ÇEVRE VE EKOLOJİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ÇEVRE VE EKOLOJİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30.9.23

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE GAZHANE MÜZESİ

 

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE GAZHANE MÜZESİ 









Afife Batur kütüphanesi  



DEĞERLİ SİTE TAKİPÇİSİ KONU BENIM YETKİM ALANI DIŞINDADIR,MAALESEF YILLARDIR IKLIM DEĞİŞİKLİĞİNİ HALK OLARAK ÖNEMİNİ KAVRAYAMADIK.BUGUN İSTANBUL BÜYÜKŞEHIR BELEDİYESİ ÖNCÜLÜĞÜNDE "KADIKOY/HASAN PAŞA GAZHANE VE MÜZESİNDEKİ" İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ KONUSUNU MUZENIN BIR BÖLÜMÜNE GÖRSELLER/TELEVİZYON VE UZMANLAR YARDIMIYLA BİLGİ VE  YAYINLARINI HALKA ÖĞRENİM AMACIYLA SUNUMLARI VERMEYE ÇALIŞACAĞIM.




Günümüzün önemli gündem maddesi iklim değişikliği, insan etkinlikleriyle atmosfere salınan sera gazları sebebiyle hızla artış gösteriyor. Fosil yakıtların tüketilmesi, arazi kullanımında yapılan değişiklikler, ormansızlaşma ve sanayi faaliyetleri, sera etkisini artırıyor. Dünyanın ortalama yüzey sıcaklıklarındaki artış ve iklim değişikliğinin sonuçları, önlemler alınarak düzeltilebilir.


İklim değişikliği sonucunda, birçok ülkede sıcak dalgalarına bağlı olarak meydana gelen can kayıpları ve hastane başvurularında artış görüldü. Öngörülmeyen hava olaylarının sıklığı ve şiddetinde artışlar görülmeye başladı. Gelecekte şiddetli hava olaylarının oluşum sıklığının artarak devam edeceği öngörülüyor. Artan sıcaklık seviyeleri, polen mevsiminin uzamasına ve astım benzeri alerjik hastalıkların artmasına da neden olmakta. Küresel iklim değişiminin bitki ve hayvanlar üzerindeki etkileri tüm ekosisteme zarar verebilir. Dolaylı etkilerin neden olduğu sorunları şu şekilde listeleyebiliriz.


 

·Virüs kaynaklı hastalıklarda artış görülmesi

·Su ve gıda kaynaklarının azalması

·Ormansızlaşma ve çölleşme

·Buzulların erimesi

·Deniz suyunun ısıl genleşmesi

·Su kaynaklarında tuzlanma

·Su ve gıda ile bulaşan hastalıklarda artış 


İklim Değişikliği Nedir?
 
İklim değişikliğini kısaca; ısıyı tutan sera gazlarının atmosferde artması ile ortalama sıcaklıkların yükselmesi ve sonucunda iklimin, beklenmeyen değişimlere uğraması şeklinde açıklayabiliriz. Salınan sera gazları, doğaya verilen zararlar ve ormansızlaşma gibi etkenler birleşerek, tüm canlı yaşamını olumsuz etkileyen küresel iklim değişikliğine neden olur. . İklim değişikliği genel olarak kontrolsüz ve aşırı insan faaliyetleri sonucunda oluşur. İklim değişikliği, etkisini sadece sıcaklık artışları ile göstermiyor. Kuraklık, seller, şiddetli kasırgalar gibi aşırı hava olaylarının sıklığında ve etkisinde de artış görünüyor. Okyanus ve deniz suyu seviyelerinde yükselme ve okyanus sularında asit oranı artışı, buzulların erimesi gibi etkenler sonucunda bitkiler, hayvanlar ve ekosistemlerin yanı sıra insanlar da ciddi risk altındadır.


GÖRSEL ÇEKİMLERİ BEN YAPTIM,ANCAK BAZI GRAFİKLER NET GÖSTEREMEDİM BENDEN KAYNAKLANAN HATA SONUCU..

AŞAĞIDAKİ RESİMLER TARIHI GAZHANE'YE AİTTİR...

Anadolu yakasının ikinci, İstanbul’un ise son gazhanesi olarak 1892 yılında hizmet vermeye başlayan Hasanpaşa Gazhanesi, tam 101 yıl boyunca şehrin aydınlatma ve yakıt ihtiyacını karşıladı. Zamanla teknolojisi eskidi, faaliyetinin çevre ve insan sağlığı için sakıncalı olduğu düşünüldü. 1993 yılında şehrin diğer gazhaneleriyle birlikte üretimine son verildi. 

130 yıllık geçmişiyle Türkiye’nin en önemli endüstriyel miraslarından olan tarihi yapı, bir dönem İETT garajı olarak kullanıldıktan sonra kendi haline terk edilmişken yıllarca süren kamusal bir mücadeleyle kurtarılarak kapsamlı bir restorasyon sürecine alındı. Yeni dönemde kültür – sanat odaklı bir “yaşam alanı” konseptiyle İstanbul’a kazandırılan Müze Gazhane, 9 Temmuz 2021 tarihinde İstanbullulara kapılarını açtı. 

7’den 70’e tüm kent sakinlerini kucaklayan Müze Gazhane, yerel mirasından ve kamusal yapısından aldığı gücü, evrensel bir vizyonla birleştirerek İstanbul için ilham verici bir yaşam durağına dönüşmeyi amaçlıyor.



                    Bilgi alttaki resim içindir

Bilgi alttaki resim içindir


Bilgi alttaki resim içindir.


Anadolu yakasının aydınlatma ihtiyacı, öncelikli olarak Sultan Abdülaziz tarafından yaptırılan Beylerbeyi Sarayı’nın “modern ölçülerde” aydınlatılabilmesi için kurulan Kuzguncuk Gazhanesi ile karşılandı. 1865 yılında inşa edilen bu gazhane, zamanla çevreye hizmette yetersiz kalınca bölgede ortaya çıkan gaz talebini karşılamak üzere Kadıköy Kurbağalıdere’de, bugünkü̈ Hasanpaşa Gazhanesi’nin yapılması kararlaştırıldı.

Anadolu yakasının ikinci, İstanbul’un ise son gazhanesi olarak 1891’de kapılarını açan Hasanpaşa Gazhanesi’nin imtiyaz hakkı, aynı yıl taraflar arasında imzalanan bir anlaşmayla 50 yıl için Parisli sanayici Charles George’a verildi. Bu anlaşmaya göre Kadıköy ve Üsküdar ile Anadolu sahilinden Sekizinci Daire-i Belediye (Beykoz) hududuna kadar olan bölgenin aydınlatma ve ısıtma ihtiyacı, maden kömüründen elde edilen gazla sağlanacaktı.

1892 yılında fiilen hizmete giren Hasanpaşa Gazhanesi, 6 Ocak 1892 tarihinde kurulan Üsküdar-Kadıköy Gaz Şirket-i Tenviriyesi adıyla faaliyetlerine devam etti. I. Dünya Savaşı’na kadar düzenli olarak çalışan, savaşın devamında ve bitiminde ise faaliyetleri kesintiye uğrayan Gazhane, 1 Ocak 1938 tarihli ve 3480 sayılı yasayla, “gaz üretimi imtiyazcı sıfatıyla” hizmet veren Fransız şirketinden devletleştirme yoluyla alınarak Bayındırlık Bakanlığı Elektrik İşleri Dairesi’ne bırakıldı.

1939 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne devredilen Gazhane, 1 Temmuz 1945 tarihinde ise İstanbul Belediyesi Elektrik Tramvay Tünel İdaresi (İETT) Genel Müdürlüğü’ne geçti. Uzunca bir süre İETT garajı olarak hizmet veren tarihi yapının üretimine, İstanbul’daki diğer tüm gazhanelerle birlikte 13 Haziran 1993 tarihinde son verildi.

Yağma ve kötü kullanımla yok olmak üzereyken Gazhane Çevre Gönüllüleri girişimleriyle başlayan kamusal bir mücadeleyle yeni bir başlangıca adım atan Hasanpaşa Gazhanesi 1994 yılında sit alanı ilan edilerek Prof. Dr. Afife Batur önderliğinde İTÜ Mimarlık Fakültesi öğretim görevlileri tarafından projelendirildi.  

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından Hasanpaşa Gazhanesi’nde 2014 yılında başlatılan restorasyon çalışmaları, 2021 yılında tamamlandı. Osmanlı endüstri mirasının en önemli örneklerinden olan Gazhane, kapsamlı restorasyon sürecinin ardından 9 Temmuz 2021 tarihinde hem kentin kültür-sanat hayatında yeni bir çekim merkezi hem de İstanbullulara nefes aldıran bir buluşma durağı olarak “Müze Gazhane” adıyla kapılarını açtı.





GAZHANE I.B.B. TARAFINDAN YENİDEN DÜZENLENEREK KÜLTÜR AMAÇLI:

İSTANBUL KİTAPÇISI (I.BB.)
SERGİLER 
FOTOĞRAF YARIŞMALARI
Beltur IBB CAFE
KÜTÜPHANE 
KARİKATÜR SERGİSİ 
YAZARLAR 
DEĞİŞİM İÇİNDEKİ SERGILER VEDAHA FAZLASI LİNKTEN İNCELEYEBİLİRSİNİZ..

LİNKE TIKLAYINIZ::

https://muzegazhane.istanbul/






22.8.21

Felaket” mi, “ektiğimizi biçmek” mi?

 

ALINTI.https://www.bugday.org/blog/



Felaket” mi, “ektiğimizi biçmek” mi?

Yayınlanma Tarihi: 3 Ağustos 2021
“Felaket” mi, “ektiğimizi biçmek” mi?

Ege ve Akdeniz’de yaşanan orman yangınlarının, Rize’de, Artvin’de, Van’da selin aldığı canlar; Tuz Gölü’nde susuzluktan ölen flamingolar; Marmara Denizi’nde koca bir ekosistemi tehdit eden müsilaj; Gediz’i, Ergene’yi yok oluşla karşı karşıya bırakan kirlilik…

Yürütülen hatalı politikalar ve tüketime dayalı yaşam biçimi, tarımdan enerji, su ve atık yönetimine kadar yaygın yaşam alışkanlıklarını ve politikaları sorgulamamıza neden oluyor. Oysa bu sorgulamaları yapmak için sellerin can almasını, müsilajın su yüzüne çıkmasını, flamingoların ölmesini, orman alanlarımızın yok olmasını, sağlığımızı kaybetmeyi bekleyemeyiz.


Felaketler bize ne anlatıyor?

Hemen her gün yeni bir felaketin eklendiği bu tablo bizlere, Buğday Derneği olarak yıllardır yaygınlaşması için çabaladığımız küresel ekolojik dönüşümün gerçekleşmesi için zamanımızın giderek azaldığını gösteriyor. Karar alıcılar ve bireyler olarak, doğanın uyarılarını anlama ve eyleme geçme konusunda daha hızlı ve etkin davranmamız gerek.

İklim, su ve gıda krizlerine zemin hazırlayan kararları alan politikacılar, yerel yönetimler ve sanayi kuruluşları ile birlikte, tüketim/tükenim ekonomisinin tahrip edici izlerinin farkında olmayanlara çağrıda bulunuyoruz:

Geri dönüşü olmayan noktaya gelmeden önce, ekolojik dönüşümün gerçekleşmesi için adımlar atmalıyız.

İnsanı merkeze alan dünya görüşü ile artık bir arpa boyu bile yol alamayacağımız açık. Yaşadığımız krizler ve art arda yaşanan felaketler, insan türünün sadece “almak” üzerine kurduğu, tüketim odaklı yaşamının ve buna hizmet eden ekonomik sistemin sürdürülemez olduğunun bir kanıtı.

Gıdamızın üçte biri tarladan sofraya gidene kadar heba oluyor; tarımda kullanılan gübre ve pestisitler (zehirli kimyasallar) içilebilir temiz suları ve toprağı kirletiliyor; kömürlü termik santraller canlıları hasta ediyor, iklim krizini derinleştiriyor, tarımsal alanları verimsizleştiriyor; obez yapılaşma doğal varlıkları tehdit ediyor; kullanılıp çevreye atılan poşet ve plastikler binlerce deniz canlısını öldürüyor…

Orman yangınlarından sel felaketlerine, kum fırtınalarından müsilaja, kapımızdaki su kıtlığından flamingo ölümlerine, böcek istilalarından salgınlara kadar bütün krizler aynı yöne işaret ediyor: Değişmemiz gerekiyor.

Tüm bu krizlerin çözümü, “sürdürülebilirlik” kılıfı altında, asıl öznenin kalkınma olduğu bir amaç yerine, “yaşamın bir bütün olarak sürdürülebilirliğini” amaç edinmekten ve bu yönde dönüşüm için adım atmaktan geçiyor. Önce bakış açımızı, sonra seçimlerimizi ve politikalarımızı değiştirmeliyiz. Ekosistemin bize hizmet ettiğini zanneden insan merkezli anlayışı terk etmeli, ekosistemin bütün unsurlarının birbiriyle işbirliği yaptığı ve dolayısıyla insanın da bu işbirliğinin ve hizmetin bir parçası olduğu anlayışıyla hareket etmeliyiz.

Hepimiz aynı gemideyiz.

Gerçek zenginliğimiz, sahip olduğumuz nesneler ve mekânların sayısı değil, yaşamın her alanında var olan (diller, kültürler, gelenekler, tohumlar vb.) çeşitlilik. Yaşamın sürdürülebilirliği ancak bu çeşitlilik ile mümkün.

Bireylerden topluluklara, şirketlerden yerel yönetimlere ve politika yapıcılara kadar hepimiz, gezegendeki krizden sorumluyuz. Tahrip ettiğimiz gezegeni onarmanın yollarını bir an önce öğrenmemiz gerek.

Her seferinde doğa karşısındaki güçsüzlüğümüzü anlamak ve başka felaketleri izleyerek sadece endişe duymak yerine harekete geçmeli, tüm canlıların yaşamını savunmak için gereken adımları atmalıyız.

Günlük alışkanlıklarımızı, yaşam tarzımızı, stratejilerimizi, politikalarımızı dönüştürerek, milyonlarca türle birlikte yuvamız olan dünya gezegenini hep birlikte onararak, hepimiz için yaşanabilir bir yer haline getirmeliyiz.

Doğayla uyumlu yaşamın izlerini takip ederek, yerelden başlayıp küresele uzanacak dönüşümü hep birlikte inşa edelim. Hemen şimdi!

ALINTI. 


https://www.bugday.org/blog/





Sorularnıtlar, tercihlerimizi, tercihlerimiz dimizi belirliyor.
“Türeti

5.6.21

Dünya Çevre Günü

 








ÜLKEM İÇİN TEMIZ ÇEVRE BAŞLICA TEMENNİMDİR 






AŞAĞIDAKİ GÖRSELLER 4.HAZİRAN. 2021
KADİKOY RIHTIMINDA TEŞHİR EDİLEN VE
I.B.B. TARAFINDAN DENİZ TEMİZLİĞİ'NDE
DUBALARA GELEN ATIKLARIN GÖRSELİ DIR..







RESİMLER: AYHAN MANSUROĞLU 

15.10.18

Cam yeniden cam


LEZZETÇILER LOKANTA&CATERING
TUM DÖNÜŞÜM OLABILECEK ATIKLARIN
KAZANILMASI TARAFTARIDIR.




Cam ambalajlar mikroorganizmalar içermez. 

Bu nedenle gıdalarınız çabuk bozulmaz ve raf ömürleri uzar.



DESTEKLIYORUZ
AYHAN USTA








19.11.17

YEREL GIDAYI SECINIZ

ALINTI .
http://bugday.org/portal/index.php

Bolgenizdeki yerel gıdaları tercih edin.

12.2.17

Mikro Tanecikler ve zararları

Her gün kullandığımız diş macunu ve yüz yıkama jellerinin içine, gerek olmadığı halde zararlı plastik “mikro tanecikler” ekleniyor.

Bu tanecikler filtrelenemeyecek kadar küçük oldukları için denizlere akıyor, deniz canlıları bu plastikleri yiyor. Amerika ve Kanada, şirketlerin bu gereksiz plastiği kullanmasını yasakladı. Denizlerimiz ve deniz canlıları için, tüm dünyada mikro plastiklerin kullanımı yasaklanması gerekiyor.

Yüzünüzü temizlerken peeling etkili arındırıcı bir jel mi kullanıyorsunuz? Dişlerinizi naneli bir diş macunu ile mi fırçalıyorsunuz? O zaman maalesef farkında olmadan siz de zararlı plastiklerin  vücudunuza girmesine izin vermiş olabilirsiniz. Reklamlar bizi bu tarz ürünlerin faydalı olduğuna inandırmaya çalışıyor ancak hem güzellik uzmanları hem de etik kampanyacılar bu ürünlere mikro plastikler adını taşıyan küçük taneciklerin eklenmesini eleştiriyor. Mikro plastikleri önemsememiz gerekiyor!

Şişe kapakları, plastik poşetler ve daha fazlası yüzünden okyanus ve denizlerimizde tonlarca plastik yüzüyor. Rakamlara dökmek gerekirse, her yıl okyanuslara yaklaşık 8 milyon ton plastik giriyor. Deniz kuşları, balinalar, kaplumbağalar ve diğer deniz canlıları bu plastikleri besin sanıp yiyebiliyor. Özellikle de mikro plastikleri…

Mikro plastikler, atık su arıtma tesislerinde filtrelenemeyecek kadar küçükler ve hem denizlerimize hem de denizlerde yaşayan canlılara zarar veriyorlar. Yediğiniz balıkla birlikte bu plastikleri de yediğinizi düşünebiliyor musunuz? Mikro plastikler nelerdir?

Mikro plastikler yüz yıkama jeli, diş macunu gibi günlük kullandığımız kozmetik ürünlere eklenen küçük plastik parçacıklardır. Ağırlıklı olarak polietilen isimli maddeden yapılırlar ancak polipropilen ve polistiren gibi diğer petro-kimyasal plastikleri de barındırabilirler. 5 mm’den küçük olan mikro plastikler lavabo deliklerinden kolayca geçecek kadar küçüktürler ve su arıtma sistemlerine aynı kolaylıkla karışabilirler. Mikro plastikler denizleri nasıl etkiliyor?

Mikro plastikler çok küçük oldukları için zararsız görünebilirler ancak bazı ürünleri tek bir defa kullandığımızda bile 100,000 mikro plastik lavabodan geçerek, denizlere ve besin zincirine etki ediyor. Düşünün ki tek bir tüp yüz temizleyicide 360 bin kadar mikro plastik tanecik olabiliyor. Bu da yüzümüzü temizlemeyi veya dişlerimizi fırçalamayı bitirdiğimizde, binlerce mikro plastikle istemeden de olsa çevreyi kirlettiğimiz anlamına geliyor. Mikro plastiklerin diğer etkileri neler?

Plastiklerin deniz yaşamı üzerindeki etkilerini açığa çıkarmak için bilimsel çalışmalar devam ediyor. Ama şunun altını çizmek gerekiyor ki plastikler sadece deniz yaşamı üzerinde olumsuz etkiye sahip değil; son yapılan bir bilimsel çalışma kuşların %90’ının midesinde plastik izine rastlandığını gösteriyor. Mikro plastikler diş macunu kullanımıyla ve mikro plastikleri besin sanarak yiyen deniz ürünlerinin tüketimiyle insanlara da zarar veriyor.

Kullandığım ürünlerin mikro plastik içerdiğini nasıl anlayabilirim?

Diş macununuzun ve kullandığımız temizleme ürünlerinin mikro plastik içerip içermediğini anlamak için içerik kısmını kontrol edebilir; bunlar yerine doğal içerikli ürünlere yonelebilirsiniz.
Alıntı :YEŞİL BILGI PLATFORMU 

21.1.15

GERÇEK TEMİZLİK MÜMKÜN


 
http://www.bugday.org/portal/haber_detay.php?hid=7718



 
 
Temizlik ürünlerindeki kimyasallar hem sağlığımızı bozuyor hem de toprak, su ve havayı kirleterek doğaya geri dönüşsüz zararlar veriyor. Bu ürünlerle temizlik yaptığımızı sanıyor ama aslında kirletiyoruz.

Eskiden kadınlar her evde bulunan iki-üç malzemeyle bütün evin temizliğinin altından kalkardı. Derken hepsi farklı amaçlara hizmet eden deterjanlar çıktı, mertlik bozuldu. Şimdi tuvalet için ayrı, mutfak tezgahı için ayrı, yerler için ayrı, camlar için ayrı, makinalar için ayrı ürünler alarak birkaç dakikada, bütün sevimsiz temizlik işlerinin üstesinden gelebileceğimizi bilmek rahatlatıcı. Ama bu rahatlık için ağır bir bedel ödüyoruz. Kullandığımız ürünlerin içindeki kimyasallar hem astım, migren, alerji gibi pek çok rahatsızlığı tetikleyerek sağlığımızı bozuyor hem de su, toprak ve havayı kirleterek doğaya geri dönüşsüz zararlar veriyor.
Piyasadaki temizlik ürünlerinin içindeki bazı maddeler:
Sürfaktanlar: Yüzey etkin (aktif) madde olarak da biliniyor. Yağ çözüyor, köpürme sağlıyorlar. Petrol tabanlı oldukları için sürdürülebilir değiller. Doğada zor parçalanıyor; çözünene kadar bazı sualtı canlılarını zehirliyorlar. Deride kuruluğa ve alerjik tepkilere neden olabiliyorlar.
Fosfat: Kireçli suyu yumuşatıyor, deterjanların temizleme gücünü artırıyor. Su yollarına karıştığında bazı organizmaların çoğalmasına ve sudaki oksijenin tükenmesine dolayısıyla bazı türlerin yok olmasına yol açıyor.
Parfüm: Sayısı 3000'in üzerindeki sentetik koku maddelerinden bazılarının bir araya getirilmesiyle oluşturuluyor. Ticari sır olduğu için içindeki maddelerin etiketlerde listelenmesi zorunlu değil. Yüksek miktarda ftalat içerebiliyor (ftalatlar, hormon sistemini bozuyor). Alerji, baş ağrısı ve baş dönmesine yol açabiliyorlar, solunum yollarını tahriş edebiliyor. Bunların dışında çeşitli renklendiriciler, ağartıcılar, koruyucular doğa için olduğu kadar insan sağlığı için de zararlı. Bunların bazıları çözünürken veya başka maddelerle birleştiğinde, kansere neden olan yeni maddelere dönüşüyor.
Bu kirletici deterjanların yerine, birkaç basit malzemeyle evde yapabileceğimiz çok kolay ve güvenli tarifler var. Teknik olarak "deterjan" değiller ama aynı işe yarıyorlar. İşte birkaç tanesi...
Ev Yapımı Çamaşır Tozu
*1 bardak rendelenmiş parfümsüz, bitkisel sabun
*1 bardak çamaşır sodası
*1 bardak karbonat
*1/2 bardak boraks (isteğe bağlı)
*10-15 damla uçucu yağ(isteğe bağlı)
Bunların hepsini bir yerde karıştırıp kapaklı bir kavanoza alın. Çamaşır makinanızda her zaman kullandığınız ölçüde kullanın. Çamaşır yumuşatıcısı gözüne de her yıkamada, yarım bardak elma sirkesi koyun.
Ev Yapımı Bulaşık Makinası Tozu
*1 bardak boraks
*1 bardak çamaşır sodası
*1/4 bardak sofra tuzu
*1/4 bardak limon tuzu (kristal olanı toz hale getirmek gerekli)
*20-25 damla uçucu yağ (isteğe bağlı)
Bütün malzemeleri karıştırıp kapaklı bir kaba alın. Her yıkamada 1-1,5 çorba kaşığı kadar kullanın. Makinenin parlatıcı gözünü elma sirkesiyle doldurmayı ihmal etmeyin.
Ev Yapımı Elde Bulaşık Yıkama Sıvısı
*1 kalıp rendelenmiş zeytinyağı sabunu (veya beyaz sabun)
*Birkaç bardak su (sabunu kaplayacak kadar)
*6 tatlı kaşığı gliserin (isteğe bağlı)
*30 damla uçucu yağ (isteğe bağlı)
Sabunu bir tencerede karıştırarak ve gerektiğinde su ekleyerek eritin. Jel kıvamına gelince ateşi söndürün. Biraz soğuyunca gliserini ve uçucu yağı ekleyin. Karışımı pompalı bir şişeye alın.
Ev Yapımı Krem Temizleyici
*1 bardak karbonat
*2 çorba kaşığı (tercihen kokusuz) arap sabunu
*1 çorba kaşığı gliserin (isteğe bağlı)
*10-15 damla uçucu yağ (isteğe bağlı)
Bütün malzemeleri karıştırıp kapaklı bir kavanoza alın. Ocak, evye, küvet temizlerken içinden bir kaşık alıp yüzeyi fırçayla veya bulaşık süngeriyle ovun, durulayın.
Ev Yapımı Çok Amaçlı Yüzey Temizleyici
*1/2 bardak sirke veya limon suyu
*2 bardak su
*5-10 damla uçucu yağ (isteğe bağlı)
Bunların hepsini bir sprey şişesinde karıştırın. Cam, ayna, mutfak tezgahı veya yer seramiklerini temizlerken püskürtün, temiz bir bezle kurulayın. Durulanması gerekmez. Sirke oranını arttırarak tuvalet temizleyici olarak da kullanılabilir. Mermer veya asit sevmeyen yüzeylerde kullanmayın.

Lavanta, çay ağacı, gül, adaçayı, kekik, portakal, limon otu, karanfil, okaliptus, tarçın, biberiye yağları antiseptik ve antifungaldir, yani mikrop ve mantar tutmazlar. Ev yapımı temizlik ürünlerinde dezenfektan, küf giderici, aroma ve koruyucu olarak kullanılabilirler.
Ekolojik temizlik için gereken malzemeleri marketlerde, % 100 Ekolojik Pazarlarda (www.ekolojikpazar.org), marketlerde, aktarlarda, eczanelerde, kimya malzemeleri satan dükkanlarda bulabilir ya da internetten sipariş edebilirsiniz.
Mercan Uluengin (www.zehirsizev.com)
*Bu yazı Buğday Ekolojik Yaşam Rehberi 2013 KIŞ sayısında yayınlanmıştır.







Haber No: 7718