4.7.23

DOĞUM GÜNÜ PASTASI




DOĞUM GÜNÜ PASTASI

 🍰 

Hazırlayan: Bilhan Akkaya 

Neredeyse Dünya’nın her yerinde; doğum 

Pasta ve görsel. 

AYHAN USTA 

günlerinde, herkes pasta alır, keser, hediye eder veya ikram eder. Peki bu pasta kutlamasının çıkış öyküsü nedir? 

Konu ile ilgililerin bazıları; bu pasta olayını pagan ritüellerine, plasentaya taparak hayatın teşekkürüne kadar götürür. 

Pasta; Eski Yunanlılar tarafından tüketilen bir yiyecekti. Bu kültürde; her ayın altıncı günü bekaret, avlanma ve hayvanların egemenlik tanrıçası Artemis'in doğum günü kutlanırdı. Kırsalda ona sunular sunulurdu. Bu sunular; küçük bal kapları ve unlu keklerdi. 




Ay ışığını sembolize etmek için de mumlar yakılırdı. 

Eski çağlarda her doğum günü kutlamasının; kötü ruhlar tarafından ziyaret edildiğine inanılırdı. Bu yüzden pastayı ateşle aydınlatmayı gerekli buldular. Böylece her türlü kötülükten korunacaklardı. Aynı zamanda alevi söndürdükleri anda; dumanın cennete gittiğine ve doğum günü çocuğunun dualarının tanrılara ulaştığına inanıyorlardı. Bu yüzden mumları üflemeden önce bir dilek tutmak gerekirdi.

Günümüzde kutlanacak yılların sayısını simgeleyen mum sayısı geleneğinin; Almanya'da ortaya çıktığını bilmelisiniz. Alman çocuklar Kinderfest adında bir kutlama ile doğum günlerini kutlarlardı. Pastanın merkezine; yılın her ayını sembolize eden 12 işaretli uzun bir mum yerleştirilirdi. Ateş; doğum günü kutlanan kişinin doğum ayına ulaştığında mum yakılır ve üflenerek söndürülürdü. 

Kaynaklara göre; pasta kelimesi Yunanca'da 'plasenta' kelimesinden türemiştir ve bu yüzden pasta, onun gibi yuvarlak ve düzdür. Bu konsept gereği; her yıl, bir insanın hayatının ilk aylarını geçirdiği organ onurlandırılır. Pastanın yuvarlak şekli; plasentayı simüle ederken,  mum fetüsü anneye bağlayan göbek bağını temsil etmektedir

Hazırlayan ve alt görsel.  Bilhan AKKAYA 



1.7.23

ANTİK KENAN'DA YEMEK

 


ANTİK KENAN’DA YEMEK 🥙 

(FİLİSTİN VE ÇEVRESİ)

Hazırlayan: Bilhan Akkaya 



Akdeniz beslenme diyetinin kökeni Antik Mezopotamya, Ortadoğu, Kenan ve Mısır'dandır. Bu diyet, Truva'nın düşüşünden Kudüs'ün fethine kadar tarihin birçok döneminde Akdeniz insanını beslemiştir. İncil'de bile bu diyetin karakteristik besinleri açıklanıyordu: Buğday, arpa, üzüm, nar, incir, zeytin ve hurma balı.


Pennsylvania Üniversitesi Arkeoloji ve Antropoloji Müzesi'ne göre: "Bronz ve Demir Çağı’nda ekmek temel gıdaydı. Neredeyse her gün hazırlandığı için ekmek yapımı, evdeki en önemli etkinliklerden biriydi. Kenan (Filistin ve İsrail) insanları yılda yaklaşık olarak 150 ile 200 kg buğday ve arpa tüketiyordu. Bir kişi genellikle bu tahılların yüzde 60 civarındaki kısmını ekmek şeklinde tüketiyordu." 


Tahıl öğütme, bir öğütücü kullanılarak, elle yapılırdı. Değirmen veya öğütücü Metate adı verilen sabit bir alt taş ve hareketli bir üst taştan oluşuyordu. Değirmen, kaba yüzeyi ve nispeten hafif ağırlığı nedeniyle işlem için tercih edilen kalın bir volkanik taş olan bazalttan yapılmıştı. Tahıl; tahılın yumuşak merkezini una çevirmek için taşın yüzeyinde uzunlamasına doğru öğütülüyordu. Bu çok zahmetli bir süreçti ve bazalt taştan bir kum oluşuyor, ekmeğe geçiyor ve ekmek ile dişlere yapışıp onları yavaş yavaş aşındırıyordu. 


Ekmek küçük çamur fırınlarında pişirilirdi. Arkeologlar genellikle kil bobinleri veya yeniden kullanılmış seramik kaplarla yapılan eski fırınları, kazılarda keşfettiler. Fırında; yakıt olarak gübre kullanılıyordu. Fırın içeriden ısınırdı; iç yan duvarlara yapıştırılan bazlamalar pişirilirdi. Bu tip çamur fırınlar günümüzde de tandır olarak bilinmektedir. 

Tahıl aynı zamanda lapa olarak yenebilir veya suya batırılıp bira yapmak için mayalanabilirdi. Mayalanmış sıvı; birayı arpa tortusından ayırmak için seramik süzgeçler aracılığıyla süzülürdü.


Et normalde diyetin bir parçası olmayan bir lükstü; çünkü hayvanları diğer temel ürünleri üretmek için kullanmak daha kârlıydı. Keçi, koyun ve inek etleri genellikle kurban bayramlarında ve özel bir misafirin eğlencesinin bir parçası olarak yenirdi. Et; kuşlardan da elde edildi. Tavuğun; Güney Levant’a, Demir Çağı'na kadar girmemiş olması muhtemeldir. Deniz ürünleri Kenanlılar için nadir tüketilen besinlerdi çünkü tarihlerinin bir kısmında Akdeniz'e erişimleri yoktu. Ayrıca hurma, nar, incir, üzüm, zeytin, bakla, soğan, pırasa, fasulye ve mercimek gibi sınırlı çeşitli meyve ve sebzeler de yiyorlardı. Baharatlar arsında tuz, sarımsak, anason, kişniş, kimyon, dereotu, kekik, nane, ceviz ve bal vardı. 


Kaynak://factsanddetails.com/world/cat55/sub389/entry-5702.html

Hazırlayan:Bilhan Akkaya 

TEŞEKKÜRLER 


30.6.23

HATAY DEPREMİ





Sevgili sayfam takipçileri;


HATAY Depremi birçok zarar ve kayıplardan 

Ayrı yaşam duzenimizide etkiledi. 

06.02.2023   04.17



Memleketimizin Değerli Doğal Taş mozaik sanatçısı sn. MENEL HÜZMELİ 'nin yaşadığı deprem kayıplarından söze başladım. 

İnşallah tüm halkımız bu kötü yaşam şartlarından bir an evvel kurtulacaktır. 


Ancak sanatçımız bu güzel yükselişi deprem sonuçlarıyla hüzünle hayaller sabun köpüğü misali yok oldu.


Güzel bir başlangıç ile bir ayağı HATAY ve diğer ayağı BALAT/İSTANBUL da yaşam çizgisi ustalığı ile bir çok öğrenci yetiştirme düşüncesi ile atılım yaparak güzel icraatları ile değerler yetiştirdi. 

Deprem bazı eserler yani çok önemli eserler

Yitirildi, nadiren kurtarilanda oldu.


Ben bu yazımda sanatçımızın inişli çıkışlı Yaşamının sanssızlığına üzüldüm. 


Umarım en kısa sürede güzel yaşama devam ederek başarılarına yeni zincirler katmasıdır.


 

Afrodit  Yunan mitolojisinde aşk tanrıçası. Beden ve ruh aşkını birbirinden ayıran Antik Yunanlar, Afrodit adında iki tanrıçaya sahiplerdi: Afroditlerin biri, "beden aşkı" tanrıçası, diğeri ise "ruh aşkı" idi.

Öğrencimin emeğidir 🌹












Dünyanın doğaltaş sektöründe en önemli buluşmalarından olan MARBLE İZMİR – Uluslararası Doğaltaş ve Teknolojileri Fuarında bana destek olmak adına  tanıtım afişi hazırlayan STONE & LIFE firmasına desteklerinden dolayı çok teşekkür ederim 🙏

RESİMLER MENELART Menel Hüzmeli sayfasından alınmıştır..


Basın Haberleri;

GUİNNESS REKORLAR KİTABINI HEDEFLİYORDU

Çocukluğundan bu yana mozaik sanatıyla ilgilendiğini belirten sanatçı Menel Hüzmeli, “Cennetin Hediyesi” ismini verdiği eserinin 1 ton ağırlığında ve 1 metre 65 santim boyutunda üç boyutlu bir çalışma olduğunu söyledi. Antakya Belediyesi Cumhuriyet Kültür Merkezi’ndeki sergide büyük beğeni toplayan eseri için sanatçı deprem öncesi Guinness rekorlar kitabına başvurmayı hedefliyordu. Devasa zeytin ağacı tasfiriyle Hatay’ın barış atmosferini yansıtan eser, bolluk, bereket ve cennet meyvesini simgeliyor.Cumhuriyet

BARIŞI VE KARDEŞLİĞİ ANLATMAK İÇİN”

Sanatçı Menel Hüzmeli, Hatay’ın çok özel bir kent olduğunu belirterek, “birçok din ve mezhebin arasında kardeşçe yaşanan Hatay’da, bu eserimi yaparken kardeşlik kentini anlatmak için barışın simgesi zeytin ağacını seçtim.” diye konuştu. Hüzmeli, eserlerin tasarımında gerçek zeytin çekirdekleri de kullandığını ifade ederek, 1 metre 45 santim enindeki mozaiğin en özel çalışmalarından biri olduğunu vurguladı. Geçtiğimiz hafta Beyoğlu sanat galerisinde depremzede sanatçıların bir araya getirildiği, İstanbul Beyoğlu Belediyesini tarafından tertiplenen ve Esmer Erdem’in küratörlüğünü yaptığı, bir sergi açıldı. Mozaik sanatçısı Menel Hüzmeli de sergide depremden kurtarabildiği az sayıda eseriyle, sergiye renk kattı. Şimdi ise “Cennetin Hediyesi” adlı eseri için yetkililerin sesini duymasını ve eserin göçük altından kurtarılmasını istiyor. CUMHURİYET 













ZEYTİN VE TARİHÇESİ

 

ZEYTİN VE TARİHÇESİ 

Resim.Sn. Emir Barbur 








Resim. Mozaik sanatçımız 

Sayın.Menel Hüzmeli eseridir.




 

Oleacea familyası, Olea cinsinin bir türü olan zeytinin (Olea europaea L.) anavatanı, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ni de içine alan Yukarı Mezopotamya ve Güney Ön Asya’dır . Zeytinin dünyaya yayılışı üç yoldan olmuştur. Birincisi Mısır üzerinden Tunus ve Fas, ikincisi Anadolu boyunca Ege adaları, Yunanistan, İtalya ve İspanya ve üçüncüsü ise İran üzerinden Pakistan ve Çin’dir. İlk kültüre alınışı ve ıslahı Sâmiler tarafından olmuştur. Arkeolojik çalışmalar, zeytin yetiştiriciliğinin M.Ö 4.000’li yıllara kadar dayandığını göstermektedirler. İlk Grek ve Roma yazıtlarında zeytinin barış ve birlikteliğin ebedi simgesi olduğuna değinilmiştir. Kuran, İncil ve Tevrat’taki sayısız bölümde zeytine yer verilmiştir. Tarihi gelişimi içinde birçok efsaneye kaynak olan zeytin, eski uygarlıkların yazıtları ve kutsal kitaplarda yer almıştır. Zeytin beyaz bir güvercinin Nuh’un gemisine tufan sonrası canlılık belirtisi olarak, ağzında zeytin dalı ile dönmesi nedeniyle, yüzyıllardır barışın simgesi kabul edilmektedir. Bölgede yürütülen bir araştırmada deniz seviyesinden bin metre yükseklikte zeytin ağacı bulunması, Cudi ve Gabar dağlarında bol miktarda yabani zeytin ağaçlarının olması, Nuh’un gemisinin Ağrı dağına değil Cudi dağına konduğu rivayetini güçlendirmektedir. M.Ö. Atina Anayasasında yer alan ve Aristotle tarafından kaleme alınan “Devlet malı veya özel mülkiyet farkı olmaksızın, zeytin ağacını kesen veya deviren herkes mahkemede yargılanacaktır eğer suçlu bulunurlarsa idam edilmek suretiyle cezalandırılacaklardır” sözü zeytin ağacının tarihteki yeri ve önemi anlatmaktadır. Nitekim zeytin tarımının yayılmasında büyük rol oynayan Romalıların, diyetlerinde zeytin yerine hayvansal yağları kullananları barbar olarak tanımlamaları, Hipokrat’ın zeytinyağının tedavi edici özelliğini kullanması bu önemi vurgulamaktadır. M.Ö. 4000’lerde kültür bitkisine dönüştürülen zeytinin yağının çıkarılması ve kullanımının yaygınlaşması ancak 1500-2000 yıl sonra gerçekleşmiştir. Tunç Çağı’nda ve daha sonrası dönemlerde Akdeniz’de zeytinciliğin yaygınlaştığını gösteren arkeolojik buluntular arasında yağ presleri, saklamada kullanılan kaplar, zeytin gösterimleri olan vazo ve duvar resimleri sayılabilir.

Zeytinyağının kilometre taşları
M.Ö. 6000 – Zeytin tarımının Suriye’de Samilerle başlaması
M.Ö. 3000 – Tarım bilgisi ve kültürü Akdeniz’de Doğu’dan Batı’ya doğru yayılmaya başlar. – Ortadoğulu tüccarlar Kıbrıs ve Girit’e zeytini götürdüler.
M.Ö. 2500 – Girit’te bulunan tarih öncesi toprak levhalarda zeytinyağı ve kullanımlarından söz edilir.
M.Ö. 2000 – Eski İsrailliler zeytinyağını rahipleri kutsamakta ve tapınaklardaki kandilleri yakmakta kullanırlar.
M.Ö 1780 – Hammurabi Kanunları zeytin ağacını bir yıl içinde iki ayaktan fazla budamanın ölüm cezasına çaptırılacağını söyler.
M.Ö. 1700 – Zeytin ağacı Mısır’a getirildi. Tutankamon zeytin dallarından taç giydi.
M.Ö. 1500 – Zeytinyağı Girit’in en önemli ticaret geliri olarak ortaya çıkar ve Mısır’da kozmetik amaçlarla kullanılır.
M.Ö. 1000 – Yunanistan’da zeytinyağının mutfaktaki kullanımları keşfedilmeye başlanır.
M.Ö. 900 – Kaldıraçlı presler kullanılmaya başlandı.
M.Ö. 776 – Kazananlara zeytindalı ve zeytinyağının ödül olarak verildiği ilk Olimpiyat Oyunları yer alır.                                        
M.Ö. 620 – Solon’un zeytin koruma kanununda bir zeytin ağacını kesen veya zarar verenin ölüm cezasına çarptırılacağı yazılır.
M.Ö. 600 – İtalya, İspanya, Fransa ve Kuzey Afrika zeytin ağacıyla tanıştı.
M.Ö. 200 – Arşimet vidası zeytinyağı preslerinde kullanılmaya başlandı.
M.Ö. 100 – Eski Yunan ve Roma edebiyatında zeytin ağaçlarından, zeytinden ve zeytinyağından söz edilir.
M.S. 100 – Romalılar birkaç değişik zeytinin sınıflandırmasını yaparlar.
M.S. 200 – Roma barışıyla Akdeniz’de zeytinyağı üretimi ve ticareti altın devrini yaşadı.
M.S. 325 – Konsantin zamanında 2300 yağ distribütörü kent sakinlerinin yemek, kozmetik masaj, vücut bakımı, lamba ve diğer şey için kullandığı zeytinyağını temin eder.
M.S. 1000 – Zeytinyağı az bulunmaya başlar ve bazen nakit yerine kullanılsa da en önemli kullanım alanı dinsel ayinlerdir.
M.S. 1300 – Zeytinyağı Akdeniz ülkelerinin temel yiyeceği haline geldi.
M.S. 1500 – 1600 – İspanyol kaşif ve misyonerler zeytinyağını Yeni Dünya’ya taşırlar.
M.S. 1524 – Meksika’da ilk zeytin ağaçları dikilir.
M.S. 1550 – Leonardo da Vinci zeytinyağı presi tasarladı.
M.S. 1700 – Fransisyan misyonerler 600 kilometrelik Kaliforniya sahillerine 1800’lerin başlarında zeytin dikerek 21 yerleşim bölgesinden 19’una zeytini götürürler.
M.S. 1717 – Vincenzo Mela adlı İtalyan prina yıkama yöntemiyle prina yağı elde etti.
M.S. 1820 – Zeytinyağı imalatında su gücüyle çalışan hidrolik presler kullanılmaya başlandı.
M.S. 1870 – Kaliforniya’da ilk ticari zeytin üretimi başlar.
M.S. 1887 – Van Gogh zeytinliklerle ilgili 16 tablo yaptı.
M.S. 1900 – İtalya Kralı I. Umberto İtalya’da zeytin ağacının kesilmesini yasaklar ki bu İtalya’nın bazı kesimlerinde hala yürürlüktedir.
M.S. 1920 – Amerika’ya gelen Avrupalı göçmenler Amerikan mutfağına zeytinyağını sokarlar.
M.S. 1927 – Kesintisiz sistemin öncüsü santrifüj teknolojisi zeytinyağı imalatında uygulandı.
M.S. 1980 – Sağlık ve yemek kitapları aracılığıyla zeytinyağı bilgi ve kültürü dünyaya yayılmaya devam eder
 


 
Türkiye Zeytin Tarihçesi  
Zeytincilik, Cumhuriyet sonrası ülkemizde tarımının en önemli faaliyet alanlarından biri olmuştur. Atatürk’ün 1929 yılında Yalova bölgesine yaptığı bir gezide zeytinciliğe gereken önemin verilmesine yönelik direktifleri ile ülkemizde zeytincilik seferberliği başlatılmış ve zeytincilik konusunda araştırmalar yapmak üzere, 1937 yılında Bornova Zeytincilik Araştırma Enstitüsü kurulmuştur. Diğer yandan zeytin, bahçesine bakmayan ve bakım yaptırmayan üreticilere ceza verilmesine neden olan bir kanuna (26/01/1939 tarih ve 3573 sayılı “Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun”) sahip tek bitki olmuştur. Ülkemizde zeytincilik, yurt dışında eğitim görmüş  uzmanlar tarafından yeni, bakımlı, sağlıklı ve verimli bahçeler tesis edilerek, uzun yıllar sonunda büyük bir hızla gelişmiştir. Zeytinciliğe verilen bu önem, 1950’li yıllardan itibaren gittikçe azalmakla birlikte, 1961-62 döneminde Türkiye ilk zeytinyağı ihracatını yapmıştır. 1970’li yıllarda verimin düşük ve maliyetin yüksek oluşu kârlılığı olumsuz etkilemiş, tamamen doğal olan zeytinyağının insan sağlığı yönünden ne kadar değerli olduğu anlatılarak teşvik edileceği yerde, rafinasyon ile elde edilen diğer bitkisel yağların üretim ve tüketimi teşvik edilmiştir. 1980’li yıllar ve sonrasında zeytinciliği koruma kanununa rağmen zeytinlikler sökülerek, kıyı turizmi uğruna feda edilerek başka tarımsal faaliyet alanları zeytinciliğin yerini almıştır. Oysa  aynı  yıllarda  geleneksel  zeytin  yetiştiriciliğinin ekonomik  olmadığını  farkına   varan  İtalya  ve İspanya modern zeytinciliğe yönelmişlerdir. Ülkemizde 2000’li yıllardan bu yana Cumhuriyetin ilk yıllarındaki gibi özellikle de sofralık zeytin ve zeytinyağı üretiminde nitelik ve nicelik olarak ciddi gelişmeler görülmektedir. Çünkü sofralık zeytin ve zeytinyağı teknolojisi gelişmekte, bölgeleriyle özdeşleşen ve markalaşan zeytin çeşitleri, zeytin ve zeytinyağı pazarının gelişmesine destek vermektedir. Butik zeytincilik, coğrafi işaretlemeler, tadım panelleri, lisanslı depoculuk çalışmaları vb. yeniliklerle birçok üretici ve firma yurtdışında fuar ve yarışmalarda dereceler almaktadırlar. Ülkemiz zeytincilik yapısı, geleneksel zeytincilikten çıkıp modern zeytinciliğe yönelmektedir. Türkiye,dünya sofralık zeytin ve zeytinyağı pazarında söz sahibi olabilmenin en önemli koşulu olan yüksek kaliteli üretimi hedeflediği için bazı sorunlar da yaşamaktadır. Ancak sektörde pazarın taleplerini dikkate alarak, daha fazla AR-GE ile ayakta kalabileceği bir duruma da gelinmiştir.



SANATKAR MOZAİK SANATÇISI

MENEL HÜZMELI HANIMIN YAZISINI EKLEMEMEK OLMAZDI.


Zeytinin mitolojik hikayesi, ölmez ağacın yaşam bulduğu hemen her coğrafyada mevcuttur. Mısır mitolojisine göre ise Tanrıça İsis; insanlığa zeytini yetiştirmek, hasat etmek ve yiyebilmek için ihtiyaç duydukları bilgiyi verdi. Mısırlılar için kutsal olan zeytinin, firavunların öbür dünyaya geçişlerinde yiyecekleri yemek olduğuna inanılırdı. Hiyerogliflerde de zeytin ağacı, dalı ve zeytin yer alır. Tutankhamun’un mezarında ise zeytin dallarından yapılmış süslemeler bulunmuştur.

Nuh Peygamber, tufanın yatışıp yatışmadığını öğrenmek için bir güvercin gönderir. Güvercin ağzında taze bir zeytin ağacı dalı ile geri döner. Bu tufanın yatıştığının ve güvercinin karaya ulaşabildiğinin göstergesidir. O günden itibaren de ağzında zeytin dalı taşıyan güvercin, barışın sembolü haline gelir. 

Antik Çağ’dan beri uzun ömür, sağlık, güç ve güzellik ile ilişkilendirilir. 
Hayatınızda sağlık ve güzellik eksik olmasın.

#zeytin #tasarım #italya #mozaik #mocaik #artmozaik #Handmade #naturalstones #dağaltaş #dekorasyon #sanat #istanbul