920 Ankara Müftüsü Rıfat Efendi'nin, Şeyhülislâm Dürrizade Abdullah'ın fetvasının dinen geçerli olamayacağını ilân eden fetvası.
23 Nisan 1920 Ankara'da Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılması.
24 Nisan 1920 Atatürk'ün Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na seçilmesi ve teşekkür konuşması: ". .. Gerek askerî gerekse siyasî hayatımın bütün dönem ve safhalarını işgal eden mücadelelerimde daima hareket kuralım, millî iradeye dayanarak milletin ve vatanın muhtaç olduğu gayelere yürümek olmuştur."
11 Mayıs 1920 Atatürk'ün İstanbul'da Divan-ı Harp tarafından idama mahkûm edilmesi.
24 Mayıs 1920 Atatürk hakkında 11 Mayıs 1920 tarihli idam kararının Padişah tarafından tasdiki.
8 Temmuz 1920 Atatürk'ün Meclis'te konuşması: "Efendiler; memleketimizin ellide biri değil heyet-i umumiyesi tahrip edilse, heyet-i umumiyesi ateşler içinde bırakılsa, biz bu toprakların üstünde bir tepeye çıkacağız ve oradan müdafaa ile meşgul olacağız!"
10 Ağustos 1920 İstanbul Hükûmeti ile İtilâf Devletleri arasında "Sevr Antlaşması"nın imzalanması.
2/3 Aralık 1920 Ermenilerle "Gümrü Antlaşması"nın imzalanması.
5 Aralık 1920 Atatürk'ün Bilecik'te Ahmet İzzet Paşa başkanlığındaki İstanbul Heyeti ile görüşmesi (Bilecik mülâkatı)
10 Ocak 1921 Birinci İnönü Zaferi
11 Ocak 1921 Atatürk'ün I. İnönü Zaferi münasebetiyle Batı Cephesi Komutanı İsmet (İnönü) Bey'e tebrik telgrafı: "... Bu muvaffakiyetin mukaddes topraklarımızı düşman istilâsından kâmilen kurtaracak olan kesin zafere bir hayırlı başlangıç olmasını Allah'tan diler ve bu tebrikâtın umum Batı Ordusu er ve subaylarına iletilmesini rica ederim."
1 Nisan 1921 İkinci İnönü Zaferi. Atatürk'ün Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa'ya cevap telgrafı: ". Siz orada yalnız düşmanı değil, milletin ters talihini de yendiniz. İstilâ altındaki bedbaht topraklarımızla beraber bütün vatan, bugün en uzak köşelerine kadar zaferinizi kutluyor.Düşmanın istilâ hırsı, azim ve hamiyetinizin yalçın kayalarına başını çarparak hurdahaş oldu!"
10 Mayıs 1921 Atatürk'ün Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde "Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu" Başkanı oluşu.
16 Temmuz 1921 Atatürk'ün Ankara'da toplanan ve 21 Temmuz 1921'e kadar çalışmalarına devam eden Maarif Kongresi'ni açış konuşması: ". . Çocuklarımız ve gençlerimiz yetiştirilirken onlara bilhassa meycudiyeti ile, hakkı ile, birliği ile çelişen bilûmum yabancı unsurlarla mücadele lüzumunu ve milli düşünceleri tam bir imanla her mukabil fikre karşı şiddetle ve fedakârâne müdafaa zarureti telkin edilmelidir."
18 Temmuz 1921 Atatürk'ün Ankara'dan, Karacahisar'daki Batı Cephesi Karargâhı'na gelişi.Atatürk'ün Batı Cephesi Karargâhı'nda İsmet Paşa'ya direktifi: "Orduyu; Eskişehir'in kuzey ve güneyinde topladıktan sonra, düşman ordusuyla araya büyük bir mesafe koymak lâzımdır ki, ordunun tanzim, tensik ve takviyesi mümkün olabilsin. Bunun için Sakarya doğusuna kadar çekilmek caizdir."
5 Ağustos 1921 Atatürk'e geniş yetkiler ve üç ay süre ile Başkomutanlık tevcih eden Kanunun kabulü. : Atatürk'ün Başkomutan oluşundan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde konuşması: "... Efendiler, zavallı milletimizi esir etmek isteyen düşmanları, Allah'ın yardımıyıa behemehal mağlup edeceğimize dair olan emniyet ve itimadım bir dakika olsun sarsılmamıştır. Bu dakikada bu kesin inancımı yüksek heyetinize karşı, bütün millete karşı ve bütün âleme karşı ilân ederim."
23 Ağustos 1921 Yunan Ordusu'nun taarruzu ve Sakarya Meydan Muharebesi'nin başlaması (22 gün 22 gece devam etmiştir.)
26 Ağustos 1921 Başkomutan Atatürk'ün emri: "Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz.
13 Eylül 1921 Sakarya Meydan Muharebesi'nin sonuçlanması ve düşmanın Sakarya nehrinin doğusunda imha ile zaferin kazanılması.
19 Eylül 1921 Başkomutan Atatürk'ün "Sâkarya Muharebesi" hakkında Büyük Millet Meclisi'nde konuşması: "Efendiler! Türkiye Büyük Millet Meclisi ordusunun Sakarya'da kazanmış olduğu meydan muharebesi pek büyük bir meydan muharebesidir. Harb tarihinde misli belki olmayan bir meydan muharebesidir." Başkomutan Atatürk'e Büyük Millet Meclisi tarafından kanunla Müşir (Mareşal) rütbesi ve "Gazi" unvanı verilişi.
13 Ekim 1921 Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti ile Kafkas Cumhuriyetleri (Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan) arasında "Kars Antlaşması"nın imzalanması.
20 Ekim 1921 Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti ile Fransa Hükûmeti. arasında "Ankara Antlaşması"nın imzalanması.
31 Ekim 1921 "Atatürk'ün Başkomutanlık süresinin 5 Kasım 1921'den itibaren 3 ay daha uzatılmasına dair Kanun'un Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kabulü."
14 Ocak 1922 Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım'ın ölümü.
4 Şubat 1922 Atatürk'ün Başkomutanlık süresinin 5 Şubat 1922 tarihinden itibaren ikinci defa üç ay uzatılmasına dair Kanun'un Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kabulü..
1 Mart 1922 Atatürk'ün Türkiye Büyük Millet Meclisini açış konuşması: ". . Efendiler! Büyük Millet Meclisi Hükûmeti Türkiye ve Türkiye halkının beka ve istiklâlini temine çalışıyor. Çünkü Türkiye'nin asıl sahibi, meşru ve gerçek sahibi olan Türkiye halkının kat'i arzu ve iradesi bu yoldadır."
6 Mayıs 1922 Atatürk'ün Başkomutanlık süresinin 5 Mayıs 1922 tarihinden itibaren üçüncü defa üç ay uzatılması hakkında Kanun'un Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kabulü.
26 Ağustos 1922 Büyük Taarruz'un, Kocatepe'den sabah saat 5.30'da topçularımızın ateşiyle başlaması.
30 Ağustos 1922 Yunan ordusunun tamamen sarılması ve imha edilmesi suretiyle "Dumlupınar (Başkomutan) Meydan Muharebesi"nin kazanılması.
1 Eylül 1922 Başkomutan Atatürk'ün orduya beyannamesi: ".... Bütün arkadaşlarımın Anadolu'da daha başka meydan muharebeleri verileceğini gözönüne alarak ilerlemesini ve herkesin fikrî güçlerini ve kahramanlık ve vatanseverlik kaynaklarını yarışırcasına göstermeye devam etmesini isterim. Ordular; İlk Hedefiniz Akdenizdir, İleri!"
9 Eylül 1922 Başkomutan Atatürk'ün kuvvetlerimizin İzmir'e giriş haberi üzerine ordulara mesajı: "İlk verdiğim Akdeniz hedefine varmakta orduların gösterdiği gayret ve fedâkarlığı hürmet ve takdirle anarım."
10 Eylül 1922 Atatürk'ün Büyük Zaferi takiben İzmir'e gelişi.
4 Ekim 1922 Başkomutan Atatürk'ün 26 Ağustos Taarruzu, 30 Ağustos ve 9 Eylül Zaferleri hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde uzun beyanatı: "... Bu Anadolu Zaferi tarih arasında bir millet tarafından tamamen benimsenen bir fikrin ne kadar kaadir ve ne zinde bir kuvvet olduğunun en güzel misali olarak kalacaktır."
11 Ekim 1922 Mudanya Mütarekesi'nin imzalanması.
1 Kasım 1922 Hilâfet ve Saltanat'ın birbirinden ayrılarak Saltanat'ın kaldırılması kararı.
29 Ocak 1923 Atatürk'ün İzmir'de Lâtife (Uşaklıgil) Hanım'la evlenişi (5 Ağustos 1925'de ayrılmıştir.)
1 Mart 1923 Atatürk'ün, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni açış konuşması: " .. Misak-ı Millî, vatanın haricî düşman karşısındaki vaziyet ve mevkiini tesbit eden miıkaddes bir kural olduğu gibi 1 Kasım 1922 kararı da milletimiz için dahilî ve daimî bir düşman olan ferdî saltanata ve onun temsil ettiği meşum bir idare şekline tevcih edilmiş mukaddes bir silâhtır."
8 Nisan 1923 Atatürk'ün, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanı olarak milletvekili seçimi münasebetiyle millete, 9 umdeyi içine alan beyannamesi.
24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması'nın imzalanması (Atatürk der ki: "Lozan Barış Antlaşması'nın ihtiva ettiği esasları, diğer barış teklifleriyle daha fazla mukayeseye mahal olmadığı fikrindeyim. Bu antlaşma, Türk milleti aleyhine, asırlardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması'yla ikmal edildiği zannedilmiş, büyük bir suikastin yıkılışını ifade eder bir vesikadır. Osmanlı Devrine ait tarihte örneği bulunmayan bir siyasî zafer eseridir.") Atatürk'ün, Lozan Antlaşması'nın imzalanması üzerine İsmet Paşa'ya tebrik telgrafı: "Memlekete bir dizi faydalı hizmetlerden ibaret olan ömrünüzü bu defa da tarihî bir muvaffakiyetle taçlandırdınız."
13 Ağustos 1923 Atatürk'ün tekrar Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na seçilmesî.Atatürk'ün, İkinci Devre Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni açış konuşması: "...Memleketimizi mâmur ve halkımızı mesut ve müreffeh edeceğiz. Ümidimiz, azmimiz ve bilhassa milletimizin ve Meclis-i Alinizin göstereceği vahdet ve tesanüt ilerleme ve uygarlık yolundaki çalışmamızda elbette muvaffakiyetin kefili olacaktır.
11 Eylül 1923 "Halk Fırkası"nın kuruluşu ve Atatürk'ün Halk Fırkası Genel Başkanlığı'na seçilmesi.
10 Ekim 1923 Ankara'nın başkent oluşu.
29 Ekim 1923 Cumhuriyetin ilânı ve Atatürk'ün Cumhurbaşkanlığı'na seçilmesi.
30 Ekim 1923 Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk kabinesi'nin İsmet Paşa tarafından kurulması.
21 Kasım 1923 Atatürk'e Türkiye Büyük Millet Meclisi kararı ile yeşil-kırmızı şeritli İstiklâl Madalyası verilmesi.
1 Mart 1924 Cumhurbaşkanı Atatürk'ün, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni açış konuşması: "İslâm dinini, asırlardan beri alışılageldiği veçhile bir siyaset vasıtası mevkiinden uzaklaştırmak ve yüceltmek gerekli olduğu gerçeğini görüyoruz. Mukaddes ve tanrısal inançlarımızı ve vicdanî değerlerimizi, karanlık ve kararsız olan ve, her türlü menfaat ve ihtiraslara görünüş sahnesi olan siyasiyattan ve siyasetin bütün kısımlarından bir an evvel ve katî şekilde kurtarmak milietin dünyevî ve uhrevî saadetinin emrettiği bir zarurettir. Ancak bu suretle İslâm dininin yüksekliği belirir."
3 Mart 1924 Tevhid-i Tedrisat (Öğretimin Birleştirilmesi) Kanunu'nun kabulü. Hilâfetin kaldırılması.
30 Ağustos 1924 Atatürk'ün Dumlupınar'da "Meçhul Asker Abidesi"nin temelini atması ve törende konuşması: " ... Hiç şüphe etmemelidir ki yeni Türk Devleti'nin, genç Türk Cumhuriyeti'nin temeli burada sağlamlaştırıldı. Ebedî hayatı burada taçlandırıldı. . . Bu âbide Türk vatanına göz dikeceklere, Türkün 30 Ağustos günündeki ateşini, süngüsünü, hücumunu, kudret ve iradesindeki şiddeti hatırlatacaktır."
1 Kasım 1924 Cumhurbaşkanı Atatürk'ün Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni açış konuşması: "Hiç şüphe etmemelidir ki, Anadolu ortasında sür'atle meydana getirilecek yeni ve mamur bir Ankara, asırlarca ihmal edilen Türk vatanı için başlıbaşına bir medeniyet merkezi, Türk Devleti için pek mühim bir dayanak olacaktır."
17 Kasım 1924 Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın kuruluşu (2 Haziran 1925'de Bakanlar Kurulu kararı ile feshedilmiştir.)
17 Şubat 1925 Âşar'ın kaldırılmasına dair Kanun'un kabulü.
5 Ağustos 1925 Atatürk'ün, Lâtife (Uşaklıgil) Hanım'dan ayrılışı.
23 Ağustos 1925 Atatürk'ün Kastamonu'ya gelişi.
27 Ağustos 1925 Atatürk'ün İnebolu'da elinde panama şapkası ile "ünlü şapka nutku"nu söylemesi:". . Bunu açık söylemek isterim. Bu serpuşun ismine şapka denir. İşte şapkamız"
1 Kasım 1925 Cumhurbaşkanı Atatürk'ün Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni açış konuşması: "Cumhuriyet devrinin kendi zihniyet ve ahlakiyle donanmış basınını yine ancak Cumhuriyetin kendisi yetiştirir."
5 Kasım 1925 Ankara Hukuk Fakültesi'nin açılışı ve Atatürk'ün konuşması: "Cumhuriyetin güç ve dayanağı olacak bu büyük müessesenin açılışında hissettiğim saadeti hiçbir teşebbüste duymadım ve bunu izhar ve ifade etmekle memnunum."
25 Kasım 1925 Şapkâ giyilmesi hakkında Kanun'un kabulü.
30 Kasım 1925 Tekke ve zaviyeler ile türbelerin kapatılmasına ve türbedarlıklar ile bir takım ünvanların kaldırılmasına dair Kanun'un kabulü.
26 Aralık 1925 Milletlerarası saat ve takvim hakkındaki Kanunların kabulü.
17 Şubat 1926 Türk Medenî Kanun'un kabulü.
22 Nisan 1926 Borçlar Kanunu'nun kabulü.
29 Mayıs 1926 Türk Ticaret Kanunu'nun kabulü.
14 Haziran 1926 Atatürk'e İzmir'de hazırlanan suikast girişiminin meydana çıkarılması.
18 Haziran 1926 Atatürk'ün İzmir suikast girişimi hakkında Anadolu Ajansına demeci: ". . Alçak teşebbüs benim şahsımdan ziyade mukaddes Cumhuriyetimize ve onun istinat ettiği yüksek prensiplerimize müteveccih bulunduğuna şüphe yoktur.. Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet pâyidar kalacaktır."
1 Kasım 1926 Atatürk'ün, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni açış konuşması: ".... Bu büyük millet, arzu ve istidadının yöneldiği istikametleri görmeye çalışan ve görebilen evlâdını daima takdir ve himaye etmiştir."
30 Haziran 1927 Atatürk'ün askerlikten emekliye ayrılışı.
1 Temmuz 1927 Atatürk'ün, Kurtuluş'tan sonra İstanbul'a ilk gelişi ve coşkun şekilde karşılanışı.
15 Ekim 1927 Cumhuriyet Halk Partisi "II. Büyük Kongresi"nin Ankara'da toplanması ve Atatürk'ün 36 saat 33 dakika süren Büyük Nutku'nu okumaya başlaması.
20 Ekim 1927 Atatürk'ün Parti Kongresi'nde okuduğu Büyük Nutku'nu bitirişi: ". . Bugün ulaştığımız netice, asırlardan beri çekilen millî felâketlerin doğurduğu uyanıklığın ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların karşılığıdır. Bu neticeyi. Türk gençliğine emanet ediyorum. Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. . . Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asîl kanda mevcuttur!"
1 Kasım 1927 Atatürk'ün ikinci defa Cumhurbaşkanlığına seçilmesi. Cumhurbaşkanı Atatürk'ün Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde açış konuşması: "...Büyük Millet Meclisi, Türk milletinin asırlar süren arayışlarının özü ve onun bizzat kendisini idare etmek şuurunun canlı timsalidir. Türk milleti, mukadderatını Büyük Millet Meclisi'nin kifayetli ve vatanperver eline bıraktığı günden itibaren karanlıkları sıyırıp kaldırmış ve ümitleri boğan felâketlerden milletin gözlerini kamaştıran güneşler ve zaferler çıkarmıştır."
10 Nisan 1928 Lâikliğe giden önemli Anayasa değişikliklerinin yapılması (Bu değişikliklerle, Anayasanın ikinci maddesindeki "Türkiye Devleti'nin dini, din-i İslâmdır" fıkrası ile 26. maddede mevcut "ahkâm-ı şeriye'nin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından yürütüleceğini" belirten cümle kaldırılmış, ayrıca milletvekillerinin ve Cumhurbaşkanının yaptıkları yeminler de değiştirilerek namus üzerine ant içilmesi şekli kabul edilmiştir.)
20 Mayıs 1928 Milletlerarası rakamların kabulüne dair Kanun.
10 Ağustos 1928 Atatürk'ün, İstanbul Sarayburnu Parkında yeni harfler hakkında konuşması: "..Bizim ahenktar, zengin dilimiz yeni Türk harfleriyle kendini gösterecektir. Asırlardan beri kafalarımızı demir çerçeve içinde bulundurarak, anlaşılmayan ve anlayamadığımız işaretlerden kendimizi kurtarmak, bunu anlamak mecburiyetindesiniz."
1 Kasım 1928 Yeni Türk harflerinin kabul ve tatbiki hakkında Kanun'un kabulü.
1 Kasım 1928 Cumhurbaşkanı Atatürk'ün Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni açış konuşması: "Büyük Millet Meclisi'nin kararıyla Türk harflerinin katiyet ve kanuniyet kazanması, bu memleketin yükselme mücadelesinde başlı başına bir geçit olacaktır."
8 Kasım 1928 Atatürk'ün Millet Mektepleri'nin Genel Başkanlığı'nı ve Başöğretmenliği'ni kabul etmeleri.
1 Ocak 1929 Yeni harfleri ve bu harflerle yazıyı halka öğretmek üzere "Millet Mektepleri"nin açılması.
1 Kasım 1929 Cumhurbaşkanı Atatürk'ün Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni açış konuşması: ". . Meclisimizin en büyük eseri olan Türk harfleri, memleketin umumî hayatına tamamen tatbik olunmuştur. İIk müşkülat, milletin. ülkü kuvveti ve uygarlığa olan sevgisi sayesinde kolaylıkla yenilmiştir."
3 Nisan 1930 Türk kadınlarına seçme ve seçilme hakkı tanıyan yeni Belediye Kanunu'nun kabulü.
11 Ağustos 1930 Atatürk'ün yeni bir parti kurulması isteği hakkında Fethi (Okyar) Bey'in mektubuna cevabı: "Görüyorum ki lâik cumhuriyet esasında beraberiz. Zaten benim siyasî hayatta bir taraflı olarak daima aradığım ve arayacağım temel budur. Binaenaleyh Büyük Meclis'te aynı temele istinat eden yeni bir partinin fâaliyete geçerek millet işlerini serbest tartışmasını, Cumhuriyetin esaslarından sayarım."
12 Ağustos 1930 Fethi (Okyar) başkanlığında "Serbest Cumhuriyet Fırkası"nın kuruluşu (Parti, 17 Kasım 1930'da kendisini feshetmiştir.)
1 Kasım 1930 Cumhurbaşkanı Atatürk'ün Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni açış konuşması: ".... Geçen senenin önemli olaylarından biri de Sivas'a demiryolunun ulaşmasıdır. Bu kadar müşkülât içinde vatanı bir misli daha genişletmeye ve kuvvetlendirmeye medar olan bu eserin gelecek Türk milleti tarafından şükranla yâdolunacağına eminim. "
28 Aralık 1930 Kubilây'ın şehit düşmesi nedeniyle Atatürk'ün, orduya başsağlığı mektubu: ".... Büyük ordunun kahraman genç subayı ve Cumhuriyetin mefkûreci öğretmen heyetinin kıymetli uzvu Kubilây'ın temiz kanı ile Cumhuriyet hayatiyetini tazelemiş ve kuvvetlendirmiş olacaktır."
12 Nisan 1931 Atatürk'ün direktifiyle "Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti"nin kuruluşu (Daha sonra "Türk Tarih Kurumu" adını almıştır.)
4 Mayıs 1931 Atatürk'ün üçüncü defa Cumhurbaşkanlığına seçilmesi.
10 Mayıs 1931 Cumhuriyet Halk Partisi Üçüncü Büyük Kongresi'nin toplanışı ve Atatürk'ün konuşması: "... Millet için ve milletçe yapılan işlerin hâtırası her türlü hâtıraların üstünde tutulmazsa millî tarih kavramının kıymetini takdir etmek mümkün olamaz."
1 Kasım 1931 Atatürk'ün Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni açış konuşması: ". . Türkiye'nin güvenliğini gaye tutan, hiçbir milletin aleyhinde olmayan bir barış istikameti, bizim daima kuralımız olacaktır."
19 Şubat 1932 Halkevlerinin açılması.
12 Temmuz 1932 Atatürk'ün direktifiyle "Türk Dili Tetkik Cemiyeti"nin kuruluşu (Daha sonra "Türk Dil Kurumu" adını almıştır.)
1 Kasım 1932 Atatürk'ün Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni açış konuşması: "... Millî kültürün her çığırda açılarak yükselmesini Türkiye Cumhuriyeti'nin temel dileği olarak temin edeceğiz."
31 Mayıs 1933 İstanbul Darülfünunu'nun kapatılmasına Millî Eğitim Bakanlığı'nca yeni bir üniversite kurulmasına dair Kanun'un kabulü (Bu kanunla İstanbul darülfünunu kapatılmış, 18 Kasım 1933 günü İstanbul Üniversitesi öğretime açılmıştır.)
29 Ekim 1933 Atatürk'ün, Cumhuriyetin 10. Yıldönümü nedeniyle Türk milletine ünlü söylevi: ". . Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti'dir. ... Asla şüphem yoktur ki Türklüğün unutulmuş büyük medenî vasfı ve büyük medenî kabiliyeti bundan sonraki inkişafiyle âtinin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır... Ne mutlu Türküm diyene!"
1 Kasım 1933 Atatürk'ün Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni açış konuşması: ".... Geçen on sene, gelecek devirler için bir başlangıçtan başka bir şey değildir. Bununla beraber, eski devirlerin tarihi karşısında, Cumhuriyetin bu on senesi, eşi görülmeyen bir diriliş ve göz kamaştırıcı bir ileri atılış âbidesidir."
20 Kasım 1933 Atatürk'ün İstanbul Üniversitesi'nin öğretime açılması münasebetiyle kendisine çekilen saygı ve bağlılık telgrafına cevabı: "İstanbul Üniversitesi'nin açılmasından çok sevinç duydum. Bu yüksek ilim ocağında kıymetli profesörlerin elinde Türk çocuğunun müstesna zekâ ve eşsiz kabiliyetinin çok büyük inkişaflara mazhar olacağından eminim.
21 Haziran 1934 Soyadı Kanunu'nun kabulü.
1 Kasım 1934 Atatürk'ün Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni açış konuşması: ". . Güzel sanatların hepsinde, ulus gençliğinin ne türlü ilerletilmesini istediğinizi bilirim. Bu yapılmaktadır. Ancak, bunda en çabuk, en önde götürülmesi gerekli olan Türk musikisidir. Bir ulusun yeni değişikliğinde ölçü, musikide değişikliği alabilmesi, kavrayabilmesidir."
24 Kasım 1934 Kendisine "Atatürk" soyadı verildiğine dair Kanun'un Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kabulü.
26 Kasım 1934 Efendi, Bey, Paşa, Hazretleri v.b. lâkap ve unvanların kaldırıldığına dair Kanun'un kabulü.
3 Aralık 1934 Bazı kisvelerin giyilemeyeceğine dair Kanun'un kabulü (Bu kanunla din adamlarının hangi din ve mezhebe mensup olurlarsa olsunlar mabet ve âyinler haricinde ruhanî kisve taşımaları yasaklanmıştır.)
5 Aralık 1934 Türk kadınlarına milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanıyan Anayasâ değişikliği.
1 Mart 1935 Atatürk'ün dördüncü defa Cumhurbaşkanı seçilmesi.
9 Mayıs 1935 Cumhuriyet Halk Partisi IV. Büyük Kurultayı'nın Ankara'da Atatürk'ün konuşmasıyla açılışı: "Uçurum kenarında yıkık bir ülke.. türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar.. yıllarca süren savaş... ondan sonra, içerde ve dışarda saygı ile tanınan yeni vatan, yeni sosyete, yeni devlet ve bunları başarmak için arasız, devrimler... İşte Türk genel devrimi'nin bir kısa ifadesi" (Kurultay 16 Mayıs 1935 de kapanmıştır.)
1 Kasım 1935 Atatürk'ün Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni açış konuşması: " .. Olaylar Türk milletine iki önemli kuralı yeniden hatırlatıyor: Yurdumuzu ve haklarımızı müdafaa edecek kuvvette olmak.. Barışı koruyacak uluslararası çalışma birliğine önem vermek.."
9 Ocak 1936 Ankara'da "Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi"nin açılışı.
20 Temmuz 1936 Boğazların Türk Hükûmeti'nin hâkimiyetine geçişini sağlayan "Montreux Antlaşması"nın imzalanması.
1 Kasım 1936 Atatürk'ün Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni açış konuşması: "... Cumhuriyet, yeni ve sağlam esaslarıyla Türk milletini emin ve metîn bir gelecek yoluna koyduğu kadar, asıl fikirlerde ve ruhlarda yarattığı güvenlik itibariyle büsbütün yeni bir hayatın müjdecisi olmuştur."
27 Ocak 1937 Cenevre'de Milletler Cemiyeti toplantısında Hatay'ın bağımsızlığının kabul edilmesi (Bu durum, 29 Mayıs 1937'de Cenevre'de toplanan Milletler Cemiyeti Konseyi'nde de Hatay Anayasasıyla beraber onaylanmış, bağımsızlık rejimi 29 Kasım 1937 günü yürürlüğe girmiştir. 2 Eylül 1938'de Hatay Millet Meclisi açılarak Devlet Başkanlığı'na Tayfur Sökmen seçilmiştir. Devletin adı "Hatay devleti" olarak kabul edilmiş, 23 Haziran 1939'da Türkiye ile Fransa arasında yapılan antlaşma ile de Türkiye'ye bırakılmış, 7 Temmuz 1939 tarih ve 3711 sayılı Kanun'la yeni Hatay ili kurulmuştur.)
11 Haziran 1937 Atatürk'ün bütün çiftliklerini ve mallarını millete bağışlaması.
9 Temmuz 1937 Türkiye, İran, Irak ve Afganistan arasında Sadabat Paktı'nın imzalanması.
1 Kasım 1937 Atatürk'ün Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni açış konuşması: "... Milletimizin lâyık olduğu yüksek uygarlık ve refah seviyesine varmasını alıkoyabilecek hiçbir engel düşünmeğe yer bırakılmadığını ve bırakılmayacağını huzurunuzda söylemekle bahtiyarım."
30 Mart 1938 Fransa'dan davet edilen Prof.Dr. Fissenger'in Atatürk'ü muayenesini takiben Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği'nin Atatürk'ün hastalığı hakkında ilk resmî tebliğ yayımlaması (Bu tebliğ'de Fissenger'in muayenesi sonucu Atatürk'ün sıhhatinde endişe verici bir durum olmadığının tesbit edildiği ve kendisine 1,5 ay kadar istirahat tavsiyesinin kâfi görüldüğü belirtilmiştir.)
20 Mayıs 1938 Atatürk'ün Ankara'dan Mersin'e gelişi; askerî birliklerin geçit resmini izlemesi.
24 Mayıs 1938 Atatürk'ün Mersin'den Adana'ya gelişi, Atatürk Parkı önünde askerî birliklerin geçit resmini izlemesi.
26 Mayıs 1938 Atatürk'ün son olarak Ankara'dan İstanbul'a gidişi (Ölüm tarihine kadar İstanbul'da kalmıştır.)
5 Eylül 1938 Atatürk'ün Dolmabahçe Sarayı'nda elyazısıyla vasiyetini yazması (Vasiyetname 6 Ekim 1938 günü Dolmabahçe Sarayı'na çağırılan İstanbul Altıncı Noterine Atatürk tarafından teslim edilmiştir. Vasiyetnamenin açılışı: 28 Kasım 1938)
29 Ekim 1938 Atatürk'ün, Cumhuriyetin 15. Yıldönümü nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti Ordusuna mesajı: ". . Türk vatanının ve Türklük camiasının şan ve şerefini, dahilî ve haricî her türlü tehlikelere karşı korumaktan ibaret olan vazifeni, her an yapmaya hazır ve âmade olduğuna benim ve büyük ulusumuzun tam bir inan ve itimadımız vardır."
1 Kasım 1938 Atatürk'ün Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni açış konuşmasının hastalığı sebebiyle Başbakan Celâl Bayar tarafından okunması: "... Memleketimizi her gün daha çok kuvvetlendirmek, her alanda her türlü ihtimallere karşı koruyabilecek bir halde bulundurmak ve dünya olaylarının bütün safhalarını büyük bir uyanıklılıkla izlemek, barışsever siyasetimizin dayanacağı esasların başlangıcıdır."
10 Kasım 1938 Atatürk'ün Dolmabahçe Sarayı'nda saat dokuzu beş geçe ölümü (Atatürk'ün Türk bayrağına sarılı tabutu 16 Kasım 1938 günü Dolmabahçe Sarayı'nın büyük tören salonunda bir katafalk üzerine konularak milletin ziyaretine bırakılmış, 19 Kasım 1938 günü Dolmabahçe'den top arabasına konularak törenle Sarayburnu rıhtımına, buradan Zafer torpidosu aracılığıyla Yavuz gemisine nakledilmiştir. Bu gemi ile İzmir'e getirilmiş, yine Zafer torpidosuna nakledilerek karaya çıkarılmıştır.
Cenaze, saat 20.30'da özel trenle Ankara'ya gönderilmiş, 20 Kasım 1938 günü saat 10.00'da başta Cumhurbaşkanı olmak üzere Büyük Millet Meclisi Başkanı, Başbakan, Bakanlar, Genelkurmay Başkanı, milletvekilleri, devlet ve ordu ileri gelenleri tarafından İstasyonda törenle karşılanmıştır. Atatürk'ün tabutu trenden alınarak top arabasın konulmuş, büyük törenle Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne getirilerek Meclis önünde hazırlanan katafalka yerleştirilmiştir. 21 Kasım 1938 günü geçici kabir olarak ayrılan Etnografya Müzesi'ne getirilmiş ve hazırlanan mermer lâhdin üzerine yerleştirilmiştir. Tabut 10 Kasım 1953'de büyük bir törenle AnıtKabir'e nakledilmiş ve Atatürk'ün fani vücudu vatan topraklarına verilmiştir.)

ATATÜRKÜN GENÇLİĞE HİTABESİ



Ey Türk Gençliği!
Birinci vazifen, Türk İstiklalini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni, bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahili ve harici, bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklal ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkan ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkan ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler; millet, fakrü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evladı! İşte; bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen Türk İstiklal ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur.

10.YIL NUTKU



10. YIL NUTKU
Türk Milleti!
Kurtuluş Savaşına başladığımızın onbeşinci yılındayız. Bugün Cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu en büyük bayramdır. Kutlu olsun! Bu anda, büyük Türk milletinin bir ferdi olarak, bu kutlu güne kavuşmanın en derin sevinci ve heyecanı içindeyim.
Yurttaşlarım!
Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli, Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyetidir. Bundaki muvaffakiyeti, Türk Milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak, azimkarane yürümesine borçluyuz. Fakat yaptıklarımızı asla kafi göremeyiz. Çünkü, daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz.
Yurdumuzu, dünyanın en mamur ve en medeni memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi, en geniş refah vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Milli kültürümüzü, muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız. Bunun için, bizce zaman ölçüsü, geçmiş asırların gevşetici zihniyetine göre değil, asrımızın sürat ve hareket mefhumuna göre düşünülmelidir. Geçen zamana nispetle daha çok çalışacağız, daha az zamanda daha büyük işler başaracağız. Bunda da muvaffak olacağımıza şüphem yoktur. Çünkü, Türk milletinin karakteri yüksektir; Türk milleti çalışkandır; Türk milleti zekidir. Çünkü, Türk milleti milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve çünkü, Türk milletinin, yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet ilimdir. Şunu da ehemmiyetle tebaruz ettirmeliyim ki, yüksek bir insan cemiyeti olan Türk milletinin tarihi bir vasfı da, güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki, milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, fıtri zekasını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini, milli birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek milli ülkümüzdür. Türk milletine çok yakışan bu ülkü, onu, bütün beşeriyette, hakiki huzurun temini yolunda, kendine düşen medeni vazifeyi yapmakta muvaffak kılacaktır.
Büyük Türk Milleti!
On beş yıldan beri, giriştiğimiz işlerde muvaffakiyet vadeden çok sözlerimi işittin. Bahtiyarım ki, bu sözlerimin hiç birinde milletimin hakkımdaki itimadını sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım.
Bugün, aynı iman ve katiyetle söylüyorum ki, milli ülküye, tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milletinin büyük millet olduğunu, bütün medeni alem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır. Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki inkişafi ile, atinin yüksek medeniyet ufkundan yeni bir güneş gibi doğacaktır.
Türk Milleti!
Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını daha büyük şereflerle, saadetlerle, huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim.
Ne mutlu Türküm diyene!
Ankara, 29 Ekim 1933

27.7.12

HARUN AKSU,MUTFAK ŞEFİ









Sevgili Dostlarım;

ACISI,TATLISI İLE GAZİANTEP LEZZETLERİNİ ANLATMAMA GEREK YOK,
SEVGİLİ MESLEKTAŞIM GAZİANTEPLİ MUTFAK ŞEFİ HARUN AKSU
RESİMLERİ İLE NE KADAR HÜNERLİ OLDUĞUNU GÖZTERİYOR.
SANIYORUM RESİMLER HER ŞEYİ YAZMAKTA BENŞİM NOT YAZMAMA GEREK YOKTUR.



SAYIN ŞEF HARUN AKSU'YA TEŞEKKÜRLERİMLE.





MÜSAN VİDEO İZLEMEK İÇİN;
TIKLAYINIZ
http://www.youtube.com/watch?v=j_1FnKKqh24&feature=youtu.be