27.10.12

Küresel ısınma yağışları artıracak

Küresel ısınma yağışları artıracak

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Orhan Şen, ''Küresel ısınmanın etkisiyle oluşan şiddetli yağışlar, Türkiye'de etkisini artırarak görülmeye devam edecek'' dedi.


 


Edirne- Şen, yaptığı açıklamada, fosil yakıtlardan çıkan sera gazlarının dünyanın ortalama sıcaklığını artırdığını söyledi. Dünya sıcaklığının bu yıl 2 derece artığını belirten Şen, sıcaklık artışının bazı bölgelerde iklim değişikliğine neden olduğunu ifade etti.
Küresel ısınmaya dayanan iklim değişikliği etkisinin en fazla görüldüğü ülkelerden birinin Türkiye olduğunu anlatan Şen, ''İklim değişikliğiyle birlikte aşırı yağış, fırtına ve kuraklık ortaya çıkıyor. Türkiye'de kısa sürede yeryüzüne düşen aşırı yağışlardan ve hortumlardan bahseder olduk. Artık olağan hale gelen hortumlar ve yağışlar can yakıcı etkiler ortaya çıkarıyor. Türkiye'de oluşacak hortumlar ileride daha can yakıcı hale gelecek'' diye konuştu.
Şen, yeryüzündeki havanın mevsim normallerinin üzerinde seyrettiğini dile getirerek, ''Marmara Bölgesi'nde ekim ayı mevsim normalleri sıcaklığı 20 derecedir ama bu ay Marmara'da 25-26 derecenin üzerinde sıcaklıklar oluştu. Sıcak havanın üzerine soğuk hava geldiği zaman kuvvetli yağışlar meydana geliyor. Küresel ısınmanın etkisiyle oluşan şiddetli yağışlar, Türkiye'de etkisini artırarak görülmeye devam edecek'' ifadesini kullandı.

Çatılara dikkat
Şen, şiddetli yağış ve fırtınaya karşı önlem alınması gerektiğini belirten Şen, Türkiye'deki çatıların şiddetli bir hortuma dayanamayacağını anlattı.
Türkiye'de sel, hortum ve fırtınadan kaynaklanan ölümlerin artığına dikkati çeken Şen, şunları kaydetti:
''Türkiye'deki çatılar yönetmeliğe göre, saatte 36 kilometre hızla esen rüzgara direnebilecek şekilde yapılmıştır. Biz bu sınırı çoktan geçtik. Çatının uçması sadece o apartmana değil, düştüğü yerdeki kişilere de zarar veriyor. Çatılarla ilgili gerekli düzenlemeler yapılarak, fırtınaya karşı önlem almamız gerekiyor.''

Kaynak:CUMHURİYET PORTAL

25.10.12

CUMHURİYET BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN

29 ekim cumhuriyet bayramı resimleri, FORUM.VATAN.TC


Mustafa Kemal Paşa, Osmanlı hükümeti tarafından, bölgede düzeni sağlaması için Osmanlı Devleti'nin bir gemisi ile, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a gönderildi. Ülkenin çoğu ilinde kongreler düzenledi. "Tek bir egemenlik var, o da Milli egemenliktir. Ülkeyi, yine ulusun kendi gücü kurtaracaktır." ilkesiyle, yurdun her tarafından gelen ulus temsilcileri (milletvekilleri), 23 Nisan 1920 günü Ankara'da Büyük Millet Meclisi'nde toplandı. Meclis, Mustafa Kemal Paşa'yı "Meclis Başkanı" olarak seçti. Mustafa Kemal Paşa'nın önderliğinde Büyük Millet Meclisi, Türk Kurtuluş Savaşı'nı başlattı. Halk ve düzenli ordular düşmana karşı savaş verdiler, omuz omuza mücadele ettiler.

Kurtuluş Savaşı'nın zaferle sonuçlanmasını takiben 1 Kasım 1922'de TBMM saltanatı lağvetti. Padişah Vahdettin "vatan haini" ilan edildi ve yurdu terk etti.

24 Temmuz 1923 tarihinde, İsviçre'nin Lozan şehrinde, Lozan Üniversitesi'nde, Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileri ile İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika, SSCB ve Yugoslavya temsilcileri tarafından Lozan Barış Antlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşma ile yeni bir devletin temelleri atılmıştır. Fakat, devletin yönetim biçimi henüz belirlenmemiştir.

Lozan'n kabulü ve barışın sağlanması ile geride Türk Devleti'nin siyasal yapısını belirleyecek devlet şeklinin ve adının ne olacağı sorunu kaldı. T.B.M.M.'nin varlığı ile egemenliğin kayıtsız - şartsız ulusa ait olan, insan haklarına dayanan bir devlet sistemi kurulmuştu. Fakat gerek halkın, gerekse Meclis içinde bulunanların büyük kısmı Padişah'a dinsel ve geleneksel bağlarla bağlıydılar. Padişah'ın işgal ettiği Saltanat - Hilafet makamı yüzyıllardır kökleşmiş bir teokratik sistemdi. 1300 yılından beri de Osmanoğullarından başka hiçbir aile iktidar olmamıştı. Egemenlik biri dinden, diğeri gelenekten gelen iki kaynaktan çıkıyor ve Padişah'ta toplanıyordu. Gerçi İttihat Terakki bu gücü kırmıştı, fakat sistemin özünü, yani egemenliğin kaynağını ve kullanılış biçimini değiştirememişti. Egemenliğin, tanrı hakları sisteminden, insan hakları sistemine geçişin bir sonucu olarak Padişah'tan ulusa geçişi, bir ilke ve ülkü olarak Amasya Genelgesi'nde ortaya konmuş ve 23 Nisan 1920'de B.M.M.'nde somutlaşmıştı. Teşkilat-ı Esasiye Kanunu da bu temel üzerine oturmuştu.

Kurtuluş Savaşı ulusal bağımsızlık yanında ulus egemenliğini de açık bir biçimde ortaya koyduğu için Padişah daha başından beri milliyetçilerin amansız düşmanı kesilmişti. M. Kemal Paşa Padişah'ın ihanetini bildiği halde, henüz zamanı olmadığı için Padişah'ı hedef almadı. Genç subaylık yıllarından beri inandığı ve Erzurum'da Mazhar Müfit'e not ettirdiği "Cumhuriyet" inancını "Ulusal bir sır" olarak sakladı. Kurtuluş Savaşı içinde "Cumhuriyetçi" bir düşünceyi ortaya atmak, iç parçalanmaya yol açacağı için bu yola gitmedi. Hatta Sivas Kongresi sırasında "Cumhuriyet" ilan edelim önerilerini red etmişti. Fakat Kurtuluş Savaşı'nın Başkomutanı, Türk Ulusu'nun kurtarıcısı M. Kemal, Türkiye'nin siyasal yapısını değiştirmenin ilk adımını Saltanat'ın kaldırılmasını sağlamakla attı. Saltanat'ın kaldırılışına en yakın arkadaşları bile karşı çıkmışlardı. Meclis'te tutucu kanat direndiyse de, M. Kemal Paşa'nın kararlı ve sert tutumu sonucu Saltanat'ın kaldırılışı sağlandı. Fakat onun bu sert tutumu endişe doğurdu. Bunun bir başlangıç olduğunu görenler çeşitli yöntemlerle M. Kemal Paşa'yı engellemeye çalıştılar.

2 Aralık 1922'de Meclis'e muhalif grup tarafından bir öneri verildi. "İntihab-ı Mebusan Kanunu"nda değişiklik yapılmasını isteyen önergede "Büyük Millet Meclisi'ne üye seçilmek için Türkiye'nin bugünkü sınırları içindeki yerler halkından olmak ve seçim çevresine yeni gelenlerin ise en az beş yıl oturmuş olmaları" gerektiği kanun hükmü haline getirilmek isteniyordu. M. Kemal Paşa'yı milletvekili seçilmekten yoksun bırakmak isteyen bu önerge üzerine söz alan M. Kemal Paşa, doğum yerinin Türkiye'nin sınırları dışında kaldığını ve bir yerde beş yıl oturmadığını belirttikten sonra, düşmanlara karşı savaştığını, vatanı kurtarmak için hiç bir yerde beş yıl oturamadığını hatırlatıp, ulusun sevgisisi kazanmış bir insan olmasına rağmen kendisini yurttaşlık haklarından yoksun bırakmak isteyen bu kimselerin bu yetkiyi kimden aldıklarını sordu. Önerge red edildi.

Cumhuriyet'e doğru gidiş bu kararlı sözlerle açıkça görülüyordu. M. Kemal Paşa, 8 Nisan 1923'de dokuz ilkede görüşlerini toplatarak, programını belirlerken, siyasi biçimlenmeyi de hazırladı.

Savaş zamanının T.B.M.M.'nin görevi son bulmuştu. Bu sebeple Meclis kendini dağıtıp, seçime gitme kararı aldı. M. Kemal, dağılmadan önce Meclisten 15 Nisan'da, Saltanatı geri getirmeye çalışanları vatan haini kabul eden bir kanun değişikliği ile "Hıyanet-i Vataniye Kanunu"na, ileride gerekirse yine İstiklal Mahkemeleri kurma fırsatını veren bir ek getirdi.

Yeni kurulacak Meclis'te kuvvetli bir kadro oluşturmayı ve böylece Cumhuriyet'i ilan etmeyi düşünen M. Kemal'in bu çalışmaları yakın arkadaşlarının kendisinden uzaklaşmasını hızlandırdı. Rauf Bey ve arkadaşları, M. Kemal'in partiler üstü kalmasını, politikaya karışmamasını, önererek, O'nu pasif duruma getirmek istiyorlardı. Rauf Bey'in İsmet Paşa ile aralarının açılması da bu ayrılığın başka bir yönü idi. Lozan'dan dönen İsmet Paşa'yı karşılamak istemeyen Rauf Bey Başbakanlık'tan bile istifa etti.

İkinci Meclis, toplandıktan sonra Lozan'ı onayladı. Artık sorun Türkiye'nin rejiminin belirlenmesiydi. M. Kemal 22 Eylül 1923'de "Neue Treie Presse" adlı bir Viyana gazetesi muhabiriyle yaptığı görüşmede, 23 Nisan 1920'de kurulan sistemin Cumhuriyet olduğunu fakat adının açıklanamadığını belirtip, yapılacak işin yalnızca isim koymak olduğunu söyledi.

İkinci dönem Büyük Millet Meclisi, 11 Ağustos 1923'te ilk toplantısını yaptı. 13 Ekim 1923'te Ankara başkent ilan edildi. Atatürk; egemenliğin ulusa dayandığı bir sistem olan cumhuriyet yönetiminin ilanı için hazırlıklar yapmaya başladı. 28 Ekim 1923 akşamı yakın arkadaşlarını Çankaya'da yemeğe çağırdı. Onlara, "Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz." dedi.

29 Ekim 1923 günü Atatürk, milletvekilleri ile görüştükten sonra taslağı hazırlanan "Cumhuriyet" önergesini Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne verdi. Meclis önergeyi kabul etti.

Böylece, Türkiye devletinin yönetimi biçimi "Cumhuriyet" olarak, adı "Türkiye Cumhuriyeti Devleti" olarak belirlendi. Atatürk, kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin, ilk "Cumhurbaşkanı" oldu. Cumhuriyetin ilanı, yurtta sevinç ve coşku ile karşılandı.

Cumhuriyette Atatürk'ün de söylediği üzere, "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." Millet, kendini yönetme yetkisini, kendilerine temsil eden milletvekilleri aracılığı ile kullanır. Cumhuriyet yönetiminde, yurttaşın seçme ve seçilme hakkı vardır. Seçilen temsilciler, yasaları tasarlar ve yöneticileri ulus adına denetler. Millet, seçimle yöneticileri seçebilir.



29 ekim cumhuriyet bayramı resimleri, FORUM.VATAN.TC

29 ekim cumhuriyet bayramı resimleri, FORUM.VATAN.TC

18.9.12

...Ayhan usta....: KÜLLÜ SU İLE TEMİZLİK

...Ayhan usta....: KÜLLÜ SU İLE TEMİZLİK: Temizlik malzemeleri, suyu, toprağı, sağlığımızı, biricik yuvamız olan doğayı ve gezegeni kirletiyor. Küçük bir çaba ile bu gidişatı tersin...

KÜLLÜ SU İLE TEMİZLİK






Temizlik malzemeleri, suyu, toprağı, sağlığımızı, biricik yuvamız olan doğayı ve gezegeni kirletiyor. Küçük bir çaba ile bu gidişatı tersine çevirmemiz mümkün.


“Doğada çöp yok!

Bir döngünün çıktısı başka bir döngünün girdisi. Yaşam değişim ve döngüler-varlıklar arası alışveriş ile sürüyor. 'Ekoloji' bunu inceleyen bilim dalı. Bildiğimiz onbinlerce yıl bu hareketler birbirini dengeleyerek insan yaşamının gelişimini de desteklemiştir. Son yüzyıllık süreçte ise insan temizlik adına, refah adına üst ve artan düzeyde bertaraf edilemeyen çöp üretmeye ve kaynak tüketmeye başladı. Bu çöpler ve tükenen kaynaklar şu an açıkça insan evladını yeryüzündeki varlığının geleceğini tehdit etmektedir.”
Victor Ananias, 2011

Temizlik yaparken çamaşırlarımızı, bulaşıklarımızı veya barındığımız mekânı temizlediğimizi düşünürüz çoğu kez. Oysa kullandığımız temizlik malzemeleri o an görmediğimiz bir yerde, suyu, toprağı kirletmekte ve dolaylı olarak sağlığımızı, biricik yuvamız olan doğayı ve gezegeni kirletmekte. Küçük bir çaba ile bu gidişatı tersine çevirmek mümkün.

Doğanın Mucizesi Kül!
Odunun yanması ile oluşan kül, ciddi bir temizlik malzemesidir. Geleneksel olarak eskiden köylüler sabunlarını yağ ile küllü suyun belirli bir ısıda karıştırılması ile elde ederlerdi. Küllü su yüzyıllarca temel temizlik malzemesi olarak kullanıldı. Halen de kullanılıyor.

Kül doğrudan kuru olarak ovma yolu ile temizliğe yardımcı olduğu gibi, su ile birlikte küllü su olarak da etkin biçimde temizlikte kullanılabilir.

Kül Suyu Nasıl Hazırlanır?
Öncelikle meşe ve zeytin olmak üzere her odunun külünden küllü su elde edilebilir. Bunun için ihtiyacımız olan malzemeler şunlardır:

· Kül
· Elek veya tel süzgeç
· Bakır kazan, büyük bir cam kavanoz veya toprak küp (alüminyum kül suyu ile etkileşime girdiği için alüminyum kap kullanmayınız)


Bu araç setini çamaşır makinenizin yanına kurabilir ve sürekli olarak kullanabilirsiniz. Herhangi bir kaynaktan aldığınız külü elek ile bir kazana eledikten sonra üzerine soğuk su ilave edin. Külün miktarının su miktarına oranı 1 / 4 olmalı. Yani, kül suyu yapacağımız kazanın 5’te biri kül, 4/5’ini de suyla doldurmalısınız. Köyde küllü su yapmak için küllü su kazanı odun ateşinde kaynatılır, ancak normal şartlar altında şehirde sürekli yanan bir ateş olmadığından soğuk su da kullanabilirsiniz. Isının kullanılmaması küllü suyun olgunlaşmasındaki süreyi uzatacaktır, o kadar.

NOT: Kullandığınız külün kimyasal madde ya da mazota batırılmış ağaç ya da sunta, formika vs külü olmamasına dikkat edin...

Kül Suyunun Olgunlaşması
Elediğiniz külün üzerini su ile örttükten sonra bu karışımı dinlenmeye bırakın. Belli bir süre içinde (soğuk su ile yaklaşık 15 gün içinde) kül partikülleri dibe çökerken içerdikleri bazik yapıda bileşikleri su içinde bırakırlar ve üst kısımda sarımsı berrak bir su kütlesi kalır. Bu suyu elinizle kontrol ettiğinizde tıpkı deterjanlı su gibi kayganlaşmışsa küllü suyunuz olgunlaşmış demektir. Olgunlaşan küllü suyu dibini kaldırmadan (bulanıklaştırmadan) dikkatlice bir maşrapa ile yüzeyinden toplayarak başka bir kaba aktarın.

Kül Suyu Çevrimi
Olgunlaşan kül suyu ayırıp başka bir kaba aktardıktan sonra kül balçığının üzerine (kül balçığı tamamen başka bir kaba da alınabilir) yeni kül elemeniz ve yeniden soğuk su eklemeniz gerekir. Böylece sürekli olarak kül ile su ekleyerek ve olgulaşan külsuyu başka bir kaba aktararak çok miktarda külsuyu üretebilirsiniz. Göreceksiniz, sizin kullanım miktarınızdan çok daha fazla kül suyu üretebileceksiniz. Fazla külsuyunuzu arkadaşlarınıza hediye ederek onların da külsuyu kullanıcıları arasına katılmalarını sağlayın.

Kül Suyunun Kullanım Alanları
Aktardığımız kül suyunu çamaşır ve bulaşık makinelerinde ve diğer temizlik işlerimizde güvenle kullanabilirsiniz.

· Çamaşır makinesindeki kullanımı: Kül suyundan bir çay bardağı alarak çamaşır makinenizin deterjan bölümüne dökün. Dilerseniz bir kavanoz içinde içine zeytinyağlı sabunu rendeleyerek veya Arap sabunu ile karıştırarak da kullanmanız mümkün.
Bu durumda sabunun kül suyu içinde tamamen eridiğinden emin olun. Bunun için kapaklı bir kavanozda çalkalamak ve sabunu kül suyunda eritmek yeterlidir.
· Bulaşık makinesinde kullanımı: Bulaşık makinesinin deterjan bölümünü dolduracak miktarda kül suyunu ekleyerek bulaşık makinesini çalıştırabilirsiniz.
· Üzüm sirkesi, hem çamaşırlarınızın yumuşaması, hem de bulaşıklarınızın parlaması için kullanabileceğiniz güvenli bir temizlik malzemesidir.
· Çamaşırlarınız kokulandırmak için çamaşır makinenizin durulama suyuna gül suyu veya birkaç damla esansiyel yağ da katabilirsiniz.
· Kül suyu kazanının dibinde kalan kül balçığı da fayans ve seramik yüzeylerin ovulması için çok elverişli bir temizlik malzemesidir.
· Kül suyu yüksek PH derecesi nedeniyle elde yıkamalarda cildi tahriş edebilir. Elde yıkamada eldiven kullanılması önerilir.

Buğday Derneği’nin Kül Suyu Projesi
Şehirlerimizde çok sayıda pide ve ekmek fırını bulunuyor. Bu fırınlar genellikle meşe odunu yakıyor ve buradan çıkan külü de çöpe atıyorlar. Kendi mahallenizdeki pide fırınından küllerini biriktirmelerini isteyin. Bu külleri evinizde kuracağınız basit küllü su sistemiyle zahmetsizce küllü suya dönüştürerek hem çevrenin kirlenmesine engel olursunuz, hem pide fırınlarının çöpe kül eklemelerini engellersiniz, hem de temizlik maddelerine ayırdığınız bütçenizde ciddi bir tasarruf sağlarsınız.

Kül temini ile uğraşacak vaktiniz veya isteğiniz yok ise Buğday Derneği’nin her cumartesi Şişli Feriköy’de kurduğu Şişli %100 Ekolojik Pazar’daki Buğday standından da edinmeniz mümkün. Küllü su kullanıcılarının Buğday Derneği’ne bu amaçla yapacağı bağışlar meşe ormanlarının çoğaltılması için kullanılacaktır.

Buğday Derneği, Datlımaya Restoran’ın pide fırınından çıkan külleri kullanmaktadır.

Temiz insan, temiz dünya dileklerimizle.
Küllü su kullanımına dair sorularınızı ve kolojik temizlik ile ilgili deneyimlerinizi paylaşmak için yasasintemizlik@bugday.org adresine e-mail yollayabilirsiniz.

©Buğday Derneği’nin yürütmekte olduğu “Kül Suyu Projesi” Victor Ananias tasarından tasarlanmıştır.