29.12.12
3.12.12
11.mutfak günleri başvuruları başladı
**24.11.2012 tarihinden itibaren başvurular başladı 
**24.11.2012 
started to accept applications
YARIŞMA MÜRACAATI İÇİN TIKLAYINIZ




 
 
27.10.12
Küresel ısınma yağışları artıracak
Küresel ısınma yağışları artıracak
Edirne- Şen, yaptığı açıklamada, fosil yakıtlardan  çıkan sera gazlarının dünyanın ortalama sıcaklığını artırdığını söyledi . Dünya  sıcaklığının bu yıl 2 derece artığını belirten Şen, sıcaklık artışının bazı  bölgelerde iklim değişikliğine neden olduğunu ifade etti.
Küresel ısınmaya dayanan iklim değişikliği etkisinin en fazla görüldüğüülkelerden  birinin  Türkiye olduğunu anlatan Şen, ''İklim değişikliğiyle birlikte aşırı yağış,  fırtına ve kuraklık ortaya çıkıyor. Türkiye'de kısa sürede yeryüzüne düşen aşırı  yağışlardan ve hortumlardan bahseder olduk. Artık olağan hale gelen hortumlar ve  yağışlar can yakıcı etkiler ortaya çıkarıyor. Türkiye'de oluşacak hortumlar  ileride daha can yakıcı hale gelecek'' diye konuştu.
Şen, yeryüzündeki havanın mevsim normallerinin üzerinde seyrettiğini dile getirerek, ''Marmara Bölgesi'nde ekim ayı mevsim normalleri sıcaklığı 20 derecedir ama bu ay Marmara'da 25-26 derecenin üzerinde sıcaklıklar oluştu. Sıcak havanın üzerine soğuk hava geldiği zaman kuvvetli yağışlar meydana geliyor. Küresel ısınmanın etkisiyle oluşan şiddetli yağışlar, Türkiye'de etkisini artırarak görülmeye devam edecek'' ifadesini kullandı.
Çatılara dikkat
Şen, şiddetli yağış ve fırtınaya karşı önlem alınması gerektiğini belirten Şen, Türkiye'deki çatıların şiddetli bir hortuma dayanamayacağını anlattı.
Türkiye'de sel, hortum ve fırtınadan kaynaklanan ölümlerin artığına dikkati çeken Şen, şunları kaydetti:
''Türkiye'deki çatılar yönetmeliğe göre, saatte 36 kilometre hızla esen rüzgara direnebilecek şekilde yapılmıştır. Biz bu sınırı çoktan geçtik. Çatının uçması sadece o apartmana değil, düştüğü yerdeki kişilere de zarar veriyor. Çatılarla ilgili gerekli düzenlemeler yapılarak, fırtınaya karşı önlem almamız gerekiyor.''
Kaynak:CUMHURİYET PORTAL
Küresel ısınmaya dayanan iklim değişikliği etkisinin en fazla görüldüğü
Şen, yeryüzündeki havanın mevsim normallerinin üzerinde seyrettiğini dile getirerek, ''Marmara Bölgesi'nde ekim ayı mevsim normalleri sıcaklığı 20 derecedir ama bu ay Marmara'da 25-26 derecenin üzerinde sıcaklıklar oluştu. Sıcak havanın üzerine soğuk hava geldiği zaman kuvvetli yağışlar meydana geliyor. Küresel ısınmanın etkisiyle oluşan şiddetli yağışlar, Türkiye'de etkisini artırarak görülmeye devam edecek'' ifadesini kullandı.
Çatılara dikkat
Şen, şiddetli yağış ve fırtınaya karşı önlem alınması gerektiğini belirten Şen, Türkiye'deki çatıların şiddetli bir hortuma dayanamayacağını anlattı.
Türkiye'de sel, hortum ve fırtınadan kaynaklanan ölümlerin artığına dikkati çeken Şen, şunları kaydetti:
''Türkiye'deki çatılar yönetmeliğe göre, saatte 36 kilometre hızla esen rüzgara direnebilecek şekilde yapılmıştır. Biz bu sınırı çoktan geçtik. Çatının uçması sadece o apartmana değil, düştüğü yerdeki kişilere de zarar veriyor. Çatılarla ilgili gerekli düzenlemeler yapılarak, fırtınaya karşı önlem almamız gerekiyor.''
Kaynak:CUMHURİYET PORTAL
25.10.12
CUMHURİYET BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN
Mustafa Kemal Paşa, Osmanlı hükümeti tarafından, bölgede düzeni sağlaması için Osmanlı Devleti'nin bir gemisi ile, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a gönderildi. Ülkenin çoğu ilinde kongreler düzenledi. "Tek bir egemenlik var, o da Milli egemenliktir. Ülkeyi, yine ulusun kendi gücü kurtaracaktır." ilkesiyle, yurdun her tarafından gelen ulus temsilcileri (milletvekilleri)
Kurtuluş Savaşı'nın zaferle sonuçlanmasını takiben 1 Kasım 1922'de TBMM saltanatı lağvetti. Padişah Vahdettin "vatan haini" ilan edildi ve yurdu terk etti.
24 Temmuz 1923 tarihinde, İsviçre'nin Lozan şehrinde, Lozan Üniversitesi'nde, Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileri ile İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika, SSCB ve Yugoslavya temsilcileri tarafından Lozan Barış Antlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşma ile yeni bir devletin temelleri atılmıştır. Fakat, devletin yönetim biçimi henüz belirlenmemiştir.
Lozan'n kabulü ve barışın sağlanması ile geride Türk Devleti'nin siyasal yapısını belirleyecek devlet şeklinin ve adının ne olacağı sorunu kaldı. T.B.M.M.'nin varlığı ile egemenliğin kayıtsız - şartsız ulusa ait olan, insan haklarına dayanan bir devlet sistemi kurulmuştu. Fakat gerek halkın, gerekse Meclis içinde bulunanların büyük kısmı Padişah'a dinsel ve geleneksel bağlarla bağlıydılar. Padişah'ın işgal ettiği Saltanat - Hilafet makamı yüzyıllardır kökleşmiş bir teokratik sistemdi. 1300 yılından beri de Osmanoğullarından başka hiçbir aile iktidar olmamıştı. Egemenlik biri dinden, diğeri gelenekten gelen iki kaynaktan çıkıyor ve Padişah'ta toplanıyordu. Gerçi İttihat Terakki bu gücü kırmıştı, fakat sistemin özünü, yani egemenliğin kaynağını ve kullanılış biçimini değiştirememişti. Egemenliğin, tanrı hakları sisteminden, insan hakları sistemine geçişin bir sonucu olarak Padişah'tan ulusa geçişi, bir ilke ve ülkü olarak Amasya Genelgesi'nde ortaya konmuş ve 23 Nisan 1920'de B.M.M.'nde somutlaşmıştı. Teşkilat-ı Esasiye Kanunu da bu temel üzerine oturmuştu.
Kurtuluş Savaşı ulusal bağımsızlık yanında ulus egemenliğini de açık bir biçimde ortaya koyduğu için Padişah daha başından beri milliyetçilerin amansız düşmanı kesilmişti. M. Kemal Paşa Padişah'ın ihanetini bildiği halde, henüz zamanı olmadığı için Padişah'ı hedef almadı. Genç subaylık yıllarından beri inandığı ve Erzurum'da Mazhar Müfit'e not ettirdiği "Cumhuriyet" inancını "Ulusal bir sır" olarak sakladı. Kurtuluş Savaşı içinde "Cumhuriyetçi" bir düşünceyi ortaya atmak, iç parçalanmaya yol açacağı için bu yola gitmedi. Hatta Sivas Kongresi sırasında "Cumhuriyet" ilan edelim önerilerini red etmişti. Fakat Kurtuluş Savaşı'nın Başkomutanı, Türk Ulusu'nun kurtarıcısı M. Kemal, Türkiye'nin siyasal yapısını değiştirmenin ilk adımını Saltanat'ın kaldırılmasını sağlamakla attı. Saltanat'ın kaldırılışına en yakın arkadaşları bile karşı çıkmışlardı. Meclis'te tutucu kanat direndiyse de, M. Kemal Paşa'nın kararlı ve sert tutumu sonucu Saltanat'ın kaldırılışı sağlandı. Fakat onun bu sert tutumu endişe doğurdu. Bunun bir başlangıç olduğunu görenler çeşitli yöntemlerle M. Kemal Paşa'yı engellemeye çalıştılar.
2 Aralık 1922'de Meclis'e muhalif grup tarafından bir öneri verildi. "İntihab-ı Mebusan Kanunu"nda değişiklik yapılmasını isteyen önergede "Büyük Millet Meclisi'ne üye seçilmek için Türkiye'nin bugünkü sınırları içindeki yerler halkından olmak ve seçim çevresine yeni gelenlerin ise en az beş yıl oturmuş olmaları" gerektiği kanun hükmü haline getirilmek isteniyordu. M. Kemal Paşa'yı milletvekili seçilmekten yoksun bırakmak isteyen bu önerge üzerine söz alan M. Kemal Paşa, doğum yerinin Türkiye'nin sınırları dışında kaldığını ve bir yerde beş yıl oturmadığını belirttikten sonra, düşmanlara karşı savaştığını, vatanı kurtarmak için hiç bir yerde beş yıl oturamadığını hatırlatıp, ulusun sevgisisi kazanmış bir insan olmasına rağmen kendisini yurttaşlık haklarından yoksun bırakmak isteyen bu kimselerin bu yetkiyi kimden aldıklarını sordu. Önerge red edildi.
Cumhuriyet'e doğru gidiş bu kararlı sözlerle açıkça görülüyordu. M. Kemal Paşa, 8 Nisan 1923'de dokuz ilkede görüşlerini toplatarak, programını belirlerken, siyasi biçimlenmeyi de hazırladı.
Savaş zamanının T.B.M.M.'nin görevi son bulmuştu. Bu sebeple Meclis kendini dağıtıp, seçime gitme kararı aldı. M. Kemal, dağılmadan önce Meclisten 15 Nisan'da, Saltanatı geri getirmeye çalışanları vatan haini kabul eden bir kanun değişikliği ile "Hıyanet-i Vataniye Kanunu"na, ileride gerekirse yine İstiklal Mahkemeleri kurma fırsatını veren bir ek getirdi.
Yeni kurulacak Meclis'te kuvvetli bir kadro oluşturmayı ve böylece Cumhuriyet'i ilan etmeyi düşünen M. Kemal'in bu çalışmaları yakın arkadaşlarının kendisinden uzaklaşmasını hızlandırdı. Rauf Bey ve arkadaşları, M. Kemal'in partiler üstü kalmasını, politikaya karışmamasını, önererek, O'nu pasif duruma getirmek istiyorlardı. Rauf Bey'in İsmet Paşa ile aralarının açılması da bu ayrılığın başka bir yönü idi. Lozan'dan dönen İsmet Paşa'yı karşılamak istemeyen Rauf Bey Başbakanlık'tan bile istifa etti.
İkinci Meclis, toplandıktan sonra Lozan'ı onayladı. Artık sorun Türkiye'nin rejiminin belirlenmesiydi. M. Kemal 22 Eylül 1923'de "Neue Treie Presse" adlı bir Viyana gazetesi muhabiriyle yaptığı görüşmede, 23 Nisan 1920'de kurulan sistemin Cumhuriyet olduğunu fakat adının açıklanamadığını belirtip, yapılacak işin yalnızca isim koymak olduğunu söyledi.
İkinci dönem Büyük Millet Meclisi, 11 Ağustos 1923'te ilk toplantısını yaptı. 13 Ekim 1923'te Ankara başkent ilan edildi. Atatürk; egemenliğin ulusa dayandığı bir sistem olan cumhuriyet yönetiminin ilanı için hazırlıklar yapmaya başladı. 28 Ekim 1923 akşamı yakın arkadaşlarını Çankaya'da yemeğe çağırdı. Onlara, "Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz." dedi.
29 Ekim 1923 günü Atatürk, milletvekilleri ile görüştükten sonra taslağı hazırlanan "Cumhuriyet" önergesini Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne verdi. Meclis önergeyi kabul etti.
Böylece, Türkiye devletinin yönetimi biçimi "Cumhuriyet" olarak, adı "Türkiye Cumhuriyeti Devleti" olarak belirlendi. Atatürk, kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin, ilk "Cumhurbaşkanı" oldu. Cumhuriyetin ilanı, yurtta sevinç ve coşku ile karşılandı.
Cumhuriyette Atatürk'ün de söylediği üzere, "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." Millet, kendini yönetme yetkisini, kendilerine temsil eden milletvekilleri aracılığı ile kullanır. Cumhuriyet yönetiminde, yurttaşın seçme ve seçilme hakkı vardır. Seçilen temsilciler, yasaları tasarlar ve yöneticileri ulus adına denetler. Millet, seçimle yöneticileri seçebilir.
18.9.12
...Ayhan usta....: KÜLLÜ SU İLE TEMİZLİK
...Ayhan usta....: KÜLLÜ SU İLE TEMİZLİK: Temizlik malzemeleri, suyu, toprağı, sağlığımızı, biricik yuvamız olan doğayı ve gezegeni kirletiyor. Küçük bir çaba ile bu gidişatı tersin...
KÜLLÜ SU İLE TEMİZLİK
Temizlik malzemeleri, suyu, toprağı, sağlığımızı, biricik yuvamız olan doğayı ve gezegeni kirletiyor. Küçük bir çaba ile bu gidişatı tersine çevirmemiz mümkün.
“Doğada çöp yok!
Bir döngünün çıktısı başka bir döngünün girdisi. Yaşam değişim ve döngüler-varlıklar arası alışveriş ile sürüyor. 'Ekoloji' bunu inceleyen bilim dalı. Bildiğimiz onbinlerce yıl bu hareketler birbirini dengeleyerek insan yaşamının gelişimini de desteklemiştir. Son yüzyıllık süreçte ise insan temizlik adına, refah adına üst ve artan düzeyde bertaraf edilemeyen çöp üretmeye ve kaynak tüketmeye başladı. Bu çöpler ve tükenen kaynaklar şu an açıkça insan evladını yeryüzündeki varlığının geleceğini tehdit etmektedir.”
Victor Ananias, 2011
Temizlik yaparken çamaşırlarımızı, bulaşıklarımızı veya barındığımız mekânı temizlediğimizi düşünürüz çoğu kez. Oysa kullandığımız temizlik malzemeleri o an görmediğimiz bir yerde, suyu, toprağı kirletmekte ve dolaylı olarak sağlığımızı, biricik yuvamız olan doğayı ve gezegeni kirletmekte. Küçük bir çaba ile bu gidişatı tersine çevirmek mümkün.
Doğanın Mucizesi Kül!
Odunun yanması ile oluşan kül, ciddi bir temizlik malzemesidir. Geleneksel olarak eskiden köylüler sabunlarını yağ ile küllü suyun belirli bir ısıda karıştırılması ile elde ederlerdi. Küllü su yüzyıllarca temel temizlik malzemesi olarak kullanıldı. Halen de kullanılıyor.
Kül doğrudan kuru olarak ovma yolu ile temizliğe yardımcı olduğu gibi, su ile birlikte küllü su olarak da etkin biçimde temizlikte kullanılabilir.
Kül Suyu Nasıl Hazırlanır?
Öncelikle meşe ve zeytin olmak üzere her odunun külünden küllü su elde edilebilir. Bunun için ihtiyacımız olan malzemeler şunlardır:
· Kül
· Elek veya tel süzgeç
· Bakır kazan, büyük bir cam kavanoz veya toprak küp (alüminyum kül suyu ile etkileşime girdiği için alüminyum kap kullanmayınız)
Bu araç setini çamaşır makinenizin yanına kurabilir ve sürekli olarak kullanabilirsiniz. Herhangi bir kaynaktan aldığınız külü elek ile bir kazana eledikten sonra üzerine soğuk su ilave edin. Külün miktarının su miktarına oranı 1 / 4 olmalı. Yani, kül suyu yapacağımız kazanın 5’te biri kül, 4/5’ini de suyla doldurmalısınız. Köyde küllü su yapmak için küllü su kazanı odun ateşinde kaynatılır, ancak normal şartlar altında şehirde sürekli yanan bir ateş olmadığından soğuk su da kullanabilirsiniz. Isının kullanılmaması küllü suyun olgunlaşmasındaki süreyi uzatacaktır, o kadar.
NOT: Kullandığınız külün kimyasal madde ya da mazota batırılmış ağaç ya da sunta, formika vs külü olmamasına dikkat edin...
Kül Suyunun Olgunlaşması
Elediğiniz külün üzerini su ile örttükten sonra bu karışımı dinlenmeye bırakın. Belli bir süre içinde (soğuk su ile yaklaşık 15 gün içinde) kül partikülleri dibe çökerken içerdikleri bazik yapıda bileşikleri su içinde bırakırlar ve üst kısımda sarımsı berrak bir su kütlesi kalır. Bu suyu elinizle kontrol ettiğinizde tıpkı deterjanlı su gibi kayganlaşmışsa küllü suyunuz olgunlaşmış demektir. Olgunlaşan küllü suyu dibini kaldırmadan (bulanıklaştırmadan) dikkatlice bir maşrapa ile yüzeyinden toplayarak başka bir kaba aktarın.
Kül Suyu Çevrimi
Olgunlaşan kül suyu ayırıp başka bir kaba aktardıktan sonra kül balçığının üzerine (kül balçığı tamamen başka bir kaba da alınabilir) yeni kül elemeniz ve yeniden soğuk su eklemeniz gerekir. Böylece sürekli olarak kül ile su ekleyerek ve olgulaşan külsuyu başka bir kaba aktararak çok miktarda külsuyu üretebilirsiniz. Göreceksiniz, sizin kullanım miktarınızdan çok daha fazla kül suyu üretebileceksiniz. Fazla külsuyunuzu arkadaşlarınıza hediye ederek onların da külsuyu kullanıcıları arasına katılmalarını sağlayın.
Kül Suyunun Kullanım Alanları
Aktardığımız kül suyunu çamaşır ve bulaşık makinelerinde ve diğer temizlik işlerimizde güvenle kullanabilirsiniz.
· Çamaşır makinesindeki kullanımı: Kül suyundan bir çay bardağı alarak çamaşır makinenizin deterjan bölümüne dökün. Dilerseniz bir kavanoz içinde içine zeytinyağlı sabunu rendeleyerek veya Arap sabunu ile karıştırarak da kullanmanız mümkün.
Bu durumda sabunun kül suyu içinde tamamen eridiğinden emin olun. Bunun için kapaklı bir kavanozda çalkalamak ve sabunu kül suyunda eritmek yeterlidir.
· Bulaşık makinesinde kullanımı: Bulaşık makinesinin deterjan bölümünü dolduracak miktarda kül suyunu ekleyerek bulaşık makinesini çalıştırabilirsiniz.
· Üzüm sirkesi, hem çamaşırlarınızın yumuşaması, hem de bulaşıklarınızın parlaması için kullanabileceğiniz güvenli bir temizlik malzemesidir.
· Çamaşırlarınız kokulandırmak için çamaşır makinenizin durulama suyuna gül suyu veya birkaç damla esansiyel yağ da katabilirsiniz.
· Kül suyu kazanının dibinde kalan kül balçığı da fayans ve seramik yüzeylerin ovulması için çok elverişli bir temizlik malzemesidir.
· Kül suyu yüksek PH derecesi nedeniyle elde yıkamalarda cildi tahriş edebilir. Elde yıkamada eldiven kullanılması önerilir.
Buğday Derneği’nin Kül Suyu Projesi
Şehirlerimizde çok sayıda pide ve ekmek fırını bulunuyor. Bu fırınlar genellikle meşe odunu yakıyor ve buradan çıkan külü de çöpe atıyorlar. Kendi mahallenizdeki pide fırınından küllerini biriktirmelerini isteyin. Bu külleri evinizde kuracağınız basit küllü su sistemiyle zahmetsizce küllü suya dönüştürerek hem çevrenin kirlenmesine engel olursunuz, hem pide fırınlarının çöpe kül eklemelerini engellersiniz, hem de temizlik maddelerine ayırdığınız bütçenizde ciddi bir tasarruf sağlarsınız.
Kül temini ile uğraşacak vaktiniz veya isteğiniz yok ise Buğday Derneği’nin her cumartesi Şişli Feriköy’de kurduğu Şişli %100 Ekolojik Pazar’daki Buğday standından da edinmeniz mümkün. Küllü su kullanıcılarının Buğday Derneği’ne bu amaçla yapacağı bağışlar meşe ormanlarının çoğaltılması için kullanılacaktır.
Buğday Derneği, Datlımaya Restoran’ın pide fırınından çıkan külleri kullanmaktadır.
Temiz insan, temiz dünya dileklerimizle.
Küllü su kullanımına dair sorularınızı ve kolojik temizlik ile ilgili deneyimlerinizi paylaşmak için yasasintemizlik@bugday.org adresine e-mail yollayabilirsiniz.
©Buğday Derneği’nin yürütmekte olduğu “Kül Suyu Projesi” Victor Ananias tasarından tasarlanmıştır.
1.9.12
Plastik poşetlere vergi uygulanmalı
                      4
 
 İngiltere'deki çevreci örgütler tek kullanımlık plastik poşetlere vergi uygulanması gerektiği görüşünde...
İngiltere'deki çevreci örgütler tek kullanımlık plastik poşetlere vergi uygulanması gerektiği görüşünde...
İngiltere'deki çevreciler ülkede plastik torba kullanımının yüzde beş oranında artması üzerine harekete geçtiler.
Hükümetten talepleri, tek kullanımlık plastik poşetler için özel vergi uygulanması.
İstatistiklere göre 2011 yılında marketlerde 8 milyar plastik poşet kullanıldı. Bu sayı 2010 yılında 7.6 milyardı.
Plastik poşetlerle ilgili İngiltere'deki çevreci sivil toplum kuruluşları biraraya geldiler. Hükümetten plastik poşetlere vergi uygulamasını bu verginin de sivil toplum kuruluşlarına bağışlanmasını istediler. Yaptıkları açıklamada "Çoğu plastik poşet doğada 450 ile 1000 yıl arasında yok olabiliyor. Böyle giderse ülkenin sokaklarında plastik poşetten geçilmeyecek." denildi.
Kaynak: 
İngiltere'deki çevreciler ülkede plastik torba kullanımının yüzde beş oranında artması üzerine harekete geçtiler.
Hükümetten talepleri, tek kullanımlık plastik poşetler için özel vergi uygulanması.
İstatistiklere göre 2011 yılında marketlerde 8 milyar plastik poşet kullanıldı. Bu sayı 2010 yılında 7.6 milyardı.
Plastik poşetlerle ilgili İngiltere'deki çevreci sivil toplum kuruluşları biraraya geldiler. Hükümetten plastik poşetlere vergi uygulamasını bu verginin de sivil toplum kuruluşlarına bağışlanmasını istediler. Yaptıkları açıklamada "Çoğu plastik poşet doğada 450 ile 1000 yıl arasında yok olabiliyor. Böyle giderse ülkenin sokaklarında plastik poşetten geçilmeyecek." denildi.
Kaynak:
29.8.12
17.8.12
8.8.12
TARHANA ÇORBASI,MÜSAN TARHANA CİPSİ İLE
****MÜSAN GIDA YENİ ÜRÜNÜ TARHANA CİPSİ İLE ÇORBASI HARİKA OLUYOR...
2 Yemek kaşığı MÜSAN KURUTULMUŞ SOĞAN
2 Diş SARIMSAK(Dövülerek)
1 Adet KAPYA BİBER(İnce Doğranacak)
1 Adet DOMATES(Kabuğu soyulupi ince doğranacak)
1 Çay Bard. ZEYTİNYAĞI veya TEREYAĞI
8 Su Bard. SU(Sıcak)
1 Pkt(200gr)MÜSAN TARHANA CİPSİ(Sade veya Acılı)
1Tatlı Kaş. KURU NANE
NASIL PİŞİRECEĞİZ:
Çelik Tencerede Sırası ile Yağ,Kuru Soğan,Dövülmüş Sarımsak,Kapya Biber,Domates kavurularak Domates suyunu çekince
Sıcak suyu ve Tarhana cipslerinide ilave ederek kısık ateşte kaynadıkça karıştırılıp kıvamını alınca Nane ilave edilerek Servis edebilirsiniz.
FARKLI LEZZETLER İÇİN:
**Dana Yağsız Kıyma,
**Yukarıdaki tarife 1 Su Bardağı Yoğurt,1 Yumurta ile terbiye edilerek
**1 Su Bardağı SÜT ve 1 Yumurta ile terbiye edilerek
Farklı lezzetler elde edilebilir.
MÜSAN/CAPSY TARHANA CİPSLERİ Farklı Lezzetlerde Acılı veya Acısız olarak Seçkin marketlerde bulunmaktadır.
TARİFLER TARAFIMDAN "DEMO" PİŞİRİMLERİ
MÜSAN-İSTANBUL MUTFAĞINDA ÖLÇÜLERE UYGUN
YAPILMIŞTIR.
Ayhan
1.8.12
ATATÜRKÜN HAYATI(öZET)
1881 Atatürk'ün Selânik'te doğumu.
1886 Atatürk'ün ilk öğrenimine başlaması (Kısa   bir süre mahalle mektebine devam etmiş, daha sonra çağdaş eğitim yapan Şemsi   Efendi Okulu'na geçerek ilkokulu burada bitirmiştir.) 
1888 Atatürk'ün babası Ali Rıza Efendi'nin   ölümü. 
1893 Atatürk'ün Selânik Askerî Rüştiyesi'ne   girişi (Atatürk kısa bir süre Selânik Mülkiye Rüştiyesi'ne gitmişse de   öğrenimine daha sonra Askerî Rüştiye'de devam etmiş ve okulu 1896 yılında   bitirmiştir. Bu okulda matematik öğretmeni. Mustafa Efendi, genç öğrencisi   Mustafa'nın adının sonuna "Kemal" ismini ilâve etmiştir.) Atatürk'ün Manastır   Askerî İdadisi'ne girişi ( 1899 yılında bitirmiştir) Atatürk'ün Manastır Askerî   İdadisi'ni bitirerek İstanbul'da Harp Okulu'nun piyade sınıfına yazılışı,   Atatürk'ün teğmen rütbesiyle Harp Okulu'nu bitirişi ve öğrenimine Harp   Akademisi'nde devam etmesi. 
11 Ocak 1905 Atatürk'ün Kurmay Yüzbaşı   rütbesiyle Harp Akademisi'nden mezun oluşu. 
5 Şubat 1905 Atatürk'ün -kurmaylık stajı için-   Şam'da 5. Ordu emrine atanması. 
10 Şubat 1905 Atatürk'ün Şam'a gitmek üzere   İstanbul'dan hareketi. 
Ekim 1906 Atatürk'ün Şam'da bazı arkadaşları   ile gizli olarak "Vatan ve Hürriyet Cemiyeti"ni kuruşu. 
20 Haziran 1907 Atatürk'ün kolağası (kıdemli   yüzbaşı) oluşu. 
13 Ekim 1907 Atatürk'ün Şam'dan, merkezi   Manastır' da bulunan 3. Ordu Karargâhı'na atanması (Bu karargâhın Selânik'teki   şubesinde çalıştırılmıştır.) 
23 Şubat 1908 Atatürk'ün General Litzmann'dan   çevirdiği "Takımın Muharebe Talimi" adlı -askerî eğitimle ilgili- kitabın   Selânik'te yayımlanması. 
22 Haziran 1908 Atatürk'e, 3. Ordu   Kararğâhı'ndaki görevinin yanısıra Üsküp-Selânik arasındaki demiryolu   müfettişliği görevinin de verilmesi. 
23 Temmuz 1908 İkinci Meşrutiyet'in ilânı. 
13 Ocak 1909 Atatürk'ün Üçüncü Ordu Selânik   Redif Tümeni Kurmay Başkanlığı'na getirilişi. 
3 Nisan 1909 İstanbul'da İkinci Meşrutiyet'e   karşı -avcı taburlarının ayaklanmasıyla- büyük isyan çıkması (31 Mart İsyanı) 
15/16 Nisan 1909 Atatürk'ün Hareket Ordusuyla   beraber -bu orduriun Kurmay Başkanı olarak- Selânik'ten İstanbul'a hareketi. 
19 Nisan 1909 Atatürk'ün Hareket Ordusu'yla   beraber İstanbul'a gelişi. 
16 Mayıs 1909 Atatürk'ün 31 Mart olayının   bastırılmasından sonra tekrar Selânik'e dönüşü. 
30 Ağustos 1909 Atatürk'ün -kolağası   rütbesiyle- Cumalı Karargâhı'ndaki askerî manevra'ya katılışı. 
8 Eylül 1909 Cumalı Karargâhı'ndaki askerî   manevranın sona erişi ve Atatürk'ün Cumalı'den ayrılışı. 
22 Eylül 1909 Selânik'te "İttihat ve Terakki   Büyük Kongresi"nin toplanışı (Atatürk, bu kongrede bir konuşma yaparak ordunun   siyasetten çekilmesi gereğini savunmuştur.) 
5 Kasım 1909 Atatürk'ün -Selânik Redif Tümeni   Kurmay Başkanlığından- tekrar Üçüncü Ordu Karargâhı'na atanması. 
1909 Atatürk'ün "Cumalı Ordugâhı" adlı   kitabının Selânik'te yayımlanması (Bu küçük kitap, 30 Ağustos - 8 Eylül 1909   arasında Cumalı Karargâhı'nda yapılan askerî manevra esnasında tutulan not ve   krokilerden oluşmuştur.) 
6 Eylül 1910 Atatürk'ün Ücüncü Ordu Subay   Talimgâhı Komutanlığı'na atanması. 
Eylül 1910 Atatürk'ün orduyu temsilen, Pikardi   manevralarını izlemek amacıyla Fransa'ya gönderilişi. 
1 Kasım 1910 Atatürk'ün Ücüncü Ordu Subay   Talimgâhı Komutanlığı'ndan tekrar Üçüncü Ordu Karargâhı'na atanması. 
15 Ocak 1911 Atatürk'ün, 5. Kolordu   Karargâhı'nda, daha sonra yine Selânik'te bulunan 38. Piyade Alayı'nda   görevlendirilmesi. 
Mart 1911 Atatürk'ün Arnavutluk'ta çıkan   isyanı bastırmak üzere düzenlenen harekâtta Harbiye Nazırı Mahmut Şevket   Paşa'nın yanında görev alışı. 
19 Nisan 1911 Atatürk'ün 5. Kolordu'nun   Selânik-Kılkış arasında yaptığı manevralara -kolağası rütbesiyle- katılması   (Manevra 20 Nisan 1911 akşamı sona ermiştir.) 
14 Eylül 1911 Atatürk'ün, Selânik'te 38.   Piyade Alay, Kumandanlığı'ndaki görevinden alınarak İstanbul'da Genelkurmay I.   Şube'de bir göreve atanması. 
29 Eylül 1911 İtalyanların Trablusgarp'ta   Osmanlı Devleti'ne harp ilânı 
5 Ekim 1911 İtalyanların Trablusgarp'a   saldırıya geçmesi Atatürk'ün, Trablusgarp'a gönüllü gitmek üzere -Gâzeteci   Mustafa Şerif kimliği ile- bir kısım arkadaşlarıyla beraber İstanbul'dan   ayrılışı (İskenderiye üzerinden Trablusgarp'a geçmiştir.) 
27 Kasım 1911 Atatürk'ün binbaşılığa terfi   edişi 
8 Aralık 1911 Atatürk ve arkadaşlarının   Bingazi'ye gelişi (Atatürk, burada Tobruk Bölgesi komutanı Ethem Paşa'nın Kurmay   Başkanı olarak göreve başlamıştır.) 
19 Aralık 1911 Atatürk'ün -Ethem Paşa'nın   yerine- Tobruk Bölgesi Komutanlığı'na getirilişi 
30 Aralık 1911 Atatürk'ün Derne'ye gelişi ve   Derne doğusundaki Şark Gönüllüleri Komutanlığı' nı üzerine alışı. 
1911 Atatürk'ün, "Tâbiye Tatbikat Seyahatı"   adlı kitabının Selânik'te yayımlanması (Bu küçük kitap, 5. Kolordu'nun 19-20   Nisan 1911 günleri yaptığı ve Atatürk'ün de kolağası rütbesiyle katıldığı bir   askeri tatbikatın not ve krokilerinden oluşmuştur.) 
12 Mart 1912 Atatürk'ün Deme Komutanlığı'na   atanması 
1912 Karadağ'ın harp ilânı ile Balkan   Harbi'nin başlaması 
24 Ekim 1912 Atatürk'ün Trablusgarp'tan   İstanbul'a hareketi 
25 Kasım 1912 Atatürk'ün Gelibolu'da bulunan   Bahr-i , Sefîd (Akdeniz) Boğazı Kuvay-ı Mürettebesi Komutanlığı Harekât Şubesi   Müdürlüğü'ne atanması 
1 Aralık 1912 Atatürk'ün İstanbul'dan   Bolayır'a hareketi 
1912 Atatürk'ün, General Litzmann'dan   çevirdiği "Bölüğün Muharebe Talimi" adlı -askerî eğitimle ilgili- kitabın   İstanbul'da yayımlanması 
27 Ekim 1913 Atatürk'ün Sofya   Ataşemiliterliğine atanması 
20 Kasım 1913 Atatürk'ün Sofya'ya gelişi. 
11 Ocak 1914 Atatürk'e, Sofya   Ataşemiliterliğine ilâveten Belgrat ve Çetine Ataşemiliterliklerini de yürütme   görevi verilmesi. 
1 Mart 1914 Atatürk'ün yarbaylığa terfi edişi. 
Mayıs 1914 Atatürk'ün, Nuri (Conker)'in "Zâbit   ve Kumandan" adlı,konferanslardan oluşan eseri üzerine, -onunla sohbet şeklinde   "Zâbit ve Kumandanla Hasbihal" adlı kitabını yazması (Bu kitap, bir süre gecikme   ile 1918 Aralık ayında İstanbul'da yayımlanmıştır. 
1 Ağustos 1914 Almanya'nın Rusya'ya harp ilânı   ile I. Dünya Savaşı'nın başlaması. 
29 Ekim 1914 Osmanlı. Devleti'nin, I. Dünya   Savaşı'na girişi. 
20 Ocak 1915 Atatürk'ün, Tekirdağ'da teşkil   edilecek 19. Tümen Komutanlığı'na atanması. 
2 Şubat 1915 Atatürk'ün Tekirdağ'a gelişi ve   19. Tüme- ni kurma çalışmalarına başlaması. 
25 Şubat 1915 Tekirdağ'daki 19. Tümen   Komutanlığı'nın Maydos (Eceabat)'a nakli ve Atatürk'ün 19. Tümen Komutanlığı   üzerinde olmak üzere Maydos Bölgesi Komutanı olarak görevini sürdürmesi. 
18 Mart 1915 Çanakkale Boğazı'nı geçmeye   teşebbüs eden İngiliz donanmasının, ağır zayiat vererek başan kazanamaması. 
23 Mart 1915 Gelibolu'da 5. Ordu'nun kurulması   kararı ve komutanlığına Alman Generali Liman von Sanders'in atanması (26 Mart   1915 günü Gelibolu'ya gelmiştir.) 
18 Nisan 1915 Atatürk'ün komutasındaki 19.   Tümenin, 5. Ordu'nun genel ihtiyatını oluşturmak üzere Bigali'ye gönderilişi. 
25 Nisan 1915 Çanakkale'de İngilizlerin   Seddülbahir ve Arıbumu bölgesinde çıkarma hareketine başlaması; Bigali'den gelen   Atatürk komutasındaki 19. Tümen kuvvetlerinin taarruzu ile geri çekilmeye mecbur   edilişi (Düşman çıkarması 26 ve 27 Nisan günleri de devam etmiş; ancak Atatürk   komutasındaki askerlerimizin kahramanca savunması karşısında başarısız   kalmıştır.) 
1 Haziran 1915 Atatürk'ün albaylığa terfi   edişi. 
15 Temmuz 1915 Atatürk'e Harp Madalyası   verilişi. 
6 Ağustos 1915 Düşmanın Çanakkale'de takviyeli   kuvvetlerle yeni bir taarruzu (Bu taarruz, 7 Ağustos 1915 günü de devam etmiş,   ancak Atatürk'ün aldığı önlemler sayesinde gelişme imkânı bulamamıştır.)   Düşmanın akşam Anafartalar bölgesine asker çıkararak bu bölgeden de ilerleme   girişimi. 
8 Ağustos 1915 Atatürk'ün -General Liman von   Sanders' in emri ile- "Anafartalar Grubu Komutanlığı"na getirilişi. 
9 Ağustos 1915 Atatürk komutasındaki   kuvvetlerin, Anafartalar bölgesinde düşmanın tekrar çıkarma yaptığı kıyılara   itilmesi. 
10 Ağustos 1915 Atatürk komutasındaki   kuvvetlerin, Conkbayırı'nda İngilizlere taarruzu ve düşmanın ilerlemesine imkân   verilmemesi (Bugünkü muharebeler esnasında Atatürk'ün kalbini hedef alan bir   kurşun, göğüs cebindeki. saate çaıpıp geri döndüğünden, kendisi mutlak bir   ölümden kurtuldu.) 
1 Eylül 1915 Atatürk'e, Anafartalar Grubu   Komutanlığı'ndaki üstün başanlan sebebiyle "Muharebe Gümüş Liyakat Madalyası"   verilişi. 
10 Aralık 1915 Atatürk'ün,"Anafartalar Grubu   Komutanlığı"ndan istifası (Bu istifa, 5.0rdu Komutanı General Limon von Sanders   tarafından kabul edilmemiş, kendisi izinli olarak İstanbul'a dönmüştür.) 
19/20 Aralık 1915 İngilizlerin gece   Çanakkale'yi tâhliye etmeleri. 
17 Ocak 1916 Atatürk'e,"Anafartalar Grubu   Komutanlığı"ndaki üstün başarıları sebebiyle "Muharebe Altın Liyakat Madalyası"   verilişi. 
27 Ocak 1916 Atatürk'ün, karargâhı Edirne'de   bulunan 16. Kolordu Komutanlığı'na atanması (Edirne'deki bu kolordu, Kafkas   Cephesinin önem kazanması üzerine bir süre sonra aynı adla Diyarbakır'a   nakledilmiştir.) 
11 Mart 1916 Atatürk'ün, Karargâhı   Diyarbakır'a nakledilmesi kararlaştırılan 16. Kolordu Komutanlığına atanması   (Başkomutan Vekili Enver Paşa, bugün Atatürk'e telgraf çekerek Kolordu   Karargâhıyla Resülayn (Ceylanpınar) üzerinden hemen Diyarbakır'a hareket   etmesini istemiştir.) 
12 Mart 1916 Atatürk'ün, -16. Kolordu'nurı   Edirne'den Diyarbakır'a kaydırılması üzerine- Edirne'den İstanbul'a hareketi. 
16 Mart 1916 Atatürk'ün, Diyarbakır'daki   görevine gitmek üzere İstanbul'dan ayrılışı. 
26 Mart 1916 Atatürk'ün Diyarbakır'a gelerek   16. Kolordunun komutasını üzerine alması. 
1 Nisan 1916 Atatürk'ün mirliva   (tuğgeneral)'lığa terfi edişi. 
Haziran 1916 16. Kolordu Karargâhı'nın   Diyarbakır'dan Silvan'a nakledilmesi. 
3 Ağustos 1916 Atatürk komutasındaki   kuvvetlerin Bitlis ve Muş yönünde taarruza geçişi. 
8 Ağustos 1916 Atatürk komutasındaki   kuvvetlerin sabah Muş'u, akşam Bitlis'i düşman işgalinden kurtarışı. 
13 Aralık 1916 Atatürk'ün, -Ahmet İzzet   Paşa'nın izinli olarak kısa bir süre İstanbul'a gitmesi üzerine - vekâleten   karargâhı Diyarbakır'da bulunan 2. Ordu Komutanlığı'na atanması. 
16 Aralık 1916 Atatürk'ün, Silvan'dan   hareketle Sekerat' ta 2. Ordu Karargâhı`na gelerek Komutan Vekilliği görevini   üzerine alışı. 
3 Ocak 1917 Atatürk'ün, -Ahmet İzzet Paşa'nın   izinden dönüşü üzerine- Sekerat'ta 2. Ordu Komutan Vekilliği'nden aynlarak   Silvan'a dönüşü. 
14 Şubat 1917 Atatürk'ün Hicaz Kuvve-i   Seferiyesi Komutanlığı'na atanması. 
21 Şubat 1917 Atatürk'ün Şam'a gitmek üzere   Diyarbakır'dan ayrılışı. 
5 Mart 1917 Atatürk'ün Şam'a gelişi ve Sina   Cephesini teftişi. 
5 Mart 1917 Atatürk'ün Diyarbakır'daki 2.   Ordu'ya vekâleten Komutan atanması. 
11 Mart 1917 Atatürk'ün 2. Ordu Komutan Vekili   olarak Şam'dan Diyarbakır'a donüşü 
16 Mart 1917 Atatürk'ün 2. Orduya asaleten   komutan atanması 
14 Mayıs 1917 Atatürk'ün Muş'un ikici defa   düşman işgalinden kurtarışı (Muş, 8 Ağustos 1916 da kurtarılmış ise de 25   Ağustos 1916 da tekrar Rusların eline düşmüştü.) 
5 Temmuz 1917 Atatürk'ün, General   Falkenhein'in komutasındaki Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığı'na bağlı olarak   Halep'te oluşturulması kararlagtırılan Yedinci Ordu Komutanlığı'na atanması. 
Temmuz 1917 Atatürk'ün Diyarbakır'dan   İstanbul'a hareketi (7.0rdu Karargâhı'nı oluşturmak üzere Başkomutan Vekili   Enver Paşa tarafından İstanbul'a çağrılmıştır.) 
Temmuz 1917 Atatürk'ün Diyarbakır'dan   İstanbul'a gelişi 
15 Ağustos 1917 Atatürk'ün İstanbul'dan   Halep'e hareketi (7.0rdu Karargâhı Halep'in Aziziye mevkiinde idi.) 
20 Eylül 1917 Atatürk'ün, Halep'ten -genel   durum değerlendirmesi ve General Falkenhein ile anlaşmazlığına dair- Sadrazam ve   Dahiliye Nazırı Talât Paşa ile Başkomutan Vekili ve Harbiye Nazırı Enver Paşa'ya   raporu 
Ekim Başı 1917 Atatürk'ün, -Yıldırım Orduları   Komutanı General Falkenhein'le anlaşmazlık sonucu- Yedinci Ordu Komutanlığı'ndan   istifa edişi 
9 Ekim 1917 Atatürk'ün tekrar Diyarbakır'da   bulunan 2. Ordu Komutanlığı'na atanması (Atatürk, bu atamayı kabul etmediğinden   işlem yürürlülük kazanmamış, kendisi 2. Ordu Komutanı sıfatiyle izinli sayılarak   Halep'ten İstanbul'a gelmiştir.) 
Ekim Sonu 1917 Atatürk'ün, Halep'ten   İstanbul'a dönüşü (9 ay kadar İstanbul'da kalmıştır.) 
7 Kasım 1917 Atatürk'ün, İstanbul'da Genel   Karargâhta görevlendirilmesi 
15 Aralık 1917 Atatürk'ün, Veliaht Vahdettin   Efendi'nin maiyetinde Almanya'ya gitmek üzere İstanbul'dan ayrılışı 
4 Ocak 1918 Atatürk'ün Almanya seyahatinden   İstanbul'a dönüşü 
13 Mayıs 1918 Atatürk'ün, böbrek rahatsızlığı   sebebiyle tedavi için İstanbul'dan Viyana'ya hareketi (Viyana ve Karlsbat'ta 2,5   ay kadar tedavi görmüştür.) 
4 Ağustos 1918 Atatürk'ün Viyana'dan   İstanbul'a dönüşü 
7 Ağustos 1918 Atatürk'ün, General   Falkenhein'in yerine Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığı'na getirilmiş olan   General Liman von Sanders'in emrindeki 7. Ordu'ya tekrar komutan atanması 
15 Ağustos 1918 Atatürk'ün, ikinci defa   atandığı 7. Ordu Komutanlığı görevine başlamak üzere İstanbul'dan Halep'e gelişi   (Halep'te bir gün kaldıktan sonra 7. Ordu Karargâhı'nın bulunduğu Nablus'a   gitmiştir. ) 
19 Eylül 1918 İngilizlerin Halep Cephesi'nde   büyük kuvvetlerle taarruza başlaması (Bu İngiliz taarruzu karşısında 8. Ordu   Cephesi'nin yarılması üzerine 4 ve 7. Ordular da çekilme mecburiyetinde   kalmışlardı. Atatürk komutasındaki 7. Ordu birlikleri düzenini ve savaş   kudretini bozmadan Riyad'a, oradan da Halep'e çekildi.) 
26 Ekim 1918 Atatürk komutasındaki 7. Ordu   kuvvetlerinin tekrar taarruza geçen düşman kuvvetlerini Halep'in kuzeyinde   durdurması ve düşmanın bu hattı geçmesine imkân verilmemesi 
30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi'nin   imzalanması 
31 Ekim 1918 Atatürk'ün -7.0rdu Komutanlığı da   üzerinde kalmak üzere- Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığı'na atanması ve   Katma'dan Adana'ya gelerek General Liman von Sanders'den komutanlık görevini   devralması 
7 Kasım 1918 Yıldırım Orduları Grubu ve 7.0rdu   Komutanlıklarının kaldırılması ve Atatürk'ün Ordu Kumandanı sıfatiyle Harbiye   Nezareti emrine verilmesi 
10 Kasım 1918 Atatürk'ün Adana'dan trenle   İstanbul'a hareketi 
13 Kasım 1918 Atatürk'ün, Adana'dan İstanbul'a   gelişi 
Aralık 1918 Atatürk'ün,-1914 yılı Mayısında   yazdığı- "Zâbit ve Kumandan İle Hasbihal" adlı kitabının İstanbul'da   yayımlanması 
30 Nisan 1919 Atatürk'ün 9.0rdu Kıtaatı   Müfettişliği'ne atanması 
16 Mayıs 1919 Atatürk'ün Anadolu'ya geçmek   üzere Bandırma Vapuru i1e İstanbul'dan ayrılısı 
19 Mayıs 1919 Atatürk'ün sabah Samsun'a   çıkışı. 
22 Mayıs 1919 Atatürk'ün Samsun'dan Sadarete   raporu:".... Millet yekvücut olup hakimiyet esasını, Türklük duygusunu hedef   kabul etmiştir." 
21 Haziran 1919 Atatürk'ün İstanbul'da bulunan   bazı tanınmış kimselere Amasya'dan mektup göndererek Millî Mücadele'ye davet   etmesi:"Artık İstanbul Anadolu'ya hâkim değil, tâbi olmak mecburiyetindedir."   "Size teveccüh eden fedakârlık pek büyüktür" "Millî gaye elde edilinceye kadar   âcizleri Anadolu'dan ve milletin sinesinden ayrılmayacağım ve bu noktada   nihayete kadar bir millet ferdi gibi çalışacağımı millete karşı mukaddesatım   namına söz verdim ve hiç bir kuvvet bu millî karara mâni olamayacaktır." 
22 Haziran 1919 Atatürk'ün Amasya'dan   Anadolu'da mülkî ve askerî makamlara genelgesi: "Vatanın tamamiyeti, milletin   bağımsızlığı tehlikededir. Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı   kurtaracaktır." 
3 Temmuz 1919 Atatürk'ün Erzurum'a gelişi,   halk ve asker tarafından sevgi gösterileriyle karşılanışı. 
8/9 Temmuz 1919 Atatürk'ün resmî vazifesiyle   beraber askerlik mesleğinden istifası. 
9 Temmuz 1919 Atatürk'ün resmî vazifesiyle   beraber askerlik mesleğinden istifasını ordu'ya, vilâyetlere ve millete   duyurması: "... Bundan sonra mukaddes millî gayemiz için her türlü fedakârlıklâ   çalışmak üzere sine-i millette bir ferd-i mücahit suretiyle bulunmakta olduğumu   tamimen arz ve ilân eylerim. 
14 Temmuz 1919 Atatürk'ün askerlikten istifası   ve Erzurum Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin başına geçişinin Erzurum'da yayımlanan   Albayrak Gazetesinde halka ilânı: "... Mustafa Kemal Paşa Hazretlerinin   istifanamesi bir azim ve iman vesikasıdır. Millette, henüz eski kanın sönmemiş   olduğunu gösterir muazzam delildir. Anafartalar'da, millî şerefi, tarihin   bugünkü nesilden beklemekte olduğu mukaddes vazifeyi yükselten ve yücelten bu   muhterem Kumandanı bugünde Millî Mücadele'nin başında görmek mesut bir   görüntüdür." 
23 Temmuz 1919 Erzurum Kongresi'nin açılışı ve   Atatürk'ün Kongre'ye Başkan seçilmesi (Kongre 7 Ağustos 1919'da son bulmuştur.) 
7 Ağustos 1919 Erzurum Kongresi'nin Heyet-i   Temsiliye seçimini takiben Atatürk'ün kısa bir konuşmasıyla son bulması:   "Milletimizin kurtuluş ümidi ile çırpındığı en heyecanlı bir zamanda fedakâr   muhterem heyetiniz her türlü eziyetlere katlanarak burada, Erzurum'da toplandı.   Hassas ve necip bir ruh ve pek sağlam bir iman ile vatan ve milletimizin   kurtuluşuna ait esaslı kararlar aldı. Bilhassa bütün cihana karşı milletimizin   mevcudiyetini ve birliğini gösterdi. Tarih bu kongremizi şüphesiz ender ve büyük   bir eser olarak kaydedecektir." Atâtürk'ün Heyet-i Temsiliye Reisliği'ne   seçilmesi. 
9 Ağustos 1919 Atatürk'ün, askerlik   mesleğinden ihracına, haiz olduğu nişanların alınmasına ve fahrî yaverlik   rütbesinin kaldırılmasına dair irade-i seniye çıkması. 
2 Eylül 1919 Atatürk'ün Sivas'a gelişi, büyük   tezahüratla karşılanması. 
4 Eylül 1919 Sivas Kongresi'nin açılışı ve   Atatürk'ün Kongre'ye Başkan seçilmesi. (Kongre 11 Eylül 1919'da son bulmuştur.) 
11 Eylül 1919 Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i   Hukuk Cemiyeti'nin resmen kuruluşu. 
7 Ekim 1919 Atatürk'ün -Heyet-i Temsiliye   adına millete beyannamesi: "En ağır tarihî şartlar altında bile millî vakarından   ve herkesin hukukuna riayetteki mazisinden gelen hasletlerinden zerre kadar   ayrılmamış olan milletimizin bundan sonra da aynı tarz ve harekette sabit   kalacağından ve bu suretle bu mübarek topraklara sahip olmaktaki liyakat-i   medeniyesini bütün cihana tasdik ettireceğinde şüphe yoktur." 
20 Ekim 1919 Atatürk'ün, Rauf ve Bekir Sami   Beylerle beraber Amasya'da İstanbul Hükûmeti'nin Bahriye Nazırı Salih Paşa ile   görüşmelere başlaması (Amasya Mülâkatı). 
7 Kasım 1919 Atatürk'ün İstanbul'da toplanması   kararlaştırılan Meclis-i Mebusan'a Erzurum'dan milletvekili seçilmesi. 
27 Aralık 1919 Atatürk'ün Ankara'ya gelişi ve   büyük törenle karşılanması. (Atatürk şehre girdikten sonra Vali odasında bir   müddet istirahat ederek çay içmişler, daha sonra Kolordu'yu ziyaretle buradan   kendisine ve arkadaşlarına tahsis edilen Ziraat Mektebi'ne gelmişlerdir.)   Atatürk'ün bütün teşkilâta, Ankara'ya geldiğini ve Heyet-i Temsiliye Merkezi'nin   Ankara olduğunu bildiren telgrafı. 
12 Ocak 1920 İstanbul'da son "Osmanlı Meclis-i   Mebusanı"nın açılması (İstanbul'un işgali üzerine 18 Mart 1920 günü son   toplantısını yaparak çalışmalarına ara verme kararı almış, 11 Nisan 1920'de   Padişah iradesi feshedilmiştir.)
28 Ocak 1920 Osmanlı Meclis-i Mebusanı'nın   gizli toplantısında Misak-ı Millî'nin kabulü. 
17 Şubat 1920 Osmanlı Meclis-i Mebusanı'nda   Misak-ı Millî'nin yabancı parlamentolara ve basına bildirilme kararı. 
16 Mart 1920 İtilâf Devletleri tarafından   İstanbul'un fiilen işgali. Atatürk'ün İstanbul'un işgali nedeniyle millete   beyannamesi: ".... Bugün, İstanbul'u zorla işgal etmek suretiyle Osmanlı   Devleti'nin yediyüz senelik hayat ve hâkimiyetine son verildi. Yani bugün Türk   milleti, medenî kabiliyetinin, hayat ve istiklâl hakkının ve bütün istikbalinin   müdafaasına davet edildi." 
19 Mart 1920 Atatürk'ün Ankara'da bir Meclis   toplanması yolunda acele seçim yapılması için vilâyetlere, livalara ve kolordu   komutanlarına genelgesi: "Ankara'da fevkalâde yetkiye malik bir Meclis, millet   işlerini yönetmek ve denetlemek üzere toplanacaktır." 
10 Nisan 1920 Şeyhülislâm Dürrizade   Abdullah'ın Anadolu'daki millî kuvvetleri kâfir ilân eden ve katlinin gerekli   olacağını (!) bildiren fetvası. 
16 Nisan 1920 Ankara Müftüsü Rıfat Efendi'nin,   Şeyhülislâm Dürrizade Abdullah'ın fetvasının dinen geçerli olamayacağını ilân   eden fetvası. 
23 Nisan 1920 Ankara'da Türkiye Büyük Millet   Meclisi'nin açılması. 
24 Nisan 1920 Atatürk'ün Türkiye Büyük Millet   Meclisi Başkanlığı'na seçilmesi ve teşekkür konuşması: ". .. Gerek askerî   gerekse siyasî hayatımın bütün dönem ve safhalarını işgal eden mücadelelerimde   daima hareket kuralım, millî iradeye dayanarak milletin ve vatanın muhtaç olduğu   gayelere yürümek olmuştur." 
11 Mayıs 1920 Atatürk'ün İstanbul'da Divan-ı   Harp tarafından idama mahkûm edilmesi. 
24 Mayıs 1920 Atatürk hakkında 11 Mayıs 1920   tarihli idam kararının Padişah tarafından tasdiki. 
8 Temmuz 1920 Atatürk'ün Meclis'te konuşması:   "Efendiler; memleketimizin ellide biri değil heyet-i umumiyesi tahrip edilse,   heyet-i umumiyesi ateşler içinde bırakılsa, biz bu toprakların üstünde bir   tepeye çıkacağız ve oradan müdafaa ile meşgul olacağız!" 
10 Ağustos 1920 İstanbul Hükûmeti ile İtilâf   Devletleri arasında "Sevr Antlaşması"nın imzalanması. 
2/3 Aralık 1920 Ermenilerle "Gümrü   Antlaşması"nın imzalanması. 
5 Aralık 1920 Atatürk'ün Bilecik'te Ahmet   İzzet Paşa başkanlığındaki İstanbul Heyeti ile görüşmesi (Bilecik mülâkatı) 
10 Ocak 1921 Birinci İnönü Zaferi 
11 Ocak 1921 Atatürk'ün I. İnönü Zaferi   münasebetiyle Batı Cephesi Komutanı İsmet (İnönü) Bey'e tebrik telgrafı: "... Bu   muvaffakiyetin mukaddes topraklarımızı düşman istilâsından kâmilen kurtaracak   olan kesin zafere bir hayırlı başlangıç olmasını Allah'tan diler ve bu   tebrikâtın umum Batı Ordusu er ve subaylarına iletilmesini rica ederim." 
1 Nisan 1921 İkinci İnönü Zaferi. Atatürk'ün   Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa'ya cevap telgrafı: ". Siz orada yalnız düşmanı   değil, milletin ters talihini de yendiniz. İstilâ altındaki bedbaht   topraklarımızla beraber bütün vatan, bugün en uzak köşelerine kadar zaferinizi   kutluyor.Düşmanın istilâ hırsı, azim ve hamiyetinizin yalçın kayalarına başını   çarparak hurdahaş oldu!" 
10 Mayıs 1921 Atatürk'ün Türkiye Büyük Millet   Meclisi'nde "Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu" Başkanı oluşu. 
16 Temmuz 1921 Atatürk'ün Ankara'da toplanan   ve 21 Temmuz 1921'e kadar çalışmalarına devam eden Maarif Kongresi'ni açış   konuşması: ". . Çocuklarımız ve gençlerimiz yetiştirilirken onlara bilhassa   meycudiyeti ile, hakkı ile, birliği ile çelişen bilûmum yabancı unsurlarla   mücadele lüzumunu ve milli düşünceleri tam bir imanla her mukabil fikre karşı   şiddetle ve fedakârâne müdafaa zarureti telkin edilmelidir." 
18 Temmuz 1921 Atatürk'ün Ankara'dan,   Karacahisar'daki Batı Cephesi Karargâhı'na gelişi.Atatürk'ün Batı Cephesi   Karargâhı'nda İsmet Paşa'ya direktifi: "Orduyu; Eskişehir'in kuzey ve güneyinde   topladıktan sonra, düşman ordusuyla araya büyük bir mesafe koymak lâzımdır ki,   ordunun tanzim, tensik ve takviyesi mümkün olabilsin. Bunun için Sakarya   doğusuna kadar çekilmek caizdir." 
5 Ağustos 1921 Atatürk'e geniş yetkiler ve üç   ay süre ile Başkomutanlık tevcih eden Kanunun kabulü. : Atatürk'ün Başkomutan   oluşundan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde konuşması: "... Efendiler,   zavallı milletimizi esir etmek isteyen düşmanları, Allah'ın yardımıyıa behemehal   mağlup edeceğimize dair olan emniyet ve itimadım bir dakika olsun   sarsılmamıştır. Bu dakikada bu kesin inancımı yüksek heyetinize karşı, bütün   millete karşı ve bütün âleme karşı ilân ederim." 
23 Ağustos 1921 Yunan Ordusu'nun taarruzu ve   Sakarya Meydan Muharebesi'nin başlaması (22 gün 22 gece devam etmiştir.) 
26 Ağustos 1921 Başkomutan Atatürk'ün emri:   "Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın   her karış toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz. 
13 Eylül 1921 Sakarya Meydan Muharebesi'nin   sonuçlanması ve düşmanın Sakarya nehrinin doğusunda imha ile zaferin   kazanılması. 
19 Eylül 1921 Başkomutan Atatürk'ün "Sâkarya   Muharebesi" hakkında Büyük Millet Meclisi'nde konuşması: "Efendiler! Türkiye   Büyük Millet Meclisi ordusunun Sakarya'da kazanmış olduğu meydan muharebesi pek   büyük bir meydan muharebesidir. Harb tarihinde misli belki olmayan bir meydan   muharebesidir." Başkomutan Atatürk'e Büyük Millet Meclisi tarafından kanunla   Müşir (Mareşal) rütbesi ve "Gazi" unvanı verilişi. 
13 Ekim 1921 Türkiye Büyük Millet Meclisi   Hükûmeti ile Kafkas Cumhuriyetleri (Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan) arasında   "Kars Antlaşması"nın imzalanması. 
20 Ekim 1921 Türkiye Büyük Millet Meclisi   Hükûmeti ile Fransa Hükûmeti. arasında "Ankara Antlaşması"nın imzalanması. 
31 Ekim 1921 "Atatürk'ün Başkomutanlık   süresinin 5 Kasım 1921'den itibaren 3 ay daha uzatılmasına dair Kanun'un Türkiye   Büyük Millet Meclisi'nde kabulü." 
14 Ocak 1922 Atatürk'ün annesi Zübeyde   Hanım'ın ölümü. 
4 Şubat 1922 Atatürk'ün Başkomutanlık   süresinin 5 Şubat 1922 tarihinden itibaren ikinci defa üç ay uzatılmasına dair   Kanun'un Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kabulü.. 
1 Mart 1922 Atatürk'ün Türkiye Büyük Millet   Meclisini açış konuşması: ". . Efendiler! Büyük Millet Meclisi Hükûmeti Türkiye   ve Türkiye halkının beka ve istiklâlini temine çalışıyor. Çünkü Türkiye'nin asıl   sahibi, meşru ve gerçek sahibi olan Türkiye halkının kat'i arzu ve iradesi bu   yoldadır." 
6 Mayıs 1922 Atatürk'ün Başkomutanlık   süresinin 5 Mayıs 1922 tarihinden itibaren üçüncü defa üç ay uzatılması hakkında   Kanun'un Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kabulü. 
26 Ağustos 1922 Büyük Taarruz'un, Kocatepe'den   sabah saat 5.30'da topçularımızın ateşiyle başlaması. 
30 Ağustos 1922 Yunan ordusunun tamamen   sarılması ve imha edilmesi suretiyle "Dumlupınar (Başkomutan) Meydan   Muharebesi"nin kazanılması. 
1 Eylül 1922 Başkomutan Atatürk'ün orduya   beyannamesi: ".... Bütün arkadaşlarımın Anadolu'da daha başka meydan   muharebeleri verileceğini gözönüne alarak ilerlemesini ve herkesin fikrî   güçlerini ve kahramanlık ve vatanseverlik kaynaklarını yarışırcasına göstermeye   devam etmesini isterim. Ordular; İlk Hedefiniz Akdenizdir, İleri!"
9 Eylül 1922 Başkomutan Atatürk'ün   kuvvetlerimizin İzmir'e giriş haberi üzerine ordulara mesajı: "İlk verdiğim   Akdeniz hedefine varmakta orduların gösterdiği gayret ve fedâkarlığı hürmet ve   takdirle anarım." 
10 Eylül 1922 Atatürk'ün Büyük Zaferi takiben   İzmir'e gelişi. 
4 Ekim 1922 Başkomutan Atatürk'ün 26 Ağustos   Taarruzu, 30 Ağustos ve 9 Eylül Zaferleri hakkında Türkiye Büyük Millet   Meclisi'nde uzun beyanatı: "... Bu Anadolu Zaferi tarih arasında bir millet   tarafından tamamen benimsenen bir fikrin ne kadar kaadir ve ne zinde bir kuvvet   olduğunun en güzel misali olarak kalacaktır." 
11 Ekim 1922 Mudanya Mütarekesi'nin   imzalanması. 
1 Kasım 1922 Hilâfet ve Saltanat'ın   birbirinden ayrılarak Saltanat'ın kaldırılması kararı. 
29 Ocak 1923 Atatürk'ün İzmir'de Lâtife   (Uşaklıgil) Hanım'la evlenişi (5 Ağustos 1925'de ayrılmıştir.) 
1 Mart 1923 Atatürk'ün, Türkiye Büyük Millet   Meclisi'ni açış konuşması: " .. Misak-ı Millî, vatanın haricî düşman   karşısındaki vaziyet ve mevkiini tesbit eden miıkaddes bir kural olduğu gibi 1   Kasım 1922 kararı da milletimiz için dahilî ve daimî bir düşman olan ferdî   saltanata ve onun temsil ettiği meşum bir idare şekline tevcih edilmiş mukaddes   bir silâhtır." 
8 Nisan 1923 Atatürk'ün, Anadolu ve Rumeli   Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanı olarak milletvekili seçimi münasebetiyle   millete, 9 umdeyi içine alan beyannamesi. 
24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması'nın   imzalanması (Atatürk der ki: "Lozan Barış Antlaşması'nın ihtiva ettiği esasları,   diğer barış teklifleriyle daha fazla mukayeseye mahal olmadığı fikrindeyim. Bu   antlaşma, Türk milleti aleyhine, asırlardan beri hazırlanmış ve Sevr   Antlaşması'yla ikmal edildiği zannedilmiş, büyük bir suikastin yıkılışını ifade   eder bir vesikadır. Osmanlı Devrine ait tarihte örneği bulunmayan bir siyasî   zafer eseridir.") Atatürk'ün, Lozan Antlaşması'nın imzalanması üzerine İsmet   Paşa'ya tebrik telgrafı: "Memlekete bir dizi faydalı hizmetlerden ibaret olan   ömrünüzü bu defa da tarihî bir muvaffakiyetle taçlandırdınız." 
13 Ağustos 1923 Atatürk'ün tekrar Türkiye   Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na seçilmesî.Atatürk'ün, İkinci Devre Türkiye   Büyük Millet Meclisi'ni açış konuşması: "...Memleketimizi mâmur ve halkımızı   mesut ve müreffeh edeceğiz. Ümidimiz, azmimiz ve bilhassa milletimizin ve   Meclis-i Alinizin göstereceği vahdet ve tesanüt ilerleme ve uygarlık yolundaki   çalışmamızda elbette muvaffakiyetin kefili olacaktır. 
11 Eylül 1923 "Halk Fırkası"nın kuruluşu ve   Atatürk'ün Halk Fırkası Genel Başkanlığı'na seçilmesi. 
10 Ekim 1923 Ankara'nın başkent oluşu. 
29 Ekim 1923 Cumhuriyetin ilânı ve Atatürk'ün   Cumhurbaşkanlığı'na seçilmesi. 
30 Ekim 1923 Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk   kabinesi'nin İsmet Paşa tarafından kurulması. 
21 Kasım 1923 Atatürk'e Türkiye Büyük Millet   Meclisi kararı ile yeşil-kırmızı şeritli İstiklâl Madalyası verilmesi. 
1 Mart 1924 Cumhurbaşkanı Atatürk'ün, Türkiye   Büyük Millet Meclisi'ni açış konuşması: "İslâm dinini, asırlardan beri   alışılageldiği veçhile bir siyaset vasıtası mevkiinden uzaklaştırmak ve   yüceltmek gerekli olduğu gerçeğini görüyoruz. Mukaddes ve tanrısal inançlarımızı   ve vicdanî değerlerimizi, karanlık ve kararsız olan ve, her türlü menfaat ve   ihtiraslara görünüş sahnesi olan siyasiyattan ve siyasetin bütün kısımlarından   bir an evvel ve katî şekilde kurtarmak milietin dünyevî ve uhrevî saadetinin   emrettiği bir zarurettir. Ancak bu suretle İslâm dininin yüksekliği belirir." 
3 Mart 1924 Tevhid-i Tedrisat (Öğretimin   Birleştirilmesi) Kanunu'nun kabulü. Hilâfetin kaldırılması. 
30 Ağustos 1924 Atatürk'ün Dumlupınar'da   "Meçhul Asker Abidesi"nin temelini atması ve törende konuşması: " ... Hiç şüphe   etmemelidir ki yeni Türk Devleti'nin, genç Türk Cumhuriyeti'nin temeli burada   sağlamlaştırıldı. Ebedî hayatı burada taçlandırıldı. . . Bu âbide Türk vatanına   göz dikeceklere, Türkün 30 Ağustos günündeki ateşini, süngüsünü, hücumunu,   kudret ve iradesindeki şiddeti hatırlatacaktır." 
1 Kasım 1924 Cumhurbaşkanı Atatürk'ün Türkiye   Büyük Millet Meclisi'ni açış konuşması: "Hiç şüphe etmemelidir ki, Anadolu   ortasında sür'atle meydana getirilecek yeni ve mamur bir Ankara, asırlarca ihmal   edilen Türk vatanı için başlıbaşına bir medeniyet merkezi, Türk Devleti için pek   mühim bir dayanak olacaktır." 
17 Kasım 1924 Terakkiperver Cumhuriyet   Fırkası'nın kuruluşu (2 Haziran 1925'de Bakanlar Kurulu kararı ile   feshedilmiştir.) 
17 Şubat 1925 Âşar'ın kaldırılmasına dair   Kanun'un kabulü. 
5 Ağustos 1925 Atatürk'ün, Lâtife (Uşaklıgil)   Hanım'dan ayrılışı. 
23 Ağustos 1925 Atatürk'ün Kastamonu'ya   gelişi. 
27 Ağustos 1925 Atatürk'ün İnebolu'da elinde   panama şapkası ile "ünlü şapka nutku"nu söylemesi:". . Bunu açık söylemek   isterim. Bu serpuşun ismine şapka denir. İşte şapkamız" 
1 Kasım 1925 Cumhurbaşkanı Atatürk'ün Türkiye   Büyük Millet Meclisi'ni açış konuşması: "Cumhuriyet devrinin kendi zihniyet ve   ahlakiyle donanmış basınını yine ancak Cumhuriyetin kendisi yetiştirir." 
5 Kasım   1925 Ankara Hukuk   Fakültesi'nin açılışı ve Atatürk'ün konuşması: "Cumhuriyetin güç ve dayanağı   olacak bu büyük müessesenin açılışında hissettiğim saadeti hiçbir teşebbüste   duymadım ve bunu izhar ve ifade etmekle memnunum." 
25 Kasım 1925 Şapkâ giyilmesi hakkında   Kanun'un kabulü. 
30 Kasım 1925 Tekke ve zaviyeler ile   türbelerin kapatılmasına ve türbedarlıklar ile bir takım ünvanların   kaldırılmasına dair Kanun'un kabulü. 
26 Aralık 1925 Milletlerarası saat ve takvim   hakkındaki Kanunların kabulü. 
17 Şubat 1926 Türk Medenî Kanun'un kabulü. 
22 Nisan 1926 Borçlar Kanunu'nun kabulü. 
29 Mayıs 1926 Türk Ticaret Kanunu'nun kabulü. 
14 Haziran 1926 Atatürk'e İzmir'de hazırlanan   suikast girişiminin meydana çıkarılması. 
18 Haziran 1926 Atatürk'ün İzmir suikast   girişimi hakkında Anadolu Ajansına demeci: ". . Alçak teşebbüs benim şahsımdan   ziyade mukaddes Cumhuriyetimize ve onun istinat ettiği yüksek prensiplerimize   müteveccih bulunduğuna şüphe yoktur.. Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak   olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet pâyidar kalacaktır." 
1 Kasım 1926 Atatürk'ün, Türkiye Büyük Millet   Meclisi'ni açış konuşması: ".... Bu büyük millet, arzu ve istidadının yöneldiği   istikametleri görmeye çalışan ve görebilen evlâdını daima takdir ve himaye   etmiştir." 
30 Haziran 1927 Atatürk'ün askerlikten   emekliye ayrılışı. 
1 Temmuz 1927 Atatürk'ün, Kurtuluş'tan sonra   İstanbul'a ilk gelişi ve coşkun şekilde karşılanışı. 
15 Ekim 1927 Cumhuriyet Halk Partisi "II.   Büyük Kongresi"nin Ankara'da toplanması ve Atatürk'ün 36 saat 33 dakika süren   Büyük Nutku'nu okumaya başlaması.
20 Ekim 1927 Atatürk'ün Parti Kongresi'nde   okuduğu Büyük Nutku'nu bitirişi: ". . Bugün ulaştığımız netice, asırlardan beri   çekilen millî felâketlerin doğurduğu uyanıklığın ve bu aziz vatanın her köşesini   sulayan kanların karşılığıdır. Bu neticeyi. Türk gençliğine emanet ediyorum. Ey   Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini ilelebet   muhafaza ve müdafaa etmektir. . . Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asîl   kanda mevcuttur!" 
1 Kasım 1927 Atatürk'ün ikinci defa   Cumhurbaşkanlığına seçilmesi. Cumhurbaşkanı Atatürk'ün Türkiye Büyük Millet   Meclisi'nde açış konuşması: "...Büyük Millet Meclisi, Türk milletinin asırlar   süren arayışlarının özü ve onun bizzat kendisini idare etmek şuurunun canlı   timsalidir. Türk milleti, mukadderatını Büyük Millet Meclisi'nin kifayetli ve   vatanperver eline bıraktığı günden itibaren karanlıkları sıyırıp kaldırmış ve   ümitleri boğan felâketlerden milletin gözlerini kamaştıran güneşler ve zaferler   çıkarmıştır." 
10 Nisan 1928 Lâikliğe giden önemli Anayasa   değişikliklerinin yapılması (Bu değişikliklerle, Anayasanın ikinci maddesindeki   "Türkiye Devleti'nin dini, din-i İslâmdır" fıkrası ile 26. maddede mevcut   "ahkâm-ı şeriye'nin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından yürütüleceğini"   belirten cümle kaldırılmış, ayrıca milletvekillerinin ve Cumhurbaşkanının   yaptıkları yeminler de değiştirilerek namus üzerine ant içilmesi şekli kabul   edilmiştir.) 
20 Mayıs 1928 Milletlerarası rakamların   kabulüne dair Kanun. 
10 Ağustos 1928 Atatürk'ün, İstanbul   Sarayburnu Parkında yeni harfler hakkında konuşması: "..Bizim ahenktar, zengin   dilimiz yeni Türk harfleriyle kendini gösterecektir. Asırlardan beri   kafalarımızı demir çerçeve içinde bulundurarak, anlaşılmayan ve anlayamadığımız   işaretlerden kendimizi kurtarmak, bunu anlamak mecburiyetindesiniz." 
1 Kasım 1928 Yeni Türk harflerinin kabul ve   tatbiki hakkında Kanun'un kabulü. 
1 Kasım 1928 Cumhurbaşkanı Atatürk'ün Türkiye   Büyük Millet Meclisi'ni açış konuşması: "Büyük Millet Meclisi'nin kararıyla Türk   harflerinin katiyet ve kanuniyet kazanması, bu memleketin yükselme mücadelesinde   başlı başına bir geçit olacaktır."
8 Kasım 1928 Atatürk'ün Millet Mektepleri'nin   Genel Başkanlığı'nı ve Başöğretmenliği'ni kabul etmeleri. 
1 Ocak 1929 Yeni harfleri ve bu harflerle   yazıyı halka öğretmek üzere "Millet Mektepleri"nin açılması. 
1 Kasım 1929 Cumhurbaşkanı Atatürk'ün Türkiye   Büyük Millet Meclisi'ni açış konuşması: ". . Meclisimizin en büyük eseri olan   Türk harfleri, memleketin umumî hayatına tamamen tatbik olunmuştur. İIk   müşkülat, milletin. ülkü kuvveti ve uygarlığa olan sevgisi sayesinde kolaylıkla   yenilmiştir." 
3 Nisan 1930 Türk kadınlarına seçme ve seçilme   hakkı tanıyan yeni Belediye Kanunu'nun kabulü. 
11 Ağustos 1930 Atatürk'ün yeni bir parti   kurulması isteği hakkında Fethi (Okyar) Bey'in mektubuna cevabı: "Görüyorum ki   lâik cumhuriyet esasında beraberiz. Zaten benim siyasî hayatta bir taraflı   olarak daima aradığım ve arayacağım temel budur. Binaenaleyh Büyük Meclis'te   aynı temele istinat eden yeni bir partinin fâaliyete geçerek millet işlerini   serbest tartışmasını, Cumhuriyetin esaslarından sayarım." 
12 Ağustos 1930 Fethi (Okyar) başkanlığında   "Serbest Cumhuriyet Fırkası"nın kuruluşu (Parti, 17 Kasım 1930'da kendisini   feshetmiştir.) 
1 Kasım 1930 Cumhurbaşkanı Atatürk'ün Türkiye   Büyük Millet Meclisi'ni açış konuşması: ".... Geçen senenin önemli olaylarından   biri de Sivas'a demiryolunun ulaşmasıdır. Bu kadar müşkülât içinde vatanı bir   misli daha genişletmeye ve kuvvetlendirmeye medar olan bu eserin gelecek Türk   milleti tarafından şükranla yâdolunacağına eminim. " 
28 Aralık 1930 Kubilây'ın şehit düşmesi   nedeniyle Atatürk'ün, orduya başsağlığı mektubu: ".... Büyük ordunun kahraman   genç subayı ve Cumhuriyetin mefkûreci öğretmen heyetinin kıymetli uzvu   Kubilây'ın temiz kanı ile Cumhuriyet hayatiyetini tazelemiş ve kuvvetlendirmiş   olacaktır." 
12 Nisan 1931 Atatürk'ün direktifiyle "Türk   Tarihi Tetkik Cemiyeti"nin kuruluşu (Daha sonra "Türk Tarih Kurumu" adını   almıştır.) 
4 Mayıs 1931 Atatürk'ün üçüncü defa   Cumhurbaşkanlığına seçilmesi. 
10 Mayıs 1931 Cumhuriyet Halk Partisi Üçüncü   Büyük Kongresi'nin toplanışı ve Atatürk'ün konuşması: "... Millet için ve   milletçe yapılan işlerin hâtırası her türlü hâtıraların üstünde tutulmazsa millî   tarih kavramının kıymetini takdir etmek mümkün olamaz." 
1 Kasım 1931 Atatürk'ün Türkiye Büyük Millet   Meclisi'ni açış konuşması: ". . Türkiye'nin güvenliğini gaye tutan, hiçbir   milletin aleyhinde olmayan bir barış istikameti, bizim daima kuralımız   olacaktır." 
19 Şubat 1932 Halkevlerinin açılması. 
12 Temmuz 1932 Atatürk'ün direktifiyle "Türk   Dili Tetkik Cemiyeti"nin kuruluşu (Daha sonra "Türk Dil Kurumu" adını almıştır.) 
1 Kasım 1932 Atatürk'ün Türkiye Büyük Millet   Meclisi'ni açış konuşması: "... Millî kültürün her çığırda açılarak yükselmesini   Türkiye Cumhuriyeti'nin temel dileği olarak temin edeceğiz." 
31 Mayıs 1933 İstanbul Darülfünunu'nun   kapatılmasına Millî Eğitim Bakanlığı'nca yeni bir üniversite kurulmasına dair   Kanun'un kabulü (Bu kanunla İstanbul darülfünunu kapatılmış, 18 Kasım 1933 günü   İstanbul Üniversitesi öğretime açılmıştır.) 
29 Ekim 1933 Atatürk'ün, Cumhuriyetin 10.   Yıldönümü nedeniyle Türk milletine ünlü söylevi: ". . Az zamanda çok ve büyük   işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk   kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti'dir. ... Asla şüphem yoktur ki Türklüğün   unutulmuş büyük medenî vasfı ve büyük medenî kabiliyeti bundan sonraki   inkişafiyle âtinin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır... Ne   mutlu Türküm diyene!" 
1 Kasım 1933 Atatürk'ün Türkiye Büyük Millet   Meclisi'ni açış konuşması: ".... Geçen on sene, gelecek devirler için bir   başlangıçtan başka bir şey değildir. Bununla beraber, eski devirlerin tarihi   karşısında, Cumhuriyetin bu on senesi, eşi görülmeyen bir diriliş ve göz   kamaştırıcı bir ileri atılış âbidesidir." 
20 Kasım 1933 Atatürk'ün İstanbul   Üniversitesi'nin öğretime açılması münasebetiyle kendisine çekilen saygı ve   bağlılık telgrafına cevabı: "İstanbul Üniversitesi'nin açılmasından çok sevinç   duydum. Bu yüksek ilim ocağında kıymetli profesörlerin elinde Türk çocuğunun   müstesna zekâ ve eşsiz kabiliyetinin çok büyük inkişaflara mazhar olacağından   eminim. 
21 Haziran 1934 Soyadı Kanunu'nun kabulü. 
1 Kasım 1934 Atatürk'ün Türkiye Büyük Millet   Meclisi'ni açış konuşması: ". . Güzel sanatların hepsinde, ulus gençliğinin ne   türlü ilerletilmesini istediğinizi bilirim. Bu yapılmaktadır. Ancak, bunda en   çabuk, en önde götürülmesi gerekli olan Türk musikisidir. Bir ulusun yeni   değişikliğinde ölçü, musikide değişikliği alabilmesi, kavrayabilmesidir." 
24 Kasım 1934 Kendisine "Atatürk" soyadı   verildiğine dair Kanun'un Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kabulü. 
26 Kasım 1934 Efendi, Bey, Paşa, Hazretleri   v.b. lâkap ve unvanların kaldırıldığına dair Kanun'un kabulü. 
3 Aralık 1934 Bazı kisvelerin giyilemeyeceğine   dair Kanun'un kabulü (Bu kanunla din adamlarının hangi din ve mezhebe mensup   olurlarsa olsunlar mabet ve âyinler haricinde ruhanî kisve taşımaları   yasaklanmıştır.) 
5 Aralık 1934 Türk kadınlarına milletvekili   seçme ve seçilme hakkı tanıyan Anayasâ değişikliği. 
1 Mart 1935 Atatürk'ün dördüncü defa   Cumhurbaşkanı seçilmesi. 
9 Mayıs 1935 Cumhuriyet Halk Partisi IV. Büyük   Kurultayı'nın Ankara'da Atatürk'ün konuşmasıyla açılışı: "Uçurum kenarında yıkık   bir ülke.. türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar.. yıllarca süren savaş... ondan   sonra, içerde ve dışarda saygı ile tanınan yeni vatan, yeni sosyete, yeni devlet   ve bunları başarmak için arasız, devrimler... İşte Türk genel devrimi'nin bir   kısa ifadesi" (Kurultay 16 Mayıs 1935 de kapanmıştır.) 
1 Kasım 1935 Atatürk'ün Türkiye Büyük Millet   Meclisi'ni açış konuşması: " .. Olaylar Türk milletine iki önemli kuralı yeniden   hatırlatıyor: Yurdumuzu ve haklarımızı müdafaa edecek kuvvette olmak.. Barışı   koruyacak uluslararası çalışma birliğine önem vermek.." 
9 Ocak 1936 Ankara'da "Dil ve Tarih-Coğrafya   Fakültesi"nin açılışı. 
20 Temmuz 1936 Boğazların Türk Hükûmeti'nin   hâkimiyetine geçişini sağlayan "Montreux Antlaşması"nın imzalanması. 
1 Kasım 1936 Atatürk'ün Türkiye Büyük Millet   Meclisi'ni açış konuşması: "... Cumhuriyet, yeni ve sağlam esaslarıyla Türk   milletini emin ve metîn bir gelecek yoluna koyduğu kadar, asıl fikirlerde ve   ruhlarda yarattığı güvenlik itibariyle büsbütün yeni bir hayatın müjdecisi   olmuştur." 
27 Ocak 1937 Cenevre'de Milletler Cemiyeti   toplantısında Hatay'ın bağımsızlığının kabul edilmesi (Bu durum, 29 Mayıs   1937'de Cenevre'de toplanan Milletler Cemiyeti Konseyi'nde de Hatay Anayasasıyla   beraber onaylanmış, bağımsızlık rejimi 29 Kasım 1937 günü yürürlüğe girmiştir. 2   Eylül 1938'de Hatay Millet Meclisi açılarak Devlet Başkanlığı'na Tayfur Sökmen   seçilmiştir. Devletin adı "Hatay devleti" olarak kabul edilmiş, 23 Haziran   1939'da Türkiye ile Fransa arasında yapılan antlaşma ile de Türkiye'ye   bırakılmış, 7 Temmuz 1939 tarih ve 3711 sayılı Kanun'la yeni Hatay ili   kurulmuştur.) 
11 Haziran 1937 Atatürk'ün bütün çiftliklerini   ve mallarını millete bağışlaması. 
9 Temmuz 1937 Türkiye, İran, Irak ve   Afganistan arasında Sadabat Paktı'nın imzalanması. 
1 Kasım 1937 Atatürk'ün Türkiye Büyük Millet   Meclisi'ni açış konuşması: "... Milletimizin lâyık olduğu yüksek uygarlık ve   refah seviyesine varmasını alıkoyabilecek hiçbir engel düşünmeğe yer   bırakılmadığını ve bırakılmayacağını huzurunuzda söylemekle bahtiyarım." 
30 Mart 1938 Fransa'dan davet edilen Prof.Dr.   Fissenger'in Atatürk'ü muayenesini takiben Cumhurbaşkanlığı Genel   Sekreterliği'nin Atatürk'ün hastalığı hakkında ilk resmî tebliğ yayımlaması (Bu   tebliğ'de Fissenger'in muayenesi sonucu Atatürk'ün sıhhatinde endişe verici bir   durum olmadığının tesbit edildiği ve kendisine 1,5 ay kadar istirahat   tavsiyesinin kâfi görüldüğü belirtilmiştir.) 
20 Mayıs 1938 Atatürk'ün Ankara'dan Mersin'e   gelişi; askerî birliklerin geçit resmini izlemesi. 
24 Mayıs 1938 Atatürk'ün Mersin'den Adana'ya   gelişi, Atatürk Parkı önünde askerî birliklerin geçit resmini izlemesi. 
26 Mayıs 1938 Atatürk'ün son olarak Ankara'dan   İstanbul'a gidişi (Ölüm tarihine kadar İstanbul'da kalmıştır.) 
5 Eylül 1938 Atatürk'ün Dolmabahçe Sarayı'nda   elyazısıyla vasiyetini yazması (Vasiyetname 6 Ekim 1938 günü Dolmabahçe   Sarayı'na çağırılan İstanbul Altıncı Noterine Atatürk tarafından teslim   edilmiştir. Vasiyetnamenin açılışı: 28 Kasım 1938) 
29 Ekim 1938 Atatürk'ün, Cumhuriyetin 15.   Yıldönümü nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti Ordusuna mesajı: ". . Türk vatanının ve   Türklük camiasının şan ve şerefini, dahilî ve haricî her türlü tehlikelere karşı   korumaktan ibaret olan vazifeni, her an yapmaya hazır ve âmade olduğuna benim ve   büyük ulusumuzun tam bir inan ve itimadımız vardır." 
1 Kasım 1938 Atatürk'ün Türkiye Büyük Millet   Meclisi'ni açış konuşmasının hastalığı sebebiyle Başbakan Celâl Bayar tarafından   okunması: "... Memleketimizi her gün daha çok kuvvetlendirmek, her alanda her   türlü ihtimallere karşı koruyabilecek bir halde bulundurmak ve dünya olaylarının   bütün safhalarını büyük bir uyanıklılıkla izlemek, barışsever siyasetimizin   dayanacağı esasların başlangıcıdır." 
10 Kasım 1938 Atatürk'ün Dolmabahçe Sarayı'nda   saat dokuzu beş geçe ölümü (Atatürk'ün Türk bayrağına sarılı tabutu 16 Kasım   1938 günü Dolmabahçe Sarayı'nın büyük tören salonunda bir katafalk üzerine   konularak milletin ziyaretine bırakılmış, 19 Kasım 1938 günü Dolmabahçe'den top   arabasına konularak törenle Sarayburnu rıhtımına, buradan Zafer torpidosu   aracılığıyla Yavuz gemisine nakledilmiştir. Bu gemi ile İzmir'e getirilmiş, yine   Zafer torpidosuna nakledilerek karaya çıkarılmıştır. 
Cenaze, saat 20.30'da özel trenle Ankara'ya gönderilmiş, 20   Kasım 1938 günü saat 10.00'da başta Cumhurbaşkanı olmak üzere Büyük Millet   Meclisi Başkanı, Başbakan, Bakanlar, Genelkurmay Başkanı, milletvekilleri,   devlet ve ordu ileri gelenleri tarafından İstasyonda törenle karşılanmıştır.   Atatürk'ün tabutu trenden alınarak top arabasın konulmuş, büyük törenle Türkiye   Büyük Millet Meclisi'ne getirilerek Meclis önünde hazırlanan katafalka   yerleştirilmiştir. 21 Kasım 1938 günü geçici kabir olarak ayrılan Etnografya   Müzesi'ne getirilmiş ve hazırlanan mermer lâhdin üzerine yerleştirilmiştir.   Tabut 10 Kasım 1953'de büyük bir törenle AnıtKabir'e nakledilmiş ve Atatürk'ün   fani vücudu vatan topraklarına verilmiştir.)
ATATÜRKÜN GENÇLİĞE HİTABESİ
Ey Türk Gençliği!
Birinci vazifen, Türk İstiklalini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni, bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahili ve harici, bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklal ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkan ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkan ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler; millet, fakrü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte; bu ahval ve şerait içinde   dahi, vazifen Türk İstiklal ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret   damarlarındaki asil kanda mevcuttur.

10.YIL NUTKU
10. YIL NUTKU
Türk Milleti!
Kurtuluş Savaşına başladığımızın onbeşinci yılındayız. Bugün   Cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu en büyük bayramdır. Kutlu olsun! Bu   anda, büyük Türk milletinin bir ferdi olarak, bu kutlu güne kavuşmanın en derin   sevinci ve heyecanı içindeyim.
Yurttaşlarım!
Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü,   temeli, Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyetidir.   Bundaki muvaffakiyeti, Türk Milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber   olarak, azimkarane yürümesine borçluyuz. Fakat yaptıklarımızı asla kafi   göremeyiz. Çünkü, daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve   azmindeyiz.
Yurdumuzu, dünyanın en mamur ve en medeni memleketleri   seviyesine çıkaracağız. Milletimizi, en geniş refah vasıta ve kaynaklarına sahip   kılacağız. Milli kültürümüzü, muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız.   Bunun için, bizce zaman ölçüsü, geçmiş asırların gevşetici zihniyetine göre   değil, asrımızın sürat ve hareket mefhumuna göre düşünülmelidir. Geçen zamana   nispetle daha çok çalışacağız, daha az zamanda daha büyük işler başaracağız.   Bunda da muvaffak olacağımıza şüphem yoktur. Çünkü, Türk milletinin karakteri   yüksektir; Türk milleti çalışkandır; Türk milleti zekidir. Çünkü, Türk milleti   milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve çünkü, Türk   milletinin, yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında   tuttuğu meşale, müspet ilimdir. Şunu da ehemmiyetle tebaruz ettirmeliyim ki,   yüksek bir insan cemiyeti olan Türk milletinin tarihi bir vasfı da, güzel   sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki, milletimizin yüksek   karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, fıtri zekasını, ilme bağlılığını, güzel   sanatlara sevgisini, milli birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve   tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek milli ülkümüzdür. Türk milletine çok   yakışan bu ülkü, onu, bütün beşeriyette, hakiki huzurun temini yolunda, kendine   düşen medeni vazifeyi yapmakta muvaffak kılacaktır.
Büyük Türk Milleti!
On beş yıldan beri, giriştiğimiz işlerde muvaffakiyet vadeden   çok sözlerimi işittin. Bahtiyarım ki, bu sözlerimin hiç birinde milletimin   hakkımdaki itimadını sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım.
Bugün, aynı iman ve katiyetle söylüyorum ki, milli ülküye, tam   bir bütünlükle yürümekte olan Türk milletinin büyük millet olduğunu, bütün   medeni alem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır. Asla şüphem yoktur ki,   Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan   sonraki inkişafi ile, atinin yüksek medeniyet ufkundan yeni bir güneş gibi   doğacaktır.
Türk Milleti!
Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını   daha büyük şereflerle, saadetlerle, huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden   dilerim.
Ne mutlu Türküm diyene!
Ankara, 29 Ekim 1933
27.7.12
HARUN AKSU,MUTFAK ŞEFİ
Sevgili Dostlarım;
ACISI,TATLISI İLE GAZİANTEP LEZZETLERİNİ ANLATMAMA GEREK YOK,
SEVGİLİ MESLEKTAŞIM GAZİANTEPLİ MUTFAK ŞEFİ HARUN AKSU
RESİMLERİ İLE NE KADAR HÜNERLİ OLDUĞUNU GÖZTERİYOR.
SANIYORUM RESİMLER HER ŞEYİ YAZMAKTA BENŞİM NOT YAZMAMA GEREK YOKTUR.
SAYIN ŞEF HARUN AKSU'YA TEŞEKKÜRLERİMLE.
MÜSAN VİDEO İZLEMEK İÇİN;
TIKLAYINIZ
http://www.youtube.com/watch?v=j_1FnKKqh24&feature=youtu.be
Kaydol:
Yorumlar (Atom)
https://ayhanmansuroglu.blogspot.com/search/label/YARI%C5%9EMA%20G%C3%96RSELLER%C4%B0?m=1
8.9 ve 10.MUTFAK GÜNLERİ RESİMLER VE DİPNOT
Türkiye Aşçılar Federasyonu Başkanı Sn.Yalçın MANAV 'dan Ödüllerimi alırken. Sevgili Ziyaretçi; BU BAŞARILAR SADECE ...
 
- 
SALMONELLA Görsel alıntıdır Sıklıkla yaşadığımız gıda zehirlenmelerinin önemli bir kısmının sebebinin Salmonella olduğunun farkınd...
- 
1881 Atatürk'ün Selânik'te doğumu. 1886 Atatürk'ün ilk öğrenimine başlaması (Kısa bir süre mahalle mektebine devam etm...
- 
Mustafa Kemal Atatürk Vikipedi, özgür ansiklopedi Atla: kullan , ara "Atatürk" buraya yönlendirilmekted...
- 
" LOKMACI BABA " DAN, İZMİR LOKMA TATLISI TARİFİ İZMİR LOKMA TATLISI MALZEMELER 1 kg.un,1 paket yaş maya, 1 çorba kaşığı toz şeke...
- 
Balla başlayıp, tavuk, süt ve et ürünleriyle devam eden gıda teröristleri, şimdi de yumurtaya dadandı. Yumurtada ölümcül virüs bulundu…...
 




