6.4.23

TAŞ KADAYIF

 

TAŞ KADAYIF 

KIYMETLI ARKADAŞIMIZ 

EKREM GÜRSOY HATAYLI OLURDA BOŞ DURUR MU?

BU KIYMETLİ TARİFİMİZ VE FOTOĞRAFLAR 
EKREM GÜRSOY 'dan alınmıştır. 
Teşekkürler 





Taş Kadayıf 

Şerbeti için;

  • 2 su bardağı su
  • 2 su bardağı şeker
  • 2 damla limon suyu
******Tencereye şeker ve suyu alalım. Şeker eriyene kadar  ve kaynamaya bırakalım.
Yaklaşık 10 dakika kadar kaynayan şerbete  limonun suyunu ilave edelim ve bir 5 dakika kadar daha kaynatalım.
Ardından şerbeti soğuması için bekletelim.

Kızaran kadayıfı Soğumuş şerbete vermek başlıca özelliktir.


Hamuru için;

  • 1 su bardağı süt
  • 1 su bardağı su
  • 300 gr un (Baklavalık)Yaklaşık1,5 bardak
  • 1 tatlı kaşığı kuru maya
  • 1 tatlı kaşığı şeker
  • Fiske tuz


*****Tatlımızın hamuru için,  süt, su, kuru maya, şeker, tuz ve unu uygun bir kaseye alalım. Hiç topak kalmayıncaya kadar karıştıralım.
Harcımızın mayalanması için ustunu bez ile kapatalım ve bekletelim.
15 dakika dinlendikten sonra küçük bir kepçe ile kızgın Teflon tavaya dökülür bir tarafı kizarinca
Kuru bez üzerine veya nemini alabilecek beyaz kağıtlar üzerine soğumaya bırakılır.

Soğuduktan sonra tarçın ve ceviz harmanlanarak iclenir ve kenar kısımları D HARFİNE benzeyen kadayıf uçları sıkıca kapatılır. 


İçi için;

  • Bıçakla doğranmış ceviz
  • Tarçın

Kızartmak için;

  • Sıvı yağ
Iclediginiz kadayıfları hafif ateşte kızgın olmayan kizartarak diğer tarafta soğuk olan şerbetin içinde 3 dakika bekletip servis edilir.
Servis aşamasında üzerine tarçın veya Antep fıstığı tozu ile servis edilebilir. 




 
.




28.3.23

Tarçın ve yararları

 

TARÇIN 





Tarçın; oldukça aromatik, lezzetli ve sağlık açısından oldukça faydalı bir baharat türüdür. Tarçın, sağlık üzerindeki faydalarının yanı sıra aynı zamanda lezzetiyle de bilinir. Cinnamon adlı ağaçların iç kabuklarından elde edilen tarçının kullanımı Eski Mısır’a kadar uzanır. Polifenol antioksidan kaynağı olan gerek çay, gerek baharat, gerek kür yapılarak tüketilen tarçının birçok çalışmada saptanan başlıca faydaları arasında vücut direncini artırma, mantar enfeksiyonlarını tedavi etme, kan dolaşımını düzenleme özellikleri de vardır.

Tarçının Faydaları:


**Antioksidan Etkisiyle Bağışıklığı Güçlendirir.

**Enfeksiyonlarla Savaşır.

**Diyabet ile Mücadeleyi Destekler.

**Nörodejeneratif Rahatsızlık Riskini Düşürür.

**Emziren Annelerin Sütünü Artırır.

**Kilo Vermeyi Kolaylaştırır.

**Ağız ve Diş Sağlığı Dostudur.

**Bağırsakları Rahatlatır.


Bir çay kaşığı toz tarçın (2.6 gram) şunları içerir:


Enerji: 6.42 kalori


Karbonhidratlar: 2,1 g


Kalsiyum: 26.1 miligram (mg)


Demir: 0.21 mg


Magnezyum: 1.56 mg


Fosfor: 1.66 mg


Potasyum: 11,2 mg


A vitamini 0.39 mikrogram









Tarçının Besin Değeri ve Kalorisi:

Yalnızca güzel kokusuyla değil besin değerleri ile de mutfağın değerli baharatlarından olan tarçın, glisemik indeks düzeyi düşük besinlerden biridir. Bu özelliği sayesinde şeker hastaları için uygun bulunan besinde A, C, K, E ve B6 vitamini bulunur.


Bilhassa baharatlar arasında zengin bir K vitamini kaynağı olarak kemiklere ve kalbe faydalıdır. Vitaminlerin yanında çinko, manganez, kalsiyum, demir, bakır, magnezyum ve potasyum minerallerini içerir. Tarçının içerdiği kalori miktarı ise 100 gramda 272 kaloridir ve 5 gramlık bir adet çubuk tarçında yaklaşık olarak 13 kalori bulunur.

Yetiştirildiği Yerler : 

Tarçın tropik ülkelerde yetiştiğinden Türkiye’de ancak botanik bahçelerde yetiştirilebilir. Günümüzde başta Endonezya, Malezya, Madagaskar, Brezilya ve Jamaika’da kültür bitkisi olarak yetiştirilmektedir.

Kaynak. Alıntılar İnternet ansiklopedileri

AŞAĞIDAKİ RESİM TARÇININ ÇIKARILDIĞI AGAC GÖVDELERİNDEN ELDE EDİLEN DOĞAL ÜRÜNDÜR..









Ben sürekli bir çubuk kabuk tarçını cebimde taşır ve aklıma geldikçe küçük bir parça emer sonuçta çiğner yutarım. 

Bu arada sutlu tatlılar ve birçok tatlılar da kullanılır.  İstenirse çay demlerken çay ile birlikte   küçük bir parça kabuk tarçın,sıcak süt içiminde toz tarçın kullanılabilir. 


Sağlıkla kalınız 




2.2.23

HATAY TARİHİ VE İLKLERİ 2023 DEPREMİ

 



Atatürk’ün Hatay Davası

“Türkiye için Hatay bir milli haysiyet ve gurur sorunu idi. Cumhuriyetin sınırlarını, Birinci Dünya Savaşı sonunda, Türk­lüğün en karanlık günlerinde, Milli Misak’la belirten Atatürk, yabancı unsurlarla meskûn imparatorluk topraklarını ulusal topraklar dışında bırakmış; fakat Türklerin yaşadığı toprak par­çalarını milli sınırlar içinde tutmayı, gerekirse almayı, şaşmaz bir ideal olarak benimsemişti.”



Musa Ağacı Samandağ Hatay







HATAY TARİHİ VE İLKLER 


* Antakya 4000 yıllık geçmişe sahip

* Dünyada kurulan ilk şehirdir

* Buzamana kadar depremde 7 defa olduğu gibi yıkılıp tekrar kuruldu...

* Antakya Mozaik Müzesi Mozaikleri bakımından Dünyada ikinci sırada...

* Dünyadaki ilk kilise olan St. Pierre Kilisesi Hıristiyanlığın yayıldığı ilk mağara kilise buradadır..

* Hiristiyanlara "HIRISTIYAN"ismi ilk burada verilmiştir..

* Türkiyenin en uzun kumsalları buradadır. 186 km

* İstikameti dolayısıyla tamamiyle "Güneyden" gelip "Kuzeye" dökülen iki ırmaktan biri olan Asi Nehri Güney’den Kuzey’e ters akan ülkemizdeki tek nehirdir...

* Fetihler dışında müslümanlık Anadoluya ilk olarak buradan girmiştir "Habib-i Neccar Camii Anadolu'da yapılan ilk camidir"

* Eski dünyanın bilinen en uzun surları buradadır ."Antakya Kalesi 26 km

* Eski Dünyanın en büyük ticaret yolları buradan başlamış ve bitmiştir "İpek-Baharat”

* M.Ö sinden 18 yy.a kadar nehir vasıtasıyla içeriye kadar deniz ticaretinin yapıldığı tek yerdir...

* Hatay, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Devlet olma özelliğini kazanmış tek vilayettir...

* M.Ö 300 yılında kurulan Antakya, M.Ö I. yy antik dünyanın üç büyük şehrinden biriydi.

* Dünyada ilk Olimpiyatlar burada yapılmıştır."Roma döneminde yapılan Olimpiyat Oyunlarına ev sahipliği yapmıştır."

* Antakya müzesindeki para koleksiyonu dünyada 3. sırada yer almaktadır.

* İlk sokak lambaları Antakya'da kullanıldı "Dünyada meşalelerle aydınlatılan ilk sütunlu cadde olan HEROD CADDESİ (KURTULUŞ CADDESİ) Antakya’dadır.

ANTAKYA’NIN KURULUŞU

Büyük İskender’in komutanlarında Antigonus ve Seleucus, Mezopotamya ile Suriye’nin yönetimi için aralarında savaşmış, zafer Seleucus’un olmuştur. Y eni bir kent kurmak isteyen Seleucus, Zeus’tan kendisine yol göstermesini ister ve bir kurban keser. Kurban etini kaparak uçan bir kartal, Silpius Dağı’nın eteği ile Oronte (Asi) Nehri’nin arasına konar. Seleucus, bunun Zeus’un bir işareti olduğuna inanır. M.Ö. 300 yılında kentin temeli atılır. Kenti planlama işi mimar Xenarius’a verilir. Xenarius şehri kışın güneş görecek, yazın rüzgarlardan faydalanacak şekilde planlar.

Kente Seleucus’un babası Antiochus’un adı verilir. M.Ö.64 yılında Roma hakimiyetine geçene dek Antakya, Seleucus Krallığı’nın başkenti olmuştur. Seleucus hanedanlığı döneminde kısa zamanda gelişen şehir büyük bir üne kavuşur. Roma hakimiyetine geçmesi ile birlikte şehir, Roma ve İskenderiye’den sonra, Roma İmparatorluğu’nun üçüncü büyük eyaleti haline gelerek, çok parlak bir dönem geçirir.

Uygarlıkların medeniyetle tanıştığı ,inançların askıyla birleştiği ve özgürlüğe adım atıldığı yerdir anthocıa

Araştırma. Rufet CEYLAN'a

Facebook DÜNYA UYGARLIKLARI sitesinden

Teşekkürler. 




Daha cok ilkleri var gastrolojiside dunyaya hitap eden bir memlekettir.

Hatay mutfagı kadar zengin hatay tarihi kadar zengin ve hatayin medeniyeti kadar hoşgörülü ve bir arada barıs icinde yasayan ve kilisesi ve camisini bile birkte kullanan kardesligin özgürlüğün timsalidir. 

Kaynak. Internet


1937'de Milletler Cemiyeti kararıyla Hatay sorununun çözümü için kurulmuştur. Devletin kuruluşu Hatay Millet Meclisi'nin 2 Eylül 1938 tarihli kararıyla ilan edilmiştir. Devlet Başkanlığına Tayfur Sökmen, Meclis Başkanlığı'na Abdülgani Türkmen, Başbakanlığa ise Abdurrahman Melek seçilmiştir. Devletin resmî dili Türkçe, ikinci dili ise Fransızca olmuştu ancak Arapça eğitim veren okullar Arapça eğitime devam edeceklerdi. Kuruluş taslağında iç işlerinde bağımsız olarak düşünülmüş; dış ilişkiler, mali ilişkiler, gümrüklerin ve toprak bütünlüğünün Fransa ve Türkiye tarafından denetim ve güvence altına alınmasına karar verilmişti.

Bütün karar ve yürütme organları Türk nüfusunun yönetiminde olan devletin statü gereği Fransız Suriye mandasına olan bağımlılığı sorun yaratıyordu. Bu nedenle, aşama aşama gerçekleştirilen değişikliklerle Türkiye'ye bağlanmaya doğru giden Hatay, II. Dünya Savaşı'nın yaklaşması nedeniyle Fransa'nın da ısrarcı olamamasından ve Türkiye ile savaşmayı göze alamaması sonucunda, Fransa ile Türkiye arasında 23 Haziran 1939 tarihinde Ankara'da, “Türkiye ile Suriye Arasında Toprak Sorunlarının Kesinlikle Çözümüne İlişkin Antlaşma”nın imzalanması[2] ile Fransa, Hatay’ın Türkiye’ye katılmasını kabul etmesiyle, 29 Haziran 1939'da Hatay Devleti Millet Meclisi'nin aldığı karar doğrultusunda Türkiye'ye katıldı. Türkiye ise, 7 Temmuz 1939 günü çıkarılan bir yasa ile "Hatay" ilini kurarak katılma işlemini sonuçlandırdı. 23 Temmuz 1939 tarihinde de Fransız birlikleri Hatay'ı terk ettiler.[2]

Kaynak. Wikipedia 

HATAY 6 ŞUBAT 2023 SAAT 04.17 DEPREMLE BIR ANDA TARİHİNDEN YOKSUN  ENKAZDA KAYIP ETTİK 



YILMAZ ÖZDİL YAZISINDAN ALINTIDIR....


Ezan, çan, hazzan, insan

Hoşgörünün sembolü: Habib-i Neccar Cami

Anadolu topraklarındaki ilk cami.

1400 yıllık.

Aslında pagan tapınağıdır.

Sonradan kilise olmuş.

En son, cami.

Yasin Suresi'nde geçer.

“Sevgili marangoz” demek.

O marangoz, hıristiyan.

Antakya'da hıristiyanlığa inanan ilk kişi.

İslamiyet'in ikinci halifesi Hazreti Ömer'in komutanlarından Ebu ubeyde bin Cerrah, tee 636 yılında Antakya'yı fetheder, bu camiyi inşa eder ve tek tanrılı dine inanan ilk kişinin adını verir.

Evet, biz müslümanlar tarafından Anadolu'da yaptırılan ilk caminin adı, bir hıristiyanın adını taşır.

Avlusunda ezan dinlerken hissettiklerimi kelimelere dökebilmem gerçekten imkansızdır.

Habib-i Neccar camisi yıkıldı.

Aziz Pavlus kilisesi.

Rum ortodoks kilisesi.

Aslında, Rum ortodoks patrikhanesidir.

Patrikhane denilince akla hemen İstanbul'daki Fener Rum Patrikhanesi gelir ama, manevi sıralamaya bakıldığında Antakya patrikhanesi, Fener'in önünde yeralır, Kudüs'ten sonra ikinci merkez kabul edilir.

E tabii Rum ortodoks denilince de akla hemen Rumca konuşan vatandaşlarımız geliyor ama, burada ibadet dili Arapçadır.

Hatta, Rum ortodoks gençler artık yeterince Arapça bilmediği için, pazar ayinlerinde bazı dualar Türkçe edilir.

Aziz Pavlus kilisesi yıkıldı.

Türk katolik kilisesi.

Bahçesi, cennet bahçesidir.

Portakal ağaçlarıyla kaplıdır.

Portakallar süs lambaları gibi durur.

Benzerlerine ancak yağlıboya tablolarda rastlayabileceğiniz masalsı bir su kuyusu vardır, herkes susar, kuş cıvıltıları konuşur.

Kilise olduğunu bilmeseniz, butik otel zannedersiniz, öylesine huzurlu bir mekandır.

Kilise olmasına rağmen, aslında Musevi mahallesindedir, camiyle havrayla bitişiktir, terasına çıktığınızda minare'yi çan'ı aynı karede fotoğraflamanız mümkündür.

Türk katolik kilisesi yıkıldı.

Antakya sinagogu.

Dünyanın bilinen en eski Yahudi cemaatlerinden olan Antakya musevi cemaatimiz 2.200 yıldır kesintisiz olarak orada yaşıyor.

14 kişi kalmışlardı.

Sinagog yıkıldı.

Musevi cemaati başkanımız ve eşini kaybettik, cenazelerini İsrail'den gelen kurtarma ekipleri çıkardı, geriye kalan 12 Musevi vatandaşımızın akıbetini henüz net olarak bilmiyoruz.

Yazmaya elim varmıyor ama, 2.200 yıllık tarih sona ermiş olabilir.

Hatay Arkeoloji Müzesi.

Gezerken 19 bin yıl öncesini seyredersiniz, 19 bin yıl.

Dünyanın en büyük mozaik müzesidir.

Dionysos keyifle şarap içer.

Afrodit alımlı alımlı salınır.

Eros okunu fırlatır.

Urartu oradadır.

Asur orada.

Üç bin yıldır toprak altında duran Hitit kralı Suppiluliuma'nın karşısında durursunuz, hayret edercesine açılmış patlak gözlerine bakarsınız.

Büyük İskender bu topraklarda dolaştı.

Sezar bu topraklarda dolaştı.

Bu yüzden siz de o müzede dolaşırken, bastığınız zemini adeta canlıymış gibi hissedersiniz.

Hatay Arkeoloji Müzesi'nin yıkılan bölümleri var.

Hatay meclis binası.

Hatay'ın Türkiye Cumhuriyeti'ne katılma kararının alındığı, tarihimizin en önemli binalarından biri… Yıkıldı.

Antakya çarşısı.

Bütün yüreğimle söyleyebilirim ki, büyük şehirlerde artık neredeyse nostalji haline gelen, o hasret kaldığımız esnaf ahlakı, orada yaşar.

Kimse kimsenin müşterisine göz koymaz.

Kimse kimseyi kolundan çekip, dükkanına sürüklemez.

Kimse kimseyi kazıklamaz.

Özellikle yemek fiyatları, sanırsın İstanbul'un on yıl öncesine aittir… “Fiyatlar niye bu kadar uygun?” diye merak edersin, “yemeği lezzetli yapan fiyatı değildir, biz sizi burada paranızı almak için ağırlamıyoruz, güzel yemek yedirmek için ağırlıyoruz” derler.

Kimi baharatçı, kimi ipekçi, kimi gümüşçü, kimi fırıncı, kimi kasaptır.

Kim Türk, kim Ermeni, kim Musevi, kim alevi, kim sünni, belli değildir.

Ama hepsi namusludur.

Ahlakları tek'tir.

Antakya çarşısı yıkıldı.

Hatay'ı “hoşgörü” şehri olarak nitelendirirler.

Bana sorarsanız, onore etmek için kullanılan bu tanım, yanlıştır.

“Hoşgörü” kelimesi, sözlük karşılığıyla, tahammül etmek, sabırla katlanmak anlamına gelir.

Yani, hoşgörmek için, karşı tarafın hoş görülecek bir suçunun veya kusurunun olması gerekir, sizin de buna sabırla tahammül etmeniz gerekir.

Hatay'da yaşanan kesinlikle bu değildir.

Hatay'da hiç kimse, bir başkasını “öteki” olarak görmez.

Hatay'da hiç kimse, bir başkasını “kusurlu” olarak görmez.

Hatay'da hiç kimse, bir başkasının dinini, mezhebini, tahammül edilmesi gereken bir durum olarak görmez.

Hatay'da hiç kimse, bir başkasının etnik kökenini, sabırla katlanılması gereken bir köken olarak görmez.

Hatay'da herkes herkesi “insan” olarak görür.

Hatay'da hiç kimsenin, tahammül edilecek, sabırla katlanılacak, hoş görülecek bir kusuru yoktur.

Hatay'da herkes, herkesi olduğu gibi yaşar.

Dolayısıyla…

Hatay'ı “hoşgörü şehri” olarak nitelendirmek doğru değildir.

İlla nitelendirmek gerekiyorsa, inançlarımız, etnik kökenlerimiz farklı olabilir ama, ahlak bir tanedir.

Ahlak tektir.

İlla sıfat gerekiyorsa, Hatay ahlaklı bir şehirdir.

Eminim pek çoğunuz için şaşırtıcı olacaktır ama, ben Hatay'da büyüdüm, İzmir Hatay'da…

İzmir'de yüzbinlerce Hataylı var.

Çünkü, Atatürk vizyonu, Hatay şehrimiz henüz Türkiye'ye katılmadan iki yıl önce, 1937 yılında, İzmir'in yeni kurulan en büyük semtlerinden birine Hatay adını verdi.

Hatay henüz bizim değilken, İzmir'de Hatay vardı.

Hatay ismi, biz İzmirliler için Atatürk'ün emanetidir.

Hatay'da olup bitenlere, elbette bütün Türkiye kahroluyoruz ama, biz İzmirlilerin Hatay'a daha duyarlı olmamız ondan.

Ezan

Çan

Hazzan

İnsan

Ezan sustu.

Çan çöktü.

Hazzan göçük altında...

15.1.23

SOĞUK ÇORBALAR




MÜSAN KURUTULMUŞ MEYVELER KULLANILMIŞTIR 








2008 YILINDA YAZILAN 

BİR YAZIM......







Eklenme Tarihi:2008-02-21

S O Ğ U K Ç O R B A L A R


Soğuk veya Sıcak bir kase çorba yemek öncesinde hep

iştah açıcıdır,önümüzdekü Yaz mevsiminin başlangıcında

misafirlerimize veya müşterilerimize Soğuk çorba verebiliriz.

Hertürlü Sebzeler ve Mevsim Meyveleri ile yapılması mümkün

olup Havuzbaşları ve Kıyı bölgelerde sayfiye yerlerinde

yemek öncesinde sunacağımız Soğuk Çorbalar Mideyi rahatlatır

ve iştah açar.

MÜSAN KURUTULMUŞ MEYVELER VE SEBZELER
KULLANILMIŞTIR 




H A V U Ç Ç O R B A S I



1 Kg. HAVUÇ (Soyulup Rendelenecek)
250 Gr. KREMA
10 Yaprak TAZE YEŞİL NANE
1Ç.Kaşığı TANE AKBİBER(Taze Çekilmiş)
1T.Kaşığı TOZ ŞEKER
1Ç.Kaşığı T U Z

Yıkayıp rendelediğiniz Havuçları bir tencereye koyup 15 Dakika
haşlayınız sıcakken blenderden geçirip püre haline geldikten sonra tekrar ocağa koyup kaynamasına yakın Nane haricindeki
tüm malzemeleri yedirerek veriniz bir taşım kaynatıp soğumaya bırakınız,tercihen karlanmış buz'u derin bir kaba koyup diğer
tencereyide içine benmari usulü koyup karıştırınız soğuyunca
dolapta muhafaza ederek istenildiyinde servis edilir Taze Nane
üzerine serpiştirilip verilir.


V İ Ş N E Ç O R B A S I

1 Kg. VİŞNE (Dalları ayıklanıp Yıkanır)
3 Su Bardağı KREMA
3 Y.Kaşığı TOZ ŞEKER
1 Fincan VİŞNE LİKÖRÜ

Vişneleri Şeker ve 4 Bardak Su ile 10 Dakika kaynatıp
telle çırparak Çin Külahından geçiriniz,Soğuduktan sonra diğer
malzemeleride karıştırıp soğuk olarak servise verebiliriz.

Meyve Çorbalarında değişik Likörler veya Vermut
kullanılabilir oranı arttırabilir veya düşürebilirsiniz.


D O M A T E S Ç O R B A S I

2 Kg. DOMATES
1 Adet KURU SOĞAN
4 Diş SARIMSAK
2 Adet DEFNE YAPRAĞI
1 Adet KEREVİZ
1 Ç.Kaşığı TANE KARABİBER
1S.Bardağı SU
2 Y.Kaşığı NİŞASTA

Domates ve Soğanları Dörde bölüp,Kerevizi ve sarımsağı ince
doğrayıp Nişasta haricindeki tüm malzemeleri bir tencereye koyup
25 dakika kaynatınız,Çin külahından geçirip nişasta ile çok kalın
olmayacak şekilde bağlayınız ve soguduktan sonra servise
edilebilir.
MÜSAN Kurutulmuş meyve


BENIM FAVORİM SOGUK ÇORBALAR: 

KARPUZ
KAVUN
ÇİLEK 

Lütfen Dikkat,bağlayıcı olarak nişasta yazdım ancak jelatin kullanmak gerekiyor.Alternatif olarak jöle kullanılabilir,renk ve tat uyumlu olmalıdır. VİŞNE jolesini çilek vişne Karpuz kırmızı renklerde ideal lezzet verir.