29.4.12

YEMEK SANAYİCİLERİ PATRONUNU SEÇTİ


Türkiye Yemek Sanayicileri Dernekleri Federasyonu’nun (YESİDEF) 4. Olağanüstü kongresinde gerçekleşen başkanlık seçimini Hüseyin Bozdağ kazandı.


Bozdağ yaptığı konuşmada, ilk iş olarak yemek sanayi envanteri çıkaracaklarını anlatarak “Türkiye’de bu noktada 20 milyar dolarlık iş potansiyeli var. Ancak pazarın büyüklüğü şu an için sadece 6.5 milyar dolar. En geç 2023’e kadar 13.5 milyar dolarlık açığı kapamak istiyoruz” dedi.

Bozdağ şu noktalara dikkat çekti:

‘’Türkiye’de Yemek sanayinin envanterini yaparak 81 ilde 81 dernek parolasıyla yola çıkarak, yemek sanayinin rontgenini çekeceğiz. Bunun için şu anda hazırlanıyoruz. Türkiye’nin 81 ilindeki yemek potansiyeli pazarının işlenebilir özelliği şu anda 6 milyar dolar civarında.

YESİDEF’in çatısı altında bulunan 6 dernek ile beraber aktif olarak çalışan 600 üyemiz var. Haziran ayı içerisinde şu anda 6 olan derneğimizin 17 tanesi hazır olmakla birlikte 24’e çıkacak. Yaklaşık bin kişi olarak hedeflediğimiz üyemizde hizmet veriyor olacak.

Biz dünyada hizmet sektörüyle birlikte entegre olabilecek şekilde çalışmak zorundayız. Sivil toplum örgütleriyle bir araya geleceğiz.

Gıda ve Tarım Bakanlığı tarafından denetime açık hijyen şartları sağlanmış 4 çeşit stendart menünün kişi başına satış fiyatı 4.5- 5 TL arasındadır.

Sendikaların Türkiye’ye girmesiyle beraber 1950 yıllarında kamu ve özel sektörde, iş kanunu, iş hukuku, sendikalar kanununda verilmiş hak olarak ortaya çıktığı için, yemeğin parasını ödeyende patron olduğu için yarın çok planlı bir Pazar olarak önümüze çıkıyor.

Dünya’daki yemek sektörünün devleri büyük bir Pazar olmasından dolayı Türkiye’ye gözlerini dikmiş durumdalar. Pazarın içerisinde yabancı oyuncularda var. Biz bunlara saygı duyuyoruz. Ama biz artık göçü tersine döndürmek zorundayız. Çünkü Türkiye şu anda yüzde 8 büyümesiyle Çin’den önde.İşte biz bu tersine göçü değiştirebilirsek,artık İngiltere’den buraya gelmiş olan herhangi bir firmanın bize hizmet veriyor olmasından hiçbir rahatsızlık duymuyoruz.Bizde gidip İngiltere’ye satıyor olmamız gerek.

YESİDEF olarak hedefimiz, işadamlarımızın ihracat yaptığı her yer aynı zamanda bizim de pazarımız olacak. Ankara’yı merkez kabul edersek, pergelle 3 saatlik uçuş mesafesinde 3 milyar insan yaşıyor. Bu 3 milyar insan, yemek sanayicisi olarak bizim yeni pazarımızdaki hedef kitle.

Türkiye’de hazır yemek sektöründe büyük bir pazar var. Bu pazarla alaklı da biz öyle bir sektörüz ki, yemek sektörü olarak hiçbir sektör olmasın ki bizimle ilişkisi olmasın.Ya birisinin tedarikçisiyiz, ya da onlar bizim tedarikçilerimiz. Biz yemek taşıyoruz, endüstiriyel yemek taşıyoruz.

Yılda yüz bin araç yemeklerimizi dağıtmak için yola çıkıyor. Otomotiv sektörünü harekete geçiyoruz. Her ay 350 bin kişiye yeni iş kıyafeti dağıtıyoruz. Tekstil sektörü bundan faydalanıyor. Tükettiğimiz temizlik malzemelerinden dolayı kimya sektörünü harekete geçirmiş oluyoruz. Dolayısıyla biz aynı zamanda diğer sektörlerinde yeni iş yapmalarına vesile oluyoruz’’..



15.4.12

Salmonella bakterisi nedir?Belirtileri?

        SALMONELLA 

Görsel alıntıdır 


Sıklıkla yaşadığımız gıda zehirlenmelerinin önemli bir kısmının sebebinin Salmonella olduğunun farkında olmayız. Bulaşıcı bir hastalık olan Salmonella ilgili merak edilenler yazımızda.





Salmonella Virüsü - Salmonella Nedir - Salmonella Belirtileri ve Salmonella Tedavisi

Salmonella, insanlarda ishalli hastalığa neden olan bir bakteri grubudur. Genellikle, hayvan dışkısı bulaşmış yiyecekler yoluyla yayılır. Salmonella nın birçok farklı tipi vardır.

SALMONELLA YA NEDEN OLAN ETKENLER
Çiğ ya da az pişmiş et, tavuk, yumurta ya da pastörize olmayan süt (pastörize olmayan sütten üretilen ürünler).
Birçok hayvan kökenli çiğ yiyeceklerde bulunabilir, ancak yiyecekleri pişirmek çoğunlukla Salmonella yı öldürür.
Gıda ürünleri yıkanmamış mutfak malzemeleri ya da bazı ev hayvanlarının dışkılarıyla temastan sonra ellerin yıkanmaması sonucu da enfekte olabilir.
Yakın zamanlarda Gıda ve İlaç İdaresi, yaşlıların ve bağışıklık sistemi zayıflamış olanların alfa-alfa filizi yememesini önerdi.

Belirtileri
Salmonella ile enfekte kişide enfeksiyondan 12-72 saatte ishal, ateş ve karında kramp gelişebilir. Hastalık (salmonelloz) çoğunlukla 4-7 gün sürer ve hastaların çoğu tedavisiz iyileşir. Ancak bazı kişılerde hastalık, hastaneye yatırılmayı ve antibiyotik kullanmayı gerektirebilecek kadar ağır olabilir. Yaşlılar, bebekler ve bağışıklık sistemi zayıflamış kişiler bu grupta yer alır.

HASTALIKTAN KORUNMA YOLLARI
Tavuk, et ve yumurtayı yemeden önce iyice pişirin.
Çiğ ya da az pişmiş tavuk, et, yumurta ya da pastörize olmayan sütten üretilen yiyecek, içecek ve diğer gıda ürünlerini yemeyin.
Sebzeleri yemeden önce bol suyla yıkayın.
Çapraz bulaşmayı önlemek için sebze, pişmiş ya da hazır yiyecekleri, pişmemiş yiyeceklerle çiğ yumurtadan ayrı bir yere yerleştirin. Çiğ yiyecekleri hazırladıktan sonra ellerinizi, bıçakları, tezgahı ve diğer mutfak malzemelerini dezenfekte ediniz
Kaynak.Gıda vitrini
Gündem 

YUMURTADA ÖLÜM VİRÜSÜ(SON DAKİKA)




Balla başlayıp, tavuk, süt ve et ürünleriyle devam eden gıda teröristleri, şimdi de yumurtaya dadandı. Yumurtada ölümcül virüs bulundu…
15 Nisan 2012 Pazar 17:11


Hileli bal, salam, sosis ve sucuğun ardından yumurta nın da masum olmadığı ortaya çıktı. Takvim gazetesinde yer alan haberde, genellikle et ve et ürünlerinden geçen ve tedavi edilmediği takdirde ölüme kadar götüren Salmonella bakterisinin yumurta da da tespit edildiği ortaya çıktı. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, yumurta lara tek tek test yapmanın mümkün olmaması nedeniyle tavuk çiftliklerini denetleyerek halk sağlığını korumaya çalışıyor. 
SEN DE Mİ YUMURTA!
Sahte bal ve yüzde 100 dana eti yerine içinde her türlü sakatat ve kanatlı et barındıran sucukların ardından Türkiye'nin en çok tükettiği yumurta nın da ölümcül bakteri barındırdığı anlaşıldı. Sağlık eski Müsteşarı ve Gazi Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Sefer Aycan, hileli ve halk sağlığını tehdit eden gıdalarla ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
Hileli bal ve et ürünlerinden sonra halkın tüm gıdalara korkuyla yaklaştığını belirten Prof. Aycan, üreticilerin ucuza mal edip pahalıya satmak için yaptığı hilelerle halk sağlığının tehlikeye girdiğini kaydetti. Prof. Aycan, et ve et ürünlerinde ortaya çıkan, tedavi edilmediği takdirde ölüme neden olan Salmonella bakterisinin yumurta da bulunduğunu söyledi. Bakterinin yumurta ya hem tavuktan hem de bulunduğu ortamın kirliliğinden dolayı geçtiğini anlatan Prof. Aycan, bakterinin yumurta nın kabuğundan içine ulaştığını vurguladı. Salmonella'lı yumurta nın insana bulaşma riskine dikkat çeken Prof. Aycan, bakterinin organik ya da organik olmayan ayrımı yapılmadan tüm yumurtalarda olabileceğini ifade etti. Özellikle çiğ yumurta dan yapılan pasta ve krema gibi gıdalarla Salmonella bakterinin insana geçme olasılığının yüksek olduğunu bildiren Prof. Aycan, "Salmonella insana geçmesi durumunda şiddetli bir enfeksiyona neden oluyor. İshal, kabızlık ve yüksek ateşle seyreden hastalık, iyi tedavi edilmemesi halinde ölüme neden oluyor" dedi.
KAYNAK:GIDA VİTRİNİ

14.4.12

İşte salam ve sosis gerçeği!


İşte salam ve sosis gerçeği!

**Gıda skandallarına her gün bir yenisi eklenirken, vatandaşlar artık ne yiyeceğini, kime güveneceğini şaşırmış durumda.



Gıdavitrini'nin geçtiğimiz hafta gündeme getirdiği 'işlenmiş etlerde kanser riski' tüketicilerde infiale neden olmuştu. Konuya Gıda, Tarım ve Hayancılık Bakanlığı da müdahil oldu.
Konuyla ilgili Takvim'de yer alan habere göre, yapılan araştırmalar kanserojen maddeden ölümcül virüslere kadar çok sayıda sorunlu ürünü ortaya çıkardı.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın geçen yıl yaptığı denetimlerde Burger King'in hamburger etlerinde ortaya çıkardığı sağlığı tehdit eden Salmonella ve Listeria virüslerine, şimdi de salam, sosis ve sucukta rastlandı.

*ŞOK SONUÇLAR

Gıda üreticilerinin tüm ürünlerini bahçeden sofraya kadar her aşamasında denetleyen Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ekipleri, 2011'den 2012 Mart ayına kadar et ürünlerinde yaptıkları incelemelerde, kanserojen maddeden ölümcül virüslere kadar çok sayıda sorunlu ürün tespit etti. Etiket bilgisinde dev puntolarla 'yüzde 100 dana eti' yazan bazı et ürünlerini inceleyen bakanlık, bu ürünlerden aldığı numunelerde şok sonuçlara ulaştı.

*NİTRAT ÇIKTI

Bu numunelerde, salam, sosis ve sucuk gibi ürünlerde kesinlikle bulunması yasak olan akciğer, işkembe, böbrek ve dalak gibi sakatat tespit edildi. Ürünleri birçok açıdan teste tabi tutan bakanlık, gıdaların bozulmasını önlemek amacıyla et ürünlerinde kullanılan nitratın da yüksek oranda bulunduğunu belirledi. Bakanlık tarafından yapılan incelemelerde, bazı et ürünlerinde kullanılan nitrat oranının kanserojen madde içeren düzeye çıktığı tespit edildi. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yetkilileri, denetimlerin devam edeceğini belirtti.

*PARA VE UYARI CEZASI KESİLDİ

Bakanlık, sağlıksız ürünleri piyasadan toplattırdı. Sorunlu ürünleri toplatma ve imha ettirme maliyeti üretici firmalara fatura edilirken, ayrıca para ve uyarı cezası da verildi. Bakanlık, bu firmaların aynı şekilde ürününün tespiti halinde firmanın kapatılması, suç duyurusunda bulunma ve firmanın kamuoyuna ifşa edilmesi gibi cezalar da uygulayacak.

3 BİN 801 ADET ÜRÜN İNCELENDİ
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı denetçileri, 2011 yılında 3 bin 301 et ürününü inceledi. Bu yıl da Mart ayına kadar olan süreçte 500'ün üzerinde et ürününü mercek altına alan denetçiler, vatandaşın sağlığını tehlikeye atan gıda üreticilerine göz açtırmadı.
Takvim

Alüminyum Folyo kullanılmalı mıdır??


Alüminyum Folyo kullanılmalı mıdır??

Mutfağımızın vazgeçilmez demirbaşı alüminyum folyo. Gerek yemek pişirmek gerek buzdolabında yemek saklamak için her gün alüminyum folyo ve kapları kullanıyoruz pek çoğumuz. Peki alüminyumun insan vücuduna zararları konusunda yapılan son araştırmalardan haberiniz var mı? Bu kez beni bu konuda yazmaya iten buradan Amerika’dan değil Türkiye’den gelen bir araştırma oldu. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü’nden Yrd. Doç .Dr. Sadettin Turhan yaptığı bir araştırma sonucunda alüminyum kaplarda pişirilen ve saklanan yemeklerin sağlık açısından zararları bir kez daha gözler önüne serilmişti... Yeni araştırmalar özellikle yüksek ısıya ve beklemeye maruz bırakılan alüminyum folyodaki alüminyum maddesinin yiyeceklere geçtiğini gösteriyor.
Alüminyumun insan vücuduna başta kemik hastalıkları olmak üzere çok sayıda zararı olduğu belirtiliyor. Bu zararlardan bazıları anemi, kemik erimesi, zeka geriliği ve kanser. Alzheimer hastalarının beyin dokusunda görülen yüksek miktardaki alüminyum uzmanların Alzheimer ve alüminyum arasında bir bağlantı olabileceğini düşünmesine yol açıyor. Ayrıca artan alüminyum miktarı vücudumuz için çok gerekli olan kalsiyum, demir, fosfor, magnezyum gibi minerallerin emilimini de azaltıyor.

Alzheimer hastalarının beyin dokusunda bulunan yüksek miktarda alüminyum, araştırmacıların Alzheimer ile alüminyum kullanımı arasında bir bağlantı olduğunu düşünmesine yol açıyor. Bu nedenle alüminyum kaplarda hazırlanan yemeklerin, tüketenlerde başta Alzheimer hastalığı olmak üzere anemi, kemik erimesi, zeka geriliği, hatta kansere bile neden olabileceği araştırmalar sonucu tespit edilmiş durumda. Alüminyumun sürekli alımıyla beyin hücrelerinde meydana gelen birikim Alzheimer’a ek olarak başka ciddi beyin rahatsızlıklarına yol açabiliyor.
Peki ne yapacağız? Alüminyum folyo gibi hayatımızı kolaylaştıran bir üründen hiç mi faydalanmamalıyız? Uzmanlar bu konuda alınabilecek önlemler olduğunu söylüyor...

Folyo kullanırken nelere dikkat etmeliyiz?

-Alüminyum folyoyu, asitli (yoğurt, limon sıkılmış et ve ürünleri gibi), yüksek sıcaklıkta pişirilen ve uzun süre dondurarak muhafaza edilen gıdalarda kullanmayın.
- Alüminyum kaplar yerine paslanmaz çelik kaplar, folyo yerine de yağlı kağıt ambalajları tercih edin.
-Folyoya ısıtma işlemi uygulamayın.
- Balık, et gibi yiyecekleri alüminyum folyoya sarıp fırında pişirmeyin. Çünkü yüksek ısı ve yiyeceklerin pişirilmesi esnasında çıkan kimyasal içerikli buhar, alüminyum folyo ile reaksiyona girebiliyor.
- Alüminyum folyoya sarılıp saklanacak gıdalar, çok tuzlu, ıslak ya da limonlu olmamalı.
Alimünyumu aldığımız kaynaklar: Alüminyum mutfak kapları, alüminyum folyolar. Hedef organlar: Kemikler, beyin, böbrekler ve mide.
Zehirlenme belirtileri: Bunama, gastroenterit, böbrek hasar, karaciğer fonksiyon bozukluğu, iştah kaybı, denge kaybı, adale ağrısı, psikoz, nefes darlığı, bünyede zayıflık. Son dönemde yapılan araştırmalar alüminyumun Alzheimer, Parkinson, bunama, hareketlerde koordinasyon kaybı, kelimeleri düzgün telaffuz edememe gibi nörolojik problemlerin oluşumunda çok büyük katkısı olduğunu ortaya koyuyor.
Alüminyum zehirlenmesi ve etkileri:
- Kan ve beyin fonksiyon bozuklukları
- Mide ve bağırsak ülseri
- Gastrointestinal hastalık
- Parkinson hastalığı
Cilt problemleri
- Hiperaktivite
- Bebeklerde zeka geriliği
- Çocuklarda öğrenme bozuklukları
- Karaciğer rahatsızlığı
- Mide bulantısı
- Kabızlık
- Mide ağrısı ve gaz
- Enerji eksikliği
(25.03.2012 tarihli Pazar Postası'ndan alınmıştır.)

GDO\'lu ürünlere dikkat!


GDO\'lu ürünlere dikkat!


Genetiği değiştirilmiş ürünler, sofralarımıza daha çok girmeye başladı.

Ancak bu ürünler hiç de masum değil. "Genetiği değiştirilmiş ürünler" insan sağlığı için ciddi tehdit oluşturuyor.

Ankara Onkoloji Hastanesi Prof.Dr. Olcay Kandemir, "GDO'lu soya kanser yapıyor, çeşitli hastalıklara neden oluyor. Allerji en önemli, ilk ortaya çıkan da allerji. Özelikle çocuklarda bunun etkileri daha fazla." dedi.


Yapılan araştırmalar, bu ürünlerin zararlarını ortaya koyuyor.

Kandemir, "Hayvan çalışmalarında özellikle karaciğer ve böbrek çok ciddi hasarlar meydana getirdiği gösterilmiş GDO'lu ürünlerle beslenen hayvanlarda. Özellikle böbrek ve karaciğer hasarı ama diğer bütün organlarda da değişiklikler olduğu anlaşılmış yani bu yayınlanmış bilimsel makalelerle gösterilmiş bunun zararları." dedi.

Bu ürünlere karşı en önemli tedbir, bilinçlenme ve yasal çalışmalar. Uzmanlara göre, 2010 yılında çıkarılan Biyogüvenlik Kanunu oldukça önemli.

Kandemir, "Bu çok büyük bir başarı, yani bu kanun kullanılmalı, bu kanunun işlenmesi sağlanmalı ve kontroller gerçekleştirilmeli ve gerekiyorsa ilave kanunlar çıkarılmalı." dedi.

Ancak yine de bu alandaki gelişmelerin sıkı takip edillmesi gerekiyor.

Ziraat Mühendisi Dr. Nezaket Cömert, "Biyoteknolojinin üzerinde çeşitli araştırmaların özellikle bütün bilim dallarının ortak çalışmaları sonucunda bu araştırma sayılarının arttırılması gerektiği ve ne kadar çok araştırma yaparsak o kadar çok avantajları ve dezavantajları üzerinde bu teknolojinin bilgi sahibi oluruz diyorum." dedi.
Kaynak;

GDO,BÖBREKLERİ İFLASA GÖTÜRÜYOR


GDO,BÖBREKLERİ İFLASA GÖTÜRÜYOR

YILLARDIR, GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ ÜRÜNLER (GDO)
SİTEMİZ SAYFALARINDA,ZARARLARINI ARAŞTIRARAK SİZLERE BİLGİLENDİRME AMAÇLI MAKALLELER SUNDUK VE DEVAM EDECEYİZ.
http://www.huffingtonpost.com/ KAYNAKLI YAZIMIZI OKUYUNUZ.


Zararı her geçen gün artıyor. GDO’lu mısırların böbrek ve karaciğer fonksiyonlarını bozduğunu ortaya çıktı.



Çeviri: Emine Sonnur Özcan
Gıdahareketi Uluslararası Biyolojik Bilimler Dergisi (International Journal of Biological Sciences-IJBC) tarafından yayımlanan, genetiği değiştirilmiş gıdaların (GDO) memelilerin sağlığı üzerinde etkilerinin incelendiği bir çalışmada, araştırmacılar, tarım devi Monsanto'nun GDO’lu mısırlarının sıçanlarda organ hasarına neden olduğunu ortaya çıkardı.

Food Freedom’dan (Gıda Özgürlüğü) R. Ananda tarafından özetlenen çalışmaya göre, Monsanto'nun ABD, Avrupa ve diğer diğer birçok ulusal gıda güvenliği yetkililerince tüketim güvenirliği onaylanan GDO’lu mısırlarından üç çeşidi alınmıştır. Bunların kodları şöyledir: Mon 863, Mon 810 ve NK 603.

Kronik sorunların 90 gün sonra bulunması çok güç olsa da, Monsanto 90 günlük bir çalışmadan sonra kendi ham istatistiki verilerini toplayıp aldı ve mısırının tüketim için güvenli olduğu sonucuna vardı. Buna rağmen bu onay damgası prematüredir.

IJBS’da yayınlanan çalışmanın sonuç kısmında araştırmacılar şunları yazdılar:

"GDO’lu mısırların etkileri çoğunlukla, besinleri zehirlerinden arındıran iki büyük organın, böbrek ve karaciğer fonksiyonlarında yoğunlaşmıştır. Bununla beraber anılan organlara her GDO türünün verdiği zarar farklı farklı olmuştur. İlâveten, kalp, böbrek üstü bezleri, dalak ve kan hücrelerinin üzerindeki bazı etkileri de sık sık not edilmiştir. Normalde karaciğer ve böbrek metabolizmasında cinsel farklılıklar vardır; fonksiyonu yüksek istatistiksel olarak önemli rahatsızlıklar erkek ve dişi sıçanların organlarında görülmüştür. Biz bu nedenle elde ettiğimiz sonuçlarla GDO’lu mısırların karaciğer ve böbrek sistemleri için zehirli etkiler yarattığını şiddetle savunmaktayız…. İnsan ya da hayvan beslenmesinin bir parçası olarak daha önce bilinmeyen bu maddeler, özellikle uzun süre onları tüketenler için sağlık sonuçları kesinlikle bilinmemektedir.

Monsanto derhal araştırmaya şöyle bir cevap vermiştir: Bu araştırma"hatalı analitik yöntemlere ve hatalı mantığa dayanan ve bu ürünler için güvenlik bulgularını doğruca ortaya koymayan bir araştırmadır."

IJBS çalışmanın yazarı Gilles-Eric Séralini, Monsanto’nun değerlendirmesine Food Freedom’da cevap vererek şunları söyledi: "Bizim çalışmamız Monsanto’nun sonuçlarıyla çelişmektedir; çünkü, Monsanto sistematik olarak, GDO’ları yemenin memeliler üzerindeki sağlık etkisini yok saymıştır. Ki bu etkiler, erkek ve dişilere ve tüketme oranlarına göre farklı farklıdır. Bu halk sağlığı için dramatik, çok ciddi bir yanlıştır. Monsanto’nun ham istatistikî sonuçlarının dikkatlice analiz edilmesinden ortaya çıkan önemli sonuç budur.

http://www.huffingtonpost.com

https://ayhanmansuroglu.blogspot.com/search/label/YARI%C5%9EMA%20G%C3%96RSELLER%C4%B0?m=1

8.9 ve 10.MUTFAK GÜNLERİ RESİMLER VE DİPNOT

  Türkiye Aşçılar Federasyonu Başkanı Sn.Yalçın MANAV 'dan Ödüllerimi alırken. Sevgili  Ziyaretçi; BU BAŞARILAR SADECE ...